Alvarlı Aşık Reyhani (Devam-25)

İsmet Barlıoğlu
1529

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Alvarlı Aşık Reyhani (Devam-25)

21*
Aşk elinden hasta düştüm,
Tek çiğitli nar beklerim.
Bildirdim ben derdi dosta,
Yaz gününde kar beklerim.

Yar kirpiği tene değdi,
Ben çekildim, y,ne değdi,
Hevesim bir namedeydi,
Her gün daha zor beklerim.

Kulaklarım sağda, solda,
Kalmışım bir yaman halda,
Sabah, akşam gözüm yolda,
Sabredemem, er beklerim.

Deseler ki; ‘Dilde nen var? ’,
Derim: ‘Hayli emeğim var.’,
Deseler ki; ‘Gülde nen var? ’,
Harcısıyım, har beklerim.

Ne uyur, ne yatar oldum,
Derdime dert katar oldum,
Aldığımı satar oldum,
Kalkmış bir da kâr beklerim.

İpeklerim, şallarım var,
Mavi, yeşil, allarım var,

Binbir çeşit hallarım var,
Muhtacım şikâr beklerim.

Her bir sözün harta değer,
Gözlerin her fikre değer,
Cemalinden bir zekat ver,
Boynumu büker beklerim.

Aşkın bendine bendeyim,
Zannetme beni bendeyim,
Sen bendesin, ben sendeyim,
Sevdanı çeker beklerim.

