Altı kişilik masa
Altı kişilik bir masa vardı
Ve bacakları titriyordu
Yağmur gibi baharı bekliyordu
Belki masa
Dokunsan ağlayacaktı
Bekleyişi hüzünlüydü,
Kimdi bekledikleri
Neyi niçin bekliyordu altı kişilik masa,
Bir kadın ve bir adam geldi önce
Kol kola ve sımsıcak
Masa hala hüzünlüydü
Dokunsan ağlayacaktı sanki,
Önce biraz konuştular
Bir şeyleri bıraktılar masaya; adam ve kadın
Masa artık dayanamıyordu
Bir bekleyiş içindeydi…
Kadın salatasını, adam şarabını istedi
Adam yersiz ağlıyordu,
Bronz gibi sert, şarap gibi keskindi;
Göz yaşları,
Kadın,
Sadece anlatıyordu,
Adam vakitsiz ağlıyordu,
Masa, onları dinliyor ve ödü kopuyordu.
Dokunsanız ağlayacaktı,
Kadın anlattı adam ağladı,
Adam ağladı, kadın ağladı.
Sert ve keskin şarabı tüm kırmızılığıyla
Masadaydı….
Masa her şeyiyle oradaydı
Kadın her şey gibi salatayı da yarım bıraktı
Siyah gözleri nemliydi, yağmurluydu…
Adam şarabını içemiyor, korkuyordu,
Kadın, ellerini kaçırıyor,
Masa artık ağlıyordu,
Masa, adam, kadın bekliyordu,
Altı kişilik bu masada herkesin beklediği
Bir şeyler vardı,
Adam sonbahar gibiydi,
An ve an değişiyordu
Kadın artık ağlamıyordu
Masa, onları dinliyordu,
Kadın rujunun düştüğü peçeteyi aldı:
Adam yüreğini peçeteye koydu,
Masa, kadına kurşun gibi ağır bir kalem verdi,
Kadın yazmaya başladı:
Adam kadına yağmur gibi yakındı
Kadın ve elleri hep kaçıyordu,
Kadın yazdı:
‘’Bir birimize bir adım kadar yakınız,
ama bu adım güneşin doğmayacağı gün
kadar uzak bir adım’’
kadın yazdı; peçete, masa ve adam
ansızın ağladı ve yağmur
yağmur acele yağdı….
Kimse kimseyi tanımıyordu artık
Burada, bu altı kişilik masada
Adam geleceğini, kadın umutlarını……..
Masa misafirlerini………
Karşılıklı oturuyorlardı
İki hüzün bulutu gibi
Ama adamın gözleri sessiz bir çığlık gibi
Kadını arıyordu.
Kadın geçmişinde kayboldu
Masa korkuyor ve dokunsanız ağlayacaktı..
Şimdi konuşmuyorlar, bakışmıyorlar
Yürekleri, sevgileri ve yitik geçmişleri ellerinde bekliyorlardı.
Altı kişilik masa ve beklenmedik bir zamanda
İstenmeyen misafirleri bekliyordu artık.
Adam, kadın ve altı kişilik masa
Sonbahar sessizliği,
İçinde bronz kül rengi sevdalarını bekliyordu.
Ve işte masa heyecanlandı
Bacakları sızladı,
Geleceği bilinen fakat istemeyen misafir geldi.
Göz yaşı:
Göz yaşı, kimseye:
Ne adama ne de kadına sormadan oturdu masaya.
Hesapsız yaklaştı onlara,
Adam ve kadın istemeseler de kabul ettiler göz yaşını,
Oysa göz yaşı; bu ansızın gelen konuk,
Şarap gibi sert ve soğuktu.
Ardından aşk geldi oturdu masaya,
Önce kadına sordu,
Ardından adama,
Ama cevap vermediler,
Adam ve kadın,
Masa, çığlık çığlığaydı, bekliyordu ve bacakları titriyordu.
Aşk, umarsızca gözlerden akarak masanın en ucuna oturdu.
Hala bir bekleyiş vardı, altı kişilik bu masada,
Beklenen fakat gelmesi istenmeyen çok şey vardı
Ve işte şimdide hüzün geldi ve oturdu masaya
Kifayetsiz ve amaçsız sokuldu adama ve kadına,
Hüzün, hiç konuşmadı adam ve kadın koşulsuz kabul etti,
Hüznü, sarıldı ve kucakladı
Hiç bırakmamacasına
Ve acele geldi son,
Beklenen beklenmeden geldi,
İstenmeyen yağmur gibi geldi ayrılık,
Geldi ve aktı yüreklerine,
Masa, artık dayanamıyordu ve ağlıyordu,
Biliyordu bilmesi gereken ne varsa
Şahitti, onsuz olan olana
Kadın ve adam ve altı kişilik masa
Gözyaşı, hüzün, sevda ve ayrılık bir süre
Sessizce oturdu.
Kimse birbirini tanımıyordu,
Adam kadını, kadın ayrılığı,
Göz yaşı hüznü arıyordu.
Altı kişilik masa, bacakları titriyordu
Ve yağmur bronz gibi sert ve ağırdı.
Kadın yüreği ellerinde peçeteyi adama verdi,
Adam ellerinde geleceğini…..
aşk tanımıyordu onları…
artık gitme vakti dedi kadın
aşk kalktı, önce adama sonra kadına ardından masaya baktı,
ve hiç dönmeyecek gibi gitti…
Ardından göz yaşı adama ve kadına sarıldı,
Yüreklerine aktı ve hiçbir şey söylemeden
Tekrar yerine oturdu.
Ayrılık,
Sıra ona geldi,
Adam ve kadın bizi yalnız bırakma dedi,
Ayrılığa,
Ve buruşturulmuş bir peçete gibi
Ceplerine sıkıştırdılar ayrılığı,
Ve hüzün,
Bir şey söylemedi,
Adam, kadın ve altı kişilik masa amaçsız
Sahiplendi hüznü..
Kadın, hüznü ve ