Alvarlı Aşık Reyhani (Devam-48)

İsmet Barlıoğlu
1529

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Alvarlı Aşık Reyhani (Devam-48)

‘Ayvaz’ Derler; Köroğlu ‘nun keleşi,
Sallardı elinde bir ipsiz teşi,
İner daldalarda diderler leşi,
Çıkar dalbaşında öter aşıklar.

Kimi sitem eder, sineler dağlar,
Kimi kerametten söz eder ağlar,
Kimi gözbağıcı; gözleri bağlar,
Bir acı poyrazdan beter aşıklar.

Ne sünnetten anlar, ne tutar farzı,
Camide, cumada kılmaz namazı,
Çıkıp gökyüzünde eder pervazı,
Zira; uyanmamış; yatar aşıklar.

Kimisi hicrandır, kimisi püryan,
Tanesiz buğdaysız sattığı saman,
Sorsan; bahsederler badeden, aşktan,
Eli kandırmayın, yeter, aşıklar.

Eğer aşık isen; ustanı tanı,
Nerede Şenlik ‘le Sümmani? Hani?
Onların sözüne binbir yalanı
Asla utanmadan katar aşıklar.

Şenkaya ‘lı Mevlüd, Aşıklar n ‘oldu?
Aşıklık öleli elli yıl oldu,
Elde bir Köroğlu, bir Ayvaz kaldı,
Hep yalan kulpundan tutar aşıklar.

İki gözünün ikisi de görmeyen Aşık Mevlüd İhsani yergisini çok arı ve çok duru yapmaktaydı. Anlatması ve anlattıkları çok anlaşılır şeylerdi. ‘Didme’ yi, ‘Çekiştirmek, koparmak, mıncıklamak’, ‘Pervaz’ ı ‘ ‘Kanat çırpmak’, ‘Hicran’ ı ‘Özlem, üzüntü’, ‘Püryan’ ı ‘Yanmak, kebab olmak’, ‘Bade’ yi ‘Aşk şarabı’, ‘Yalan’ ı da ‘Çalıntı, aşırılan söz’ anlamında kullanıyordu. İlk dörtlüğündeki ‘’Ayvaz’ Derler; Köroğlu ‘nun keleşi, Sallardı elinde bir ipsiz teşi,’ anlam bakımından kavramakta zorluğa düştük. ‘Teşi’ nin iplik eğirmekte kullanılan, başı topuz, gövdesi ince uzunca bir çubuktan ibaret araç olduğunu biliyor fakat Köroğlu ‘nun koçağı, yani yiğidi Ayvaz ‘ın elinde neden teşi salladığını bulup çıkaramıyorduk. Salt bu yüzdendir ki; işi-gücü bırakıp kent kent, köy köy kendisini aradık. Sonunda onu Kars ‘ın Göle ilçesine bağlı bir köyde bulup kendisinden sorduk. ‘Teşi’ sözcüğünü, hem inceliğini, hem uzunluğunu düşünerek, hem de kafiyeye uydurmak isteyerek ‘Ok’ sözcüğü yerine kullandığını öğrenebildik. Elde sallanan bir teşinin, hele ki; o topaç gibi kafasını gördükten sonra, oka nasıl benzetildiğini yine de anlayamadık ama hiç olmazsa; kafamızdaki soru işaretine de gereken yanıtı bulmuş olduk.
Yeri gelmişken, neyin nereden nereye geldiği üzerinde az da olsa; birazcık durmanın yararlı olacağını sanıyoruz: Mevlüd İhsani ‘nin ‘Ayvaz’ için kullandığı ‘Keleş’ sözcüğü günümüzde de kullanılmaktadır. Soyadı ‘Keleş’ olanlara rastlamak hiç de zor değidir. ‘Keleş’ ‘Yiğit, Koçak’ demektir. Ancak, dilimizde az-biraz alay, az-biraz küçümseme anlatır duruma getirilmiştir. Bu yüzden haksız olarak küçümsenen ‘Şaban’ sözcüğüne benzer. Anlamdaşı olan ‘Koçak’ sözcüğü de öyle bir talihsizlikten kurtulamamıştır. Nitekim, ‘Koçak-Yiğit’ sözcüğü ‘Onun bunun maskarası’ anlamına getirilen ‘Köçek’ sözcüğüne dönüştürülmüştür Oysa; Köroğlu ‘nun ‘Yiğitlemeler’ i yani ‘Koçaklamalar’ ı ne kadar da güzel, ne kadar da ünlüdür. Ne yazık ki; yıllar bunları da ‘Köçekleme’, ‘Köçek Havası’, ‘Köçekçe’ etmiştir.
Aşık Reyhani, Aşık Mevlüd İhsani ‘nin yergisini duyunca çok alınmıştı. Duyar duymaz sazına el atmaktan ve İhsani ‘ye şu yanıtı vermekten kendini alamadı:

(ALVARLI AŞIK REYHANİ isimli Araştırma-İnceleme 'lerinden > 186-188/201)
(Devam edecek...)

İsmet Barlıoğlu
Kayıt Tarihi : 16.2.2005 12:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Abdulkadir Öğdüm
    Abdulkadir Öğdüm

    Bir eleştiri eseri...

    Okumayanlar şansına küssün be usta..!

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

İsmet Barlıoğlu