Alvarlı Aşık Reyhani (Devam-46)

İsmet Barlıoğlu
1529

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Alvarlı Aşık Reyhani (Devam-46)

Rıza-i ilan aşkına
Getir ver, yandım ey saki.
Meftunum o maşukuma,
Candan usandım, ey saki.

Bu bir irfan kisbetidir,
Bir arifan nisbetidir,
O aşığın kısmetidir,
İçmeden kandım, ey saki.

Şerbet kudsiyyetin narı,
Kudret bahçesinin barı,
Nuş etmek erlerin karı,
İçemem sandım ey saki.

Sana vermem ben zahmeti,
Varolsun aşk muhabbeti,
Reyhani bilir adeti,
Görüp inandım ey saki.

Hazır bulunanlara demek istedikleri şunlardı:
‘Yaratanın izni aşkına getir, ver, ey saki, ey şerbet sunan delikanlı. O sevgiliye hayran olmuşum ve zaten O ‘nun sevgisi yüzünden canımı-manımı düşünemez hallerdeyim. Bu bir ahlak giysisidir, bir bilenlerin ölçüp biçtiğidir, benim için gönderilmiş olandır ve ben içmesem de içmiş gibi olurum. O kasendeki kutsal bir narın şerbetidir. O Yaratıcı ‘nın bahçesinin meyvesindendir. Onu içebilmek ve ona dudaklarını değdirebilmek herkesin harcı değildir. Ben bile onu içmeye layık olmadığımı sanıyorum. Bu varolasıca aşk sohbeti olmasaydı, ben sana onu getiresin diye zahmet mi verirdim? Ben Reyhani olarak gelenekleri-görenekleri bilirim, burada da bunun sürüp gitmekte olduğunu görüp anlayınca daha bir iyi bilir oldum.’
Söylemesine bunları söylemekteydi ama söylediklerinin bir-iki yerinde de filozofça düşünceleri vardı. Bunlardan biri şiirinin ilk dörtlüğündeydi: ‘Meftunum o maşukuma’ diyordu. Bunun yerine ‘Meftunum o maşukama’ da diyebilirdi ama dememiş, öncekini demeyi yeğlemişti. ‘Maşuk ve Maşuka’ Arapça ‘daki ‘Aşk’ sözcüğünden türetilmiş sözcüklerdi. İkisi de ‘Seven, sevilen-sevgili’ anlamını taşıyordu. Ancak bunlardan; ‘Maşuk’ eril yani erkek sayılan, ‘Maşuka’ dişi yani kadını belirten sözcüktü. Reyhani erkek yani ‘Maşuk’ olduğu için, sevdiğine ‘Maşuka’ demesi gerekirken ‘Maşuk’ diyordu. Sevgilisi gerçek anlamda Tanrı olduğundan, bilincinde olmaksızın ‘Tanrı’ ya erillik yollaması yapmaktaydı. Oysa; Tanrı ne dişiydi ne de erkekti ve dişilik-erkeklik insanlara özgüydü. Bildiğimiz üzere; başka şiirlerinde Tanrı ‘yı ‘Maşuka’ olarak da nitelemişti. İşte Reyhani ‘nin felsefesi burada yatmaktaydı. Bir bakıma; hem erkekliğinden, hem dişiliğinden söz ederek O ‘nun yani Tanrı ‘nın cinsiyetinin olamayacağını, tıpkı bir filozof gibi ortaya koyuyordu.
Aşık şiirinin ikinci dörtlüğünde; ‘Bu bir irfan kisbetidir’ demişti ve böyle demeyi ‘Bu bir irfan libasıdır’ demeye yeğliyordu. Buradaki ‘Kisbet’ le’Libas’ aşağı-yukarı ayni anlamı taşımakla birlikte, ‘Libas’ herkesin fakat ‘Kisbet’ sadece pehlivanların kullanabileceği bir giysidir. Dolayısıyla; buradan, Reyhani ‘nin ‘İrfan basit bir giyinip soyunma değil, bir pehlivanlık becerisidir.’ Demek istediğini anlamaktayız. O nedenle bu tür söyleyişler ustaca söyleyişlerdir ve Reyhani ‘yi başka Halk Aşıkları ‘ndan ayıran özellikler de böylesi özelliklerdir.
Aşığın bu güçlü yönlerini anında gözleri önünde bulan Cemal Hoca da şaşkınlığını gizlemeye bile gerek görmeden Reyhani ‘ye herkesin yanında şunları söyledi:
‘Bre oğul, beni meraklara düşürecek kadar varmışsın. Cemal Turani ‘yi bu yaşında şaşkınlıklarda bıraktın. Deyişin hoşuma gitti. Ben de aşkın içindeyim. Dur, senin sürdüğün ata bir at da ben katayım.’
Kağızman ‘lı Cemal Hoca, değme sazlara taş çıkartan beş telli sazını duvardan indirdi ve içinden doğup diline geldiği gibi çalmaya, söylemeye başladı:

Bir tuti, bir kumru, bir de andelib
Ötüşende; bahçe ağlar, bar ağlar.
Bir hekim, bir cerrah, bir de bir tabib
El vuranda; yara sızlar, yar ağlar.

Cemal Turani şöyle diyordu: Bir dudukuşu, bir güvercin, bir bülbül ötüşmeye başladıklarında; bahçeler, meyveler bile duygulanır. Bir hekim, bir cerrah ve bir tabib yaraya el attıklarında; yara sızlar, yar gözyaşı döker.’
Yaşlı aşık birle yetinmeyip ‘Üçleme’ ye girmekle bilgisinin derinliğini ortaya koyuyordu. Kuşlardan birinin değil, üçünün ötüşünü övüyor, doktoru üçlüyor ve duygulananı bir değil, iki gösteriyordu. Dörtlükteki ‘Hekim, cerrah, tabib’ gibi Arapça ve Farsça sözcükler, Türkçe ‘deki ‘Utacı’ karşılığı olmakla birlikte, bu ‘Utacı’ sözcüğü fazla pekilenilmemiştir. Halk bunun yerine Fransızca ‘dan alınma ‘Doktor’ sözcüğünü benimsemektedir.Ancak, her doktor ‘Hekim’, her doktor ‘Cerrah’, her doktor ‘Tabib’ değildir. Zira; herhangi bir branşta doktora vermiş kimse de ‘Doktor’ dur ama onun ‘Tıb doktorluğu’ yla ilgisi yoktur. ‘Cerrah’ ameliyat yani operasyon yapan doktorlardandır. ‘Hekim’ genelde ilaç vermez, derdi kendisi sağaltır. ‘Tabib’ genelde iyileştirmeyi ilaca bırakır. Arapça ‘da doktorluk yani tababet ayni çatı altında branşlaştırılır. Örneğin; ‘Tabibesseniya Diş Doktoru, Tabibelayn Göz Doktoru’ dur. Cerrah ‘Cerh’ eden yani kesip biçen anlamındadır. Aşık Cemal Turani, doktoru üçlemekle yaranın büyüklüğünü ve umarsızlığını ortaya koymak istemiştir.
Aşık Reyhani atını mahmuzlamıştı ve Cemal Hoca ‘nın izindeydi:

(ALVARLI AŞIK REYHANİ isimli Araştırma-İnceleme 'lerinden > 180-184/201)
(Devam edecek...)

İsmet Barlıoğlu
Kayıt Tarihi : 14.2.2005 10:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İsmet Barlıoğlu