Bu hikaye nerede başladı
Bir şehir mi anlatmalı
Bu vatanın hangi şehri
Dillere destan değil ki?
Bir tren düdüğünde başladı hikaye
Bozkırların,çayırların,dağların arasından
Ateşi körükleyen ateşçiler
Kara trenin doymak bilmeyen karnını doyurur.
Önce derya göründü
Sol tarafta.
Sonra evler,bahçeler
Sağ tarafta.
Laleler,güller,hanımelleri
Kara tren tarihe dalar gibi geçti
Taş binalı istasyonlardan
Sonra dağ gibi binaların önünde durdu,
Oflayarak puflayarak yorulmuş gibi
Sonra insanlarda telaşe
Ağlayanlar,gülüşenler,kavuşanlar,
Deniz kokusu martı çığlıkları.
Tarihin içinden geçtim
Renkli camlar,
Cıvıl cıvıl güneş ışınları.
Durdum baktım;
Deniz derya martılar yosun kokusu
Gemiler gelin kızlar gibi
Ya çığlıkları!
İleride mendirek deniz feneri,
Taa uzaklarda
Sisin buğusunda
Füzeler gibi yükselmiş camiler
Simitçiler,taksiciler
Teleşla koşuşan insanlar.
İşte özlenen altın şehir,
Sevinçle korkunun birleştiği yer,
İçimde duyulmamiş duygular.
Bir gelin kız geliyor çiğlık atarak
Boğazı köpük köpük yararak
Beni alıyor bağrına Asyadan,
Götürecek memleketim Avrupaya.
Bir düdük sesi,
Homurdanarak silkelenerek kalkıyor.
Martı çığlıkları masmavi deniz
Yarıyor suları vapur;
Bir martının kanadında süzülür gibi.
Boğazın suları akıyor sanki git dercesine
Denizin ortasında bir nöbetçi gibi;
Kız kulesi
Hangi şaire konu olmamış ki?
Vapur varıyor.
İskelede halatçilar
Bağlıyorlar Hırçın gelini.
Yürüyorum
Bir köprüden geçmek gibi
Geçmişi geleceğe bağlayan
Oltacılar sıra sıra
İstavritler oynaşıyor oltalarda
Yosun kokusu,tavada balık kokusu,
Anason kokusuna karışıyor.
Şen kahkahalar köprü altı lokantalar,
Balık ekmekçiler,
Yeni camide uçuşan güvercinler,
Baharat kokuları,hayvan çığlıkları
Renk renk çiçekler,laleler,
İşportada çeşit çeşit giysiler,
Şipşakçilarda İstanbul hatırası resimler.
Tarihin buluştuğu yer;
Kapalı çarşıda mücevherciler
Altınlar,gümüşler,şiracılar,
İngilizler,Almanlar,Fransızlar,
Japonlar,Zenciler, Araplar,
Sultan Ahmet'te buluşmuş;
Tüm Dünyalılar.
Şortlular,çarşaflılar,mini etekliler
Köylüler,kentliler
Mahşer yeri deyil de ne?
Adını anmadan kentin
Cennet koysan,Cehennem koysan ismini
Yakışmaz mı bu kente?
Neresinden bahsetmeli bu altın kentin.
Alınmasın benden bahsetmedi diye
Boğazın erguvan ağaçları,
Çamlıcanın manzaraları,
Şilenin kumları,
Adaların mimozaları,
Beykozun paçası,
İstiklal caddesinin büyüsü,
Varoşların kırmizi tuğlalı evleri,
Şairleri,şarkıcıları,
Bahsi geçmemiş nice yerleri.
Bir hoş seda yükselen;
Camileri, meyhaneleri
Bir resim,bir tablo anlatmaya yetmez
Bir mozaik rengarenk
Dünyanın çümbü işte burası
Başı olan,Sonu olmayan
Tek hikaye,Tek şiir İSTANBUL.
(12-07-2005)
Kayıt Tarihi : 12.7.2005 15:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bana ait bir dolu İstanbul şiiri var ama en güzeli seninkisi der gibi. Mutlu mutlu gülümsemiş.
Kim derseniz hem İstanbul, hem Şair hem Martılar. Tabii okuyucu da. Tebrikler İstanbul'u çok seven biri olarak, büyük bir keyifle okudum çok güzel bir şiirdi...
TÜM YORUMLAR (3)