Bir elifim, bir mimim var,
Reyhani ‘de has yemin var,
Sorsalar; ‘Yolda kimin var? ’,
Yar gelecek, yar beklerim.
---------------------
21* Aşk yüzünden öylesine kötüleştim ki; iyileşmem olanaksız. Zira; ilacım ancak tek çekirdekli nardır. Durumumu o sevgiliye bildirdim ama yarar-marar sağlayacağını sanmam. Çünkü; ondan umar beklemek, yaz gününde kar beklemekten farksız. Yarin kirpikleri kalkar canıma canıma değer, unutmaya çalışsam da değer. Aklım-fikrim ondan mektup almakta. Onun içindir ki; her geçen gün sabrım daha da çok tükeniyor. Zor durumlardayım; tüm ilgimi sağa-sola vermişim, sabah-akşam demeden yolları gözlüyorum, beklentimi sonraya bırakamıyor, ivecenleşiyorum. Gönülde neyim olduğunu sorsalar; bu aşka bir yaşam harcadığımı söyleyebilirim. Gülde neyim olduğunu öğrenmek isteseler; dikenlerinin bekçisi olduğumu derim. Yatamaz, uyuyamaz olmuşum. Dertlerime dertler katar olmuşum. Canımdan-tenimden-ruhumdan verir olmuşum. Gel gör ki; bir de bundan kâr bekliyorum.İpeklerim, şallarım, mavilerim, yeşillerim, allarım var. Varsılım. Ama öyle acı durumlara düşmüşüm ki; bir ava, bir küçük paya bile gereksiniyorum. O sevgilinin her bir sözü ayrı ayrı anımsanmaya değer, gözleri insanı düşüncelere daldırır, o güzel yüzünün hiç olmazsa; bir küçük sadakasını versin diye, boynumu bükmüş bekliyorum. Aşkın engellerine tutsak olmuşum. Sanma ki; kendimin farkındayım. Sen bendesin, ben sendeyim, yaşam boyu sevdanı çekiyor, yaşam boyu sevdanı bekliyorum. Benim de bir Tanrı ‘m var. Dönülmez yeminler etmişim. Böyle bir yaşam boyu kimi beklediğimi sorsalar; onlara sevgilinin er-geç geleceğini ve benim işte onu beklediğimi söylerim.
Söylencelere bakılırsa; yaşamından umut kesilen hastalar ancak tek çekirdekli nar yedirilerek yaşama döndürülebilir. Ne yazık ki; o da sadece Kaf Dağı ‘nın arkasındadır. Başında da, sağ memesini sol omzuna, sol memesini sağ omzuna atmış bulunan ve yedi batman (56 kilo) kurşunu sakız niyetine ağzında laççur luççur çiğneyen bir dev anası beklemektedir.
Söylencelerimiz bazen böyle alaycı, olumsuzluğu olumluluk altına gizleyici ve gereksinmeci güzelliktedirler. Gerçekte; çok çekirdekli meyvelerden en önde geleni nardır ve nar, sanki, insana ‘Ah şunun çekirdekleri olmasaydı.’ Dedirtir. Bu; armudu sapsız, üzümü çöpsüz özleyenlerin gereksinmelerine benzer. Bir dev anasının 56 kiloluk kurşunu zevkle sakız gibi çiğneyebilmesini tasarlayan zekayı övgüyle karşılamamak olanaksızdır. Ana ‘nın, memelerini hem omuzlarına, hem de tersine atabilmesinin düşünülmesi de öyledir. Salt bu ikisi bile, o Dev Anası ‘nın nasıl bir Dev Anası olduğunu, onun elinden o tek çekirdekli narı alabilmenin hiç de kolay olmadığını anlatmaya yeter de artar bile. ‘Kaf Dağı’ ndaki (Kaf) Arap Elifbası ‘ndaki yani alfabesindeki (k) harfidir ve bu harf ‘Kafkas’ sözcüğünün ilk harfidir. Bu nedenle; söylencelerin asla ulaşılamaz sandığı ‘Kaf Dağı’, bugünün çok kolay ulaşılabilir durumdaki ‘Kafkas Dağları’ dır ve artık oraların hiç de devlerin ülkesi olmadığı bilinmektedir.
Aşığın bu sevgi ve özlem dolu duygusal şiiri bir aşk şiiridir. ‘Özenti’ yerine kullandığı ‘Heves’, ‘Mektup’ yerine kullandığı ‘Name’, ‘Gönül-yürek’ yerine kullandığı ‘Dil’, ‘Diken’ yerine kullandığı ‘Har’, ‘Gereksinen’ yerine kullandığı ‘Muhtaç’, ‘Av’ yerine kullandığı ‘Şikar’, ‘Anımsanmaya’ yerine kullandığı ve kullanırken harf düşürdüğü ‘Hatra-Hatırlanmaya’, ‘Düşünmeye’ yerine kullandığı ‘Fikre’, ‘Yüz’ yerine kullandığı ‘Cemal’, ‘Engel’ yerine kullandığı ‘Bend’, ‘Köle’ yerine kullandığı ‘Bende’ sözcükleri şiirdeki arılığı ve duruluğu bulandırmaktadır. Bu da; çoklanacak şey değildir. Zira; şiir, dilimizin hiç de bu denli arılaşamadığı 37 yıl öncesinde söylenip çalınmıştır.
Aşık, şiirinin son dörtlüğünde bir ‘Elif’ ten ve bir ‘Mim’ den sözetmektedir.Bunlar Arap Elifbası ‘ndaki harflerdendir. Arap Alfabesi ‘nde sesli harf yoktur. ‘Elif-A,E,İ’, ‘Vav- V,I,İ,O,Ü’ ve ‘Ya-Y,I,İ’ yerlerine kullanılan yarımseslilerdir.Onun içindir ki; bu sessiz harfleri okutabilmek üzere: adlarına ‘Hereke’ ve ‘Med’ denen işaretler kullanılır. ‘Tek esre’ ile ‘Çift esre’ harfin altına, ‘Üstün, iki Üstün, Ötre, İki Ötre’ harfin üstüne koyulur. ‘Cezm’ Denen işaret, orada durulmasını gerektiren müzikteki ‘Es’ gibidir. ‘Şedde’, harfin iki kere okunması gerektiğini gösterir. ‘Med’ harfin yukarı çekimesi gerektiğini belirtir. Kur ‘an metinleri, kolay okunmalarını sağlayabilmek için bunlarla işaretlenmişlerdir. Ancak, bizim Eskiyazı ‘mızda ve Arapça ‘da bu işaretler yoktur. Birinin yazdığını bir başkasının ve hatta bazen kendisinin okuyamaması bundandır. ‘Elif’ in ve ‘Mim’ in, bir başlarına ‘A,e,i’ ve ‘M’ olmaktan öte anlamları yoktur. Ancak bunlar dinsel dizelerde Allah ‘a yollama yaparlar. Karacaoğlan ‘ın ‘İncecikten bir kar yağar, Tozar Elif, Elif diye…’ sindeli ‘Elif’ ‘Allah’ anlamındadır. Kur ‘an-ı Keriym ‘deki ‘Elif’, ‘Lam’, ‘Mim’ gibi sure başlatan harfler ‘Allah’ ı sembolize ederler. Bu nedenle olmalıdır ki; şiirin son dörtlüğünde ‘Bir elifim, bir mimim var’ demektedir. ‘Allah’ ın ‘Tanrı’ olduğu ama her ‘Tanrı’ nın ‘Allah’ olmadığı Elmalı ‘lı Hamdi Yazır ‘ın Kur ‘an-ı Keriym Tefsiri yani açıklamasında belirtilmiştir.
Aşığın bu şiiri yine hece ölçülüdür. Durakları 4+4 ‘ten ibaret 8 ‘liktir. Ancak, altıncı dörtlüğün son dizesinde, yedinci dörtlüğün son dizesinde; duraklar 3+5 ‘ten ibaret 8 ‘lik olmuş, sekizinci dörtlüğün birinci, ikinci ve dördüncü dizelerinde 5+3 ‘e dönüşmüş ve son dörtlüğün üçüncü dizesinde yine 3+5 halini almıştır. Reyhani de, birçok Halk Aşığı gibi, bu dönüşmeleri her zaman sazıyla ve söyleyiş biçimiyle kapatmaya çalışmıştır. Ve bunun da alışılmamış bir tutum olmadığını söyleyebiliriz.

(ALVARLI AŞIK REYHANİ isimli Araştırma-İnceleme 'lerinden > 101-106/201)
(Devam edecek...)

İsmet Barlıoğlu
Kayıt Tarihi : 22.1.2005 13:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İsmet Barlıoğlu