20*
İstemem tek bir an senden ayrılmak,
Sen beni bırakma, aman Erzurum.
Tabiat kudreti senin dağların,
Avrupa ‘lı eder seyran Erzurum.
Ellidört minaren ündür semada,
Sabah namazında eylerler nida,
Abdurrahman Gazi, Habib Baba ‘da
Okur hafızların Kur ‘an Erzurum.
Toprağının altı şehit-şüheda,
İyi insanların feyz-i alada,
Kırklar ‘dan hatıra yüksek Kale de,
Tabyaların aklan, aklan Erzurum.
Bağrında akıyor üçyüzüç pınar,
Eğilip bir yudum içenler kanar,
Sende iyileşir gider yaralar,
Havan Lokman ‘lardan Lokman. Erzurum.
Gümüş kösteklerle gezer Dadaş ‘ın,
Paris ‘e ün saldı Milli Barbaşı ‘n,
Kanlarla yoğrulmuş toprağın-taşın,
Her gencin heybetli aslan, Erzurum.
Seherlerle yanar kahve ocağın,
Tabyadan tabyaya aşar bacağın,
Nene ‘m Hatun dikti ufka sancağın,
Aziziye senden nişan Erzurum.
Solundadır İspir, Hınıs ‘tır sağın,
Tekman Deresi ‘nde peynirin, yağın,
Pasinler ambarın, ova otlağın,
Torum Deresi ‘nde meyvan Erzurum.
Şüşar ‘da ineğin, ünlü davarın,
Sürü mekanıdır Eyerdağları ‘n,
Oltu ‘da kömürün ve kehribarın,
Hazinende neyin noksan Erzurum?
Tarihler yazıldı senin aynında,
Sınırlar çizildi Deveboynu ‘nda,
Dört yanı çevirmiş düşman önünde
Vatan senden bekler güman, Erzurum.
Senin başın hakikate bağlıdır,
Yerin yüksek, yaylalıdır, dağlıdır,
Sana her yan bakan namert oğludur,
Tarihlere tarih yazan Erzurum.
Ben ki; Reyhani ‘yim, senden ırağım,
Yazık ki; bu anda gurbet durağım,
Sen benim ustamsın, ben de çırağın,
Sen yetirdin anam-babam, Erzurum.
--------------------------------
20* Reyhani ‘nin açıklamaya ve yoruma hiç de gerek bırakmayan bir şiiri daha. Buna Edebiyat ‘ta ‘Methiye’ yani ‘Övme’ denmektedir. Ozanın Erzurum ‘u betimlemesi, sevmesi, ona duyduğu hayranlık, gösterdiği bağlılık bu şiirinde dile getirilmiştir. Tasvir yani anlatım çok güçlüdür ve okuyucunun gözünde Erzurum adeta tablo tablo canlanmaktadır. Aşık, bu şiirinde Kırklar ‘la ilgili söylenceleri, ellidört minarenin ellidört şerefesinden ayni anda okunan ezan seslerini, tabyaların kanlar içinde kalışını, bir yudum suyunun bile şifa verdiğini, havasının güzelliğini ve sağaltıcılığını, ayağı kaytan zıpkalı, yeleği gümüş köstekli Dadaş ‘larının gezişini, gençlerinin görkemini, kahve ocaklarının seherle birlikte şenlenişini, dörtbir yanının tabyalarla çevrili oluşunu, Nene Hatun ‘un tabyalara bayrak dikişini, solunda İspir ‘in ve sağında Hınıs ‘ın yer alışını, Tekman Deresi ‘nde peynir-yağ yapıldığını, ovasında bir baştan bir başa hayvan otlatıldığını, Pasinler ‘in tahıl ambarı sayıldığını, Tortum Deresi ‘nde meyvalar yetiştirildiğini, Şuşar ‘da koyun ve inek beslendiğini, Eyerdağı ‘nda sürüler güdüldüğünü, Oltu ‘da kömür ve kehribar çıkarıldığını, Erzurum ‘un tarihin alnına tarih yazdığını, Deveboynu ‘nda kanla sınırlar çizildiğini, dörtbir yanı düşmanlarla çevrili vatanın Erzurum ‘a güvendiğini, Erzurum ‘da ve Erzurum ‘luda yalan-dolan bulunmadığını, aşığın, anasının, babasının orada doğup büyüdüğünü, bilgisini-görgüsünü ona borçlu olduğunu, sesleriyle, renkleriyle, resimleriyle gözlerimiz, kulaklarımıza ve duygularımıza kadar çok güzel bir biçimde getirmektedir.
