böyle olsun istememiştim hiç
Tesadüflere bırakıp yapraklarını yoncanın
Esen rüzgarda teselli aramaktı niyetim
-hep eskilerde yaşıyorsun dedi
biliyorum haklıydın her zamanki gibi-
bunca kırılgan,bunca nazarlı
böylesine gizli,kendi kendine
“unutuyoruz,insanız” dedi biri
“unutmasak çıldırırdık zaten”
ben hepsinde kanımın çekildiğini
parmaklarımın uyuştuğunu hissettim
unuttum,bir kez daha,yine
yine unutacağım değil mi
aferin hafızama
bir gece sen kendi halinde çalarken yine
parmaklarını izlerken
parmakların telleri kendiliğinden bilir gibi
bilir insan izlendiğini, bilir elbet
bir sokakta yürürken eskidiğini
gelmeyen mektubun aslında hiç gelmeyeceğini
arayanın mutlaka bir yanlış numara olduğunu…
“gerçekten hissettiğinde konuşmuyorsun sen” dedi
bunu biliyor aslında. Ama diyemiyorum işte
konduramıyorum,bile bile,niye!
(beni izlerken görmemiş olmalı seni
ya da böyle olmamış, hangi üzüntü kıyaslanabilir ki
bir başkasınınkiyle.ben de bilmiyorum işte
bu yüzden kolay bunca rahat kızmak
bilmeden, anlamaya çalışmadan
kime kızıyorum, bari bunu bilseydim..)
sana kızabilseydim çok kızardım inan
çok fena kırardım kalbini, affetmezdim
bir intikam hırsıyla bürürdüm aklımı
dönerdi tatilden bütün tilkilerim
oysa aklımın huzuru,sırtımın duvarı
yüzümün gülümsemesi, biliyorsun işte
bir ömür devirdik, kaç ömür devrildi
-bir kayığın içinde izledik, geçtiler yanımızdan
güzel yüzleri, tuttuk birbirimizi
uzanırken suya, eğilirken sonsuz olana
senin güçlü kolların var, şaşırtır hep
beni tutar, ben eğildikçe
ilk defa bu kadar yakınım işte suya
çokları geçiyor, görüyorsun değil mi
bırakıp gidiyorlar vedasız, bazısının acıtıcı
öfkeli sözleri çınlıyor kulaklarımızda
(şuralarda bir yerlerde, bir enfiye kutusu
olmalı, morfin, sarmalı yaralarımızı
hep biz mi olmalıydık hedef tahtası
bir kolleksiyoncu tizliğiyle kırgınlıkların
fonda kırılan cam sesleri)
bu da unutulacak, hep unutuldu
hep o sevmediğimiz şurup zaman
en acısı, en dokunanı şarkıların, en derini
bu kan kendi kendine akar, bırak şimdi
istemez, yetmez buna yara bandı
bazen diyorum normal değil hiçbir şey
sanki çok miyop gözlerle hayat
ve hepsi kurmaca yaşadıklarımızın
oysa hiç öyle değilmiş gibi gerçek
belki çok basit sandığımızdan
boşa dönüp duruyoruz aynı labirentte
(ve belki gerçekten gelin olmalıydım onbeşimde
bugüne tek derdim oğlanın askerliği olurdu
beş aya indi diye sevinirdim yürek dolusu)
gecenin bir vakti, yalanan bir kedi kadar yavaş
kendince uyumlu, sessiz ama dikatli
bu odada çok şey var, çok insan her köşede
görmüyor ve biliyorum içime işlemiş hayaletleri
tanıyorum hepsini, hepsi çok sevdim
kırdıklarımı da aslında, gider ve ağlarken
sana dair de bir olmalıydı parmaklarından
ben hep müzisyenleri sevdim, tesadüf mü?
Olamazmış gibi bir mimar..beceremez gibi
Oysa değil mi oğuz atay mühendis
-Matematik bilmek mühim iş derdi
biliyorum, öyle ama ermiyor aklım
incinmenin dört işlemine
sen böl, sen çıkar, sen çarp
sonra bırak kalanını, toplarım diriltirim ben-
değildim bunca hüzünbaz bir kaç gün önce
sanki bir su, ansızın düştü gözkapağıma, benim değil
benim olan bir el sıkışması, bir garip selam
bir ıslığa uzanan iki parmak sesimden çok
konuşmak ustalığına erişemeyen bir ağız
bir ıslığa yakışabilir ancak
çıkarken, havada kalan bir el
donup kalsaydık öyle, belki kalmışızdır
belki aslında bambaşka bir gecedir bu hala devam eden
oysa orada donup kalmıştır, saçların bile
o adam tırmandığı yerde midir hala?
Kaç dakika uzayabilir bir şarkı?
Belki koca bir teşekkür borçluyum sana, gizliden
Bana hep yazdıran, öyküler, yaratan
Derin uykunda kocaman bir nefes al
Kocaman bir rüya gör, şekerden kaleler
Pembe şelaleler, eflatun elbiselerimizle
Salınıyoruz aslında sıcak olmayan
Çöle benzemeyen ama o kadar da güzel
Ay, kartpostallardaki gibi hilal
Bir nehir kenarında,hani dersteki gibi
“mesire yeri” bir çeşme var,çok süslü
bir kalabalık, çok neşeli
biz, sanki bir şey konuşmak için kalkmışız
elimizde şarap kadehleri
kimler yok ki masada, işte kel, abim
teo gene dalgasında, gavsi,leylek
bu adamlar başka eğlence bilmez mi!
Selamlık kısmı bitti, buyurun hareme
Kesiyor şahin gözleriyle bahçeyi zeynep
Biliyor nereye ağ kuracağını ama düşer kendi
Bilir bunu da, kızmıyor artık, çoktan ezber etti
ebru bilet arıyormuş konsere,arasın
Gülüyoruz ya haline,belki biz de içeriz
Efkarımızla o kötü müzikler eşliğinde
Yapılmaz denen bir bu kaldı belki de
Bahçenin demir parmaklıkları var, koruyor bizi
Nazar değiyor, biliyorum keyfimize
Çok gülüyoruz eğlendiğimizde, akıllar takılıyor
Keyfimizle ürkütüyoruz ve kuyrukları akreplerin
Hep dönüyor çevremizde, uykudayız görmüyoruz
Çatal dillerinden tıslayan bir merhaba
Bilmiyor ki aklımız kötüsünü merhabanın
Kendimize şaşıyoruz, iyi niyetimize
Aklımızın karışıklığına, zeki sanışımıza kendimizi
Gülüyorlar sonra, uyanmalıyız
(bizim bahçemiz, koruyalım onu
koruyalım bizi bu adamlardan
bu kadınlardan, bu suratlardan
kapansın kapı, geç oldu, dağılalım
ben zaten iki bira kaparım, düşerim sonra
kanar dizim, alışık, şaşırmam,gülerim
açtığım kilit gıcırdar odanın merdivenleri
yatmadan önce iki satır, tek istediğim
bir yapıştırıcı birleştirebilir ancak kelimelerimi
bir puzzle kutusu içinde uyuyan bir kedi
bin parçalık, başla, on sene...yapmalı aslında)
bitiyor işte, yavaş yavaş, dağılıyor unutma
yayılıyor, eskiyor yarım saat öncesi bile
oysa bir şey seyrederken ağlamıştım ben
yok, bir yerden düşen bir damla gözkapağımda
bir şeylerin hayalleri güzel, öykülü, şiirli
-ben bu şarkıyı dinlerdim ortaokulda
ne yalnızdım, nasıl öfkeli, şaşardın
tanımak istemeyeceğin, tanıtmazdı da zaten
buz gözlerini kaldırıp kitaptan bakar ve susar
sonra en büyük korkum oldu yalnızlık
diyor ya, “sorma neden niçin
her şey yalnızlıktan”
benim de sebebim aynı, tek açıklaması
bunca kocaman kahkahaların, biriktirmelerin
bunca konuşkanlığın aslında tek sebebi
ödüm kopuyor yalnız kalmaktan
(biri bir çözelti döktü, açıldı kutu
en son ümit çıkacak yine, can yakıcı
son kötülük, en ağırı adama koyan
şimdi olmazdı aklımda “ya böyleyse, böyle değilse”
“şöyle olsaydı, böyle deseydim”
bilemedim ki ne denir, ne yapılır, ne söylenir
bu şaşkınlık, sadece bu
“silinsin diye kapı numaraları hafızamızdan”
bunu da ben söylemiştim işte.
İyi geceler prenses, iyi uykular, güzel rüyalar
Ben oturup sayarken kedimin tüylerini
Yeni öyküler yazacağım bize dair
Yeni kahramanları olacak ama onca büyük değil gözleri
Bize benzeyen,bizim gibi dilleri
Sonra özlemeler, sabahlamalar, sigaralar yine
Yarın yeni bir güneşe merhaba derken sen
Ben belki bitirmiş olurum taze tasarımı…
Kayıt Tarihi : 11.9.2007 11:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
böyle olsun istememiştim hiç
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!