bugün, ayaklarımı sürdüm kara asfalta
gelen geçene diktim kara gözlerimi
dik yürürken kabarık göğsümü gere gere
daha uzun bir beden diledim kendime
tarihe sarılmış hoş bir giyim kuşam ile
yediklerime dikkat edebilseydim, belki
geri getirebilirdim altın prensi
olsa altından saçlarım ve yanık buklelerim
andırsa gözlere porseleni beyazdan tenim
sivri burnum ve çenem bir kıvrımda buluşsa
ince kaşlarımla yansıtsam tüm bu hisleri
bu erkeğin yüzünde öyle duru bir güzellik olsa da
onlar bunlar gözlerini ayıramayıp hülyalansalar
yüreklerde taşısalar, biricik altın prensi
prensim öylece alelade biri değildir
her zaman eğitir kendini, gösterişli amfileri
sever, bir de deniz başında sessizce beklemeyi
süslü dilleri konuşur, kestiği çiçekleri doldurur
çevrenin, kapaksız tanımadığı kitapların içini
toprak olacak narin vücuda doldurur türlü bilgiyi
bu yüzdendir ben pek severim altın prensi
garipsenir altın prensi dile getirişim
kendimden bir parça o, aynı zamanda değil
gözlerde onun kimliğine bürünmeyi dilerim
ben, yalnızca bir kızım, basit bir kız ismiyle
sahip olmak isteyen içimdeki altın prense
dokunmak ne eşsizdir o altından saçlara, yüze
tüm bunlar özenle işlenmiş olmalı bedenime
ademoğlunda hep ararım altın prensi
asaleti, nezaketi, dünyevi mucizeleri
bronz topraklara henüz böylesi gelmedi
Kayıt Tarihi : 22.7.2022 22:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Anlatıcı, hayalindeki "altın prens"e dönüşmeyi dilemektedir çünkü hayalini kurduğu bu erkek "bronz topraklar"da henüz görülmemiştir. Âşık olduğu erkeği görebilmenin tek yolu ona dönüşmektir, böylece onun varlığını aynada hissedebilecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!