Dinle sözlerimi Mevlüd İhsani,
Gün gelir ki; sana çatar aşıklar.
İnsan olan tenkid etmez insanı,
Her zaman hasmına çatar aşıklar.
Sen herkesi zanneyleme sen gibi,
Yıkılır kalırsın bir beden gibi,
Dünyalar durdukça tıpkı gün gibi,
Sabah doğar, akşam batar aşıklar.
Yabanız Eyyüb ‘ün sabırlarına,
Güvenme varlığa; bir bak Karun ‘a,
Dertli, derdin söyler yaranklarına,
İrfan eşiğinde yatar aşıklar.
Çekersin ecrini kem lisanların,
Unutma feyzini yar olanların,
Verir cevabını cahilanların
Sanma ki; her sözü yutar aşıklar.
Etme Mevlüd İhsan; n ‘olu halimiz?
Aşıklardır yaprağımız dalımız,
Reyhani şahittir: İstikbalimiz
Olan güne imza atar aşıklar.
Reyhani; ‘Ey İhsani, neden alınıyorsun ki? Gün gelecek, aşıklar sana da çatacaklardır, çünkü bu bir aşıklık göreneğidir. Hz. Eyyub ‘un sabrı kadar sabrımız niye yok ki? Dünyanın en büyük varsılı olan Karun ‘un düştüğü durumlara bakmadan varlığımıza neden güveniyoruz ki? Dertlinin derdini arkadaşlarına söylemesinden daha doğal bir şey var mıdır? Aşıkları neden küçümsüyorsun? Onlar bilgi-ahlak kapısının eşiğindedirler. Böyle kötü sözler söyleme; sonra diyetini ödemek zorunda kalırsın. Yaratıcı ‘ya yar olanların lütuf içinde olduğunu bilmiyor musun? Bil ki; aşıklar her yergiyi pekilenmezler ve bilgisizliklerin hak etikleri yanıtları her zaman verirler. Ey Mevlüd İhsani, sen, bir aşık olarak böyle sözler söylersen; ne olur aşıkların hali? Onlar bir ayni ağacın dalları, yaprakları değiller midir? Reyhani tanığı olsun ki; aşıkların gelecekte de yerleri ve değerleri olacaktır.’ Demek istiyordu.
Gerçekte; Aşık Mevlüd İhsani, Aşık Reyhani ‘nin en sevdiği, en yakın olduğu Halk Aşıkları ‘ndan biriydi. İhsani de ona karşı öyleydi. Bu atışmadan bir süre sonra, Mevlüd İhsani hastalanıp yataklara düşmüş, hasta halinde bile, hastalığını en yakın dostu Reyhani ‘ye telefonla bildirmek istemiş, ne kadar yazıktır ki; şanssızlığı orada da yakasını bırakmamış, bir santral arızası yüzünden dostuyla görüşememiş, saz çalacak gücü bile kendisinde bulamayarak duygularını söze şöyle dökmek zorunda kalmıştı:
Dedim: ‘Dosta anlatayım halimi.’,
Dal oldu cevabım; dil arzalandı.
Nasıl anlatsaydım arzıhalimi?
Direndi kalemim; el arzalandı.
Ciğerlerim yanar, hastayım hasta,
Selamlar söyleyin Reyhani dosta,
Anam yaşlar döker, sevdiğim yasta,
Bozuldu santraller, tel arzalandı.
Zaten her bir yandan bahtıkarayım,
Kime uzanayım, kime varayım?
Mümkün mü ki; artık güller dereyim?
Bahçe diken kesti, gül arzalandı.
Mevlüd İhsani ‘yim,gönlüm çok viran,
Dört yanımı sarmış sel gibi hicran,
Varamam, yarene benden uzanan
Köprüler yıkıldı, yol arzalandı.
Aşık Mevlüd İhsani hastaydı, saz çalamıyor, yazı yazamıyordu ama sözde yine arıydı, yine duruydu, yine kolay anlaşılıyordu. ‘Arzalandı’ Yaparak ölçüye uydurduğu ‘Arızalandı’ sözcüğü günümüzde de kullanılmaktaydı. ‘Arızalandı’ sözcüğü şimdiki ‘Yanıt’ yerine, ‘Bahtıkara sözcüğünü şimdiki ‘Şanssız’ yerine ‘Mümkün mü ki’ sözcüğünü şimdiki ‘Olası mıdır ki’ yerine ‘Yaren’ sözcüğünü şimdiki ‘Dostlar, Arkadaşlar’ yerine koymuştu.
Mevlüd İhsani ‘nin hastalığı Reyhani ‘yi çok üzdü. İki eli kanda, iki ayağı bir pabuçta da olsa; onu görmeye gitmeyi düşünüyordu. O nedenle içi kan ağlayarak hazırlandı ve giderayak sazını eline alıp Mevlüd İhsani ‘ye doğru yelem-yelpirdek giden bulutlara baktı ve şunları çalıp söylemekten kendini alamadı:
(ALVARLI AŞIK REYHANİ isimli Araştırma-İnceleme 'lerinden > 188-191/201)
(Devam edecek...)
Kayıt Tarihi : 19.2.2005 00:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!