Sabah uyandım. Saat 09.30du. Yeni bir güne eski günlere acıyla bir sitem yollayarak merhaba dedim. Geceleri başıma diken olan sırdaşım; yastığımdan kaldırdım o kadersiz başımı. Geçmişimin fihristesi telefonum sırdaşımın yanında duruyordu. Aldım. Baktım beni düşündüren o mesajını gördüm. Aklımda sana dair soru işaretleri vardı. Mesajın o soru işaretlerini teyit eder cinstendi. Okudum, aklım daha da karıştı. Ama ben seni seviyordum...
Rutin hazırlıkları yaptım. Bir gece öncesinden sözüm vardı kafeye gittim. Kahvaltı yapıyorduk gülüp eğlenerek ama aklımın bir köşesinde o soru işaretleri vardı. Dün gece saat üçte yazdığım şiiri okudum heyecanla Duygu Ablaya. Beğendi; üzerine konuştuk, espriler yaptık. İşin yoğun olduğu saatti. Ben bilgisayar başında oturup internetten ablamla konuşuyordum. Aklımda; içimde hep taşıdığım umut, dilimde söylemek istemediğim ama söylediğim söz: Yine gelmeyecek bu... Bugün de geçen günlerdeki gibi yüreğime gelmeyeceğinin sinyalleri geliyordu. Aramaman, gelen bu sinyalleri; gelmeyeceğini teyit eder cinstendi. Hissettim, hislerim daha da karıştı. Ama ben seni seviyordum...
Sonra aradın. Sevindim ama kendimi frenledim. Ya beklediğim söz gelmezse? Dudaklarımın yanaklarıma doğru yayılışına engel olamadım. Sordum, iyi misin dedim. Sen; iyi olmadığını hastalandığını söyledin. Gelmemek için bahane ediyor, gelmeyecek dedim, kahroldum. Bir an titredim, kendime geldim. Bahane bile olsa rahatsız, iyiliğini istemez misin dedim içimden. Sonra sustum... Sen iyi ol da ne zaman gelirsen artık. Sonra kapattık telefonu. Yine gelmiyor dedim. Sözlerin; soru işaretlerini, hislerimi teyit eder cinstendi. Düşündüm, düşüncelerim daha da karıştı. Ama ben seni seviyordum...
Öğleden sonra saat 13:45ti. Sana mesaj attım sitemle. Gelme! diyordum. İçim bi tuhaf olmuştu. Kendime kızarak tek bir çağrını bekliyordum. Çağrı at, çağrı at ki arayayım. Hüznüm ve öfkem artıyor ümidim ve sabrım azalıyordu gitgide. Bir türlü geçmeyen zaman ümidim ve sabrıma inat çabucak geçiyordu. Dörtnala koşuyordu yelkovan akrebe. Yine yanıldın ahmak diyordum kendi kendime. Yine umuduna gökyüzü olacak maviyi en siyahın içinde aradın budala! Yine baltayı yanlış taşa vurdun sersem! Yanıldığımı anlıyor ve hissediyordum. Zaman çabucak geçmesine rağmen bir türlü gelmeyen çağrın yanıldığımı teyit eder cinstendi. Yanıldım, yandım, mavim siyahın içine daha da karıştı. Ama ben seni seviyordum...
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.