Ozan ‘ın altıncı dörtlükte kendisinden sözettiği ‘Halil’ Hz. İbrahim ‘dir. Çünkü ona, ‘Halil İbrahim’ denmektedir. Mancınıkla içine atıldığı ateşlerin nasıl gül bahçesine dönüştüğünü önceden anlattığımız için, yinelemeyeceğiz.
Aşığın ayni dörtlükte ele aldığı Davud, yine bir Peygamber sayılan Hz. Davud ‘dur. Dört göksel ve kutsal kitaptan biri olan ‘Zebur’ bu peygamber ‘e indirilmiştir. ‘Zebur’ ‘Mezmur’ lardan yani ‘Mezamir’ den oluşmaktadır. Bunlar birer kahramanlık, soyluluk ve savaş şiiridir. Yumruğuyla demir dövecek ölçüde güçlü bir kral olan bu ayni Davud ‘un, göz koyduğu karısını elinden alabilmek için komutanlarından Uriya ‘yı savaşın en ateşli cephesinde görevlendirdiği ve adamın ölümüne tolaçtığı ve iki meleğin bir gece kendisinden bunun hesabını sorup Davud ‘u pişman ettiği Tevrat ‘ta yazılıdır.
Reyhani ‘nin yine ayni dörtlükte adından sözettiği Süleyman Hz. Süşeyman ‘dır. Peygamberdir ve Yahudi ‘lerin en ünlü kralıdır. Kendisinin kuşlarla söyleşebildiği söylencelere kadar yansımıştır. Ozanın, yetmişiki türlü dil bildiğini öne sürmesi; Hz. Süleyman ‘ın gerçekten yetmişiki dil bildiğinden değil, dünyada yetmişikibuçuk ulus olduğu ve bunlardan buçuğu Yahudi ‘lerin oluşturduğu söylencesinden kaynaklanmaktadır.
Reyhani, bir sonraki dörtlükte yer verdiği ‘Salih’ le yine, bir Peygamber sayılan Hz. Salih ‘e yollama yapmaktadır. Ki; bu Salih ‘e doğaüstü bir bağış olarak bir deve verilmiştir ve bu devenin karnından güneşler doğmaktadır.
Musa ile asa öykülerini bilmeyeniniz olduğunu sanmadığımdan geçmek istiyorum.
Üzeyir de Peygamber ‘lerdendir. Kendisinin öldükten kırk yıl sonra yeniden dirildiği ve başını alıp gittiği söylenmektedir.
Bedenini ağaç kütüğünde gizlediğinden sözedilen ‘Zekerya’ sözcüğü Hz. Zekeriya ‘ya yollamadır. Çağında bu Peygamber ‘in Hz. İsa ‘nın babası olduğu savını öne sürenler çıkmıştır ama inanılmamıştır. Çünkü; kendisi o günlerde doksan yaşındadır ve baba olma olanağını yitirmiştir. Ama, zamanında, birinci karısı Sara ‘nın üstüne aldığı ikinci karısı Hacer ‘den bir oğlu olmuştur. Bu, kurban edilmek istenen Hz. İsmail ‘dir.
Yahya, Hz. Yahya ‘dır. Kan-man akıtmamış, insanları vaftiz etmekle gün geçirmiştir. Onun Hz. İsa ‘ya yollama yapan şöyle bir sözü vardır: ‘Benden sonra çölden yalınayak gelecek olan biri, sizleri benden güzel vaftiz edecektir. Ki; ben onun ayaklarını yıkamaya bile layık değilim.’
Aşığın bir sonraki dörtlükte yer verdiği ‘Elestü Bezmi’ ‘Beli’ ve ‘Nehnu Kasemna’ sözcükleri ruhların yaratılışı ile ilgilidir. Nitekim; Yaratıcı, önce ruhları yaratmış, sonra onları kendisine secde etmeye çağırmıştır. Ruhlardan bazıları bu çağrıya uyup gereğini yerine getirdikleri halde, bazıları uymamış ve Yaratıcı ‘larına secde etmemişlerdir. Bunun üzerine Yaratan; ‘Elestü bi Rabb ‘i Kum? ’ yani ‘Ben sizin Rabb ‘iniz değil miyim? ’ diye sormuştur. Ve onlar da (Galu: ‘Bela’) (‘Evet’ Dediler.) ‘Evet, sen bizim Rabb ‘imizsin’ demişlerdir. ‘Beli’ sözcüğü, Erzurum ağzına da yansıyan Farsça bir sözcüktür ve Arapça ‘daki ‘Bela’ sözcüğünün karşılığıdır. ‘Nehnu kesemna’ üzerinde daha önce de durmuştuk, yeniden durmayacağız.
Ayni dörtlükte, Reyhani ‘nin Hz. Muhammed ‘e bir övgüsü yer almaktadır ve burada, Hz. Muhammed ‘in tüm Peygamber ‘lerin en güzeli, bu dünyayla obir dünyanın Peygamberi olduğu belirtilmektedir.
Son dörtlükte; aşık feleğin köşkünü kendisinin de gezdiği üzerinde durmaktadır. Buradaki ‘Felek’ in halkın gözünde olduğu gibi, Reyhani ‘nin gözünde de, kambur, çirkin, belalı bir yaratıktan ibaret bulunduğunu sanmaktayız. Felek ‘in öyle olduğu doğru değildir. ‘Felek’ gerçekte ‘Gök’ demektir ve bunun çoğulu; ‘Gökler’ anlamındaki ‘Eflak’ tır. ‘Gök’ ten amaç; ‘Tanrı’ dır. O ‘nun her yerde hazır ve nazır olduğu söylenmiş olmakla birlikte, insanoğlu Tanrı ‘yı yine de gökte bilmeyi alışkanlık haline getirmiştir.. Eski ‘Kozmografya’ yani ‘Astronomi’ kitaplarında ‘Gök’ ten ‘Felek’ olarak sözedilir ve göğün küresel olduğu göz önünde tutularak gök, kamburlukla nitelenir. Felek ‘in kamburluğu bu kamburluktur. O nedenle Felek ‘ten sözeden, Tanrı ‘dan sözetmekte olduğunu bilmelidir.
Şiirin özelliklerine gelince; şiir, hece ölçüsünde 6+5 duraklı 11 ‘lik bir şiirdir. Örgü düzeni bir öncekinin aynidir. Kafiyeleri güzeldir ve katmerli kafiye kolaylığına düşülmemiştir. Anlamı oldukça açıktır. Bilinen Peygamber ‘leri tek tek sıralaması ve onların bazı niteliklerini ön plana alması önemlidir ve övgüye değmektedir. Bir-iki Arapça izafiyet yani tamlama bakımından, ‘O kadarcık kusur kadı kızında da olur.’ Demeliyiz.
(ALVARLI AŞIK REYHANİ isimli Araştırma-İnceleme 'lerinden > 66-69/201)
(Şiirlerle devam edecek...)
Kayıt Tarihi : 15.1.2005 17:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!