‘Tabiat Kudreti, seyran, nida, şüheda, feyz-i ala, milli, mekan, ayn, güman, hakikat, namert’ sözcükleri dışında şiir durudur ve yabancı sözcüklerle bulandırılmamıştır.
Erzurum ‘u yakından tanımayan ve bilmeyen okuyucuya ve dinleyiciye bazı tanıtımların sisli gelmesi ve bunun, alınacak tadı azaltması olasıdır. Bu nedenle böyle noktalara değinmeden geçemeyeceğiz:
Reyhani bu dizelerini 1963 yılında çalıp söylemiştir ve çağında, Erzurum ‘daki minare sayısı gerçekten ellidörttür. Ancak, bu yazılarımızın kaleme alındığı 2000 yılında, bunların sayısının yüzün de çok üstünde olduğunu vurgulayabiliriz.
‘Kırklar’ Bir söylence konusudur. Bunların 39 kutsal kişiden oluştukları, ünlü ‘Marifetname’ yazarı ve İslam Düşünürü İbrahim Hakkı ‘nın ayyaş fakat tövbekar oğlu ‘Şakir’ in katılışıyla ‘Kırklar’ oldukları, kulaktan kulağa söylenegelmiştir. Reyhani ‘nin üçüncü dörtlükte sözünü ettiği ‘Kale’ ‘Hasan Kalesi’ dir ve yeni adı ‘Pasinler’ den ibaret, Erzurum ‘a bağlı bir ilçededir. Söylenceye bakılırsa; ‘İbrahim Hakkı Hazretleri’ nin iki oğlu vardır. Bunlardan; adı ‘Zikreden’ anlamına gelen ve sürekli tapınan ‘Zakir’ dir. Adı ‘Şükreden’ anlamına gelen ‘Şakir’ dir. Ve bu Şakir ayyaştır. Ancak ruhu tertemizdir ve işretini yani içkiciliğini ‘Efe’ dediği babadan ve başkalarından gizli sürdürmektedir. Pişmandır ama dönememektedir. Baba durumu bilmekte ama oğlunun yüzüne vurmamaktadır. Babayı yaralayan; onun borca içmesidir. Bu nedenle bir gün meyhaneye ayak basar, oğlunun borcunu sorar, öder, kendisine söylenmemesini söyleyip ayrılır. Şakir, borçlarını ödeme olanağı bulduğunda, borcunun ödenmiş olduğunu meyhaneciden öğrenir. Adamı sıkıştırıp gerçeğe ulaşır ve çok büyük utanca düşer. Yine sarhoş haldedir. ‘Efe’ yi bulup hem tövbe ettiğini söylemek ister, hem de bu yürekliliği gösteremez. Evden, Hazret ‘in, kendisini Otuzdokuzlar ‘a katmak için Zakir ‘i öğrenir ve arkasına düşer. Onlar gider, o izler ve sonunda kalenin en yüksek burcuna ulaşırlar. Şakir yanlarına yanaşamaz, bir sur yıkıntısında gitmekle gitmemek arasında bocalar. Otuzdokuzlar birer güvercin kimliğindedir ve kalenin burcu önünde doğudan batıya, batıdan doğuya pervazlanır dönerler. Efe, Zakir ‘den kendisini burçtan atmasını ve onlara karışmasını ister. Ama Zakir görünüşte dindar olduğundan bu yürekliliği gösteremez, ikirciklenir, burçtan düşüp öleceğinden korkar. Vakit kalmamıştır. Sonuncu pervazda Efe öğüdünü yinelerse de sonuç alamaz. Şakir o sırada, saklandığı koğuktan çıkar. Efe ‘ye güveni tamdır. ‘İzin ver, onun yerine ben atayım kendimi, Efe.’ Der. Efe şaşırmaz bile. ‘At oğul, nasip seninmiş.’ Yanıtını verir. Şakir kendisini burçtan atar ve güvercin olup Otuzdokuzlar ‘ı Kırklar, ufka doğru vurup giderler. Hazret ‘in bundan sonraki sözü çok ünlüdür. Zakir ‘e şöyle der: ‘Harabat ehline hor bakma, Zakir. Defineye malik viraneler var.’ ‘Ey tapınan, ey Zakir… Gariban takımına sakın küçümseyerek, dudak bükerek bakma: Öyle viranelikler vardır ki; içlerinde bazen definelere bile rastlanır.
