Sıcak, yine sıcak...
Ne de severdim çocukluğumda yakındığım sıcağı.
Baharı özlemle bekler, yazı kucaklardım.
Sıcağı, serinle yaşardım.
Kirazı dalında, dondurmayı külahında severdim.
Geceler çabucak bitsin,
Heybeli’nin heybetli, küçük kaldırım taşları,
Aralarında yeşil canları,
Boyunları bükük, taşıyorlar nice aşkları.
Seyredenler kıskanıyor, anı yaşayanları.
Tanıklık ediyor; bezgin çınar, ahşap kapı, oynaşan mandallar
Ve pencereler ardındaki saklı dünyalar.
Yüzüklü ellerde yapıldı kahvem.
Yudumlarken içtim fallarımı.
Acı mıydı, orta mıydı, ortasını bulamadım.
Üç vakte kadar yol göründü.
Yolun sonunu göremedim.
Saat 10’un buçuğu.
30 sene öncesinde başlamış yolculuğuna,
Ahşap, demir karışımı yolcu vapuru.
Her hafta sonu yolcularını toplar.
Ellerinden tutar götürür,
Marmara’nın minik adalarına.
Yalnızım bu evren içinde.
Yalnızım kendi içimde.
Bekliyorum bozulsun diye.
Bir avuç kum avuçlarımda.
Özgür bırakıyorum rüzgarda.
Bütün yönlere savrulsunlar diye.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!