Ama be Usta,
Yirmi dört saatin hepsi gece,
dilimizin tiz ucunda
anasütüne bulanmış
bir genç bilmece:
Akşamdan başlayıp
günışıklarını serinceye dek yere göğe
aradık köşe bucak
aradık kap kacak
şimdiyi!
Geçmişimizi geleceğimizi bize çaktırmadan
talan bohçalarına çoktan saranlar
çalıp yola koymuşlar şimdimizi de!
Belki bu yüzden kala kala bize
ömrümüzce sürgit kovalamak kalmış
hırsızları arsızları...
Atlarımız terli biraz
aklımız da
dilimiz de
selimiz de
yoruldu koşa koşa...
Hani “yaşama ait olmayan” kahpelikler,
kökünden söktü ya saçlarını iflahımızın!
Alıştık mı ne biraz
köpek dişlemeleri acısına.
Gerçi kimseye “yürü ya kulum” dedirtmedik!
Yürüyoruz be Usta,
koparıp almak için hırsızlardan
geçmişimizi geleceğimizi ve şimdimizi...
şiirimizi dilimizi... Ve gölgemizi!
Çınarımızı mezarımızı ve hatta mezar yerimizi be Usta!
Ve elimizdeki son kale; çocuklarımızı be Usta,
çaldırmadan çocuklarımızı!
Biz değil miyiz be Usta,
günün tümünü kendimize yaşanmaz kılan...
Biz değil miyiz, o gür yaşamı
terli köpüklerinde kızıl atların
ve düşlerinde dalgaların
ekinler gibi sağa sola ırgalanan.
gençliği vahşi postallarca yere yasanan
Ve kasırga vurdukça on yılda bir
O akıllı kırlangıç kanatlarını be Usta,
azgın fırtınalarda biz mi yormuşuz...
Kayıt Tarihi : 13.5.2008 10:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!