Reyhani ‘nin ‘Kırklar’ ı ve ‘Kale’ si işte bu söylenceden kaynaklanmaktadır.
Aşığın dördüncü dörtlükte övdüğü ’Erzurum ‘un Üçyüzüç Pınarı’ yüreğimize saplanan bir hançerdir. O oyma taşlı, kitabeli, kemerli, revnaklı, nakışlı, pirinç lüleli, kalaylı taslı, taş yalaklı, arı, duru, buzlu sulu, değerli ve görkemli çınarlardan bugün iz-eser kalmamıştır. Birçoğunun yerinde kanlı gözyaşlarımız vardır.
Ozan altıncı dörtlükte Nene Hatun ‘a ve Aziziye Tabyaları ‘na yer vermiş ve unutmamıştır. Nene Hatun ve Aziziye savaşları bir destandır, bu kitaba da, ciltler dolusu başka kitaplara da kolay kolay sığmaz. Ne mutlu bize ki; o kahraman kadını görmüş, elini öpebilmiş ve hayırduasını alabilmişiz. Ne mutlu bize ki; General Ricvey ‘in, O ‘nun elini öptüğünü, O ‘na bir Kur ‘an armağan ettiğini, 1955 yılında O ‘na bir ev verildiğini ve O ‘na ‘Ordunun Ninesi’ unvanının yöneltildiğini görmüşüz.
Reyhani ‘nin bu ‘Güzelleme’ si de, öncekiler gibi hece ölçüsündedir. 6+5 Duraklı bir 11 ‘lik olmakla birlikte, bazı dizelerinde yine durakları yerlerinde bulunmamaktadır. Aşığın bu eksikliği sazla ve sesle giderdiği ortadadır. Örgü de tam bir ‘Güzelleme’ örgüsü sayılmaz. (a-b-c-b) , (d-d-d-b) , (e-e-e-b) Biçimindedir. Kafiyeler (Aman, seyran, Kur ‘an, aklan, Lokman, aslan, nişan, meyvan, noksan, güman, yazan ve babam) dan ibarettir. Görüldüğü üzere; bu kafiyelerden bir kesimi ’Yarım Kafiye’ niteliğindedir.
İkinci dörtlükte aşığın kendisinden sözettiği ‘Abdurrahman Gazi’, Hz. Muhammed ‘in Erzurum ‘u elegeçirmek için yola çıkardığı ordunun sancaktarıdır. Kentin ‘Türbe Deresi’ ve ‘Araplar Düzü’ denen yörelerinde Arap Ordusu Türk Ordusu ‘yla savaşa tutuşmuş ve sancaktar Palandöken Dağı eteklerinde öldürülmüş, oraya da gömülmüştür. Bu yere şimdilerde ‘Türbe’ veya ‘Abdurrahman Gazi Türbesi’ denilmektedir. Abdurrahman Gazi ‘nin kardeşinin adı ‘Abdulvahabi Gazi’ dir. O da Arap Ordusu sancaktarıdır. Sivas ‘ı elegeçirmek ve Müslümanlığı yaymak için gönderilmiştir. Şimdilerde, Sivas ‘ta bir tepe üzerindeki türbesinde yatmaktadır.
(ALVARLI AŞIK REYHANİ isimli Araştırma-İnceleme 'lerinden > 94-100/201)
(Devam edecek...)
Kayıt Tarihi : 21.1.2005 13:22:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İsmet Barlıoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/01/21/alvarli-asik-reyhani-devam-24.jpg)
Devam dost...
Sanata, ilme ve eserlere devam...
Abdulkadir Öğdüm
TÜM YORUMLAR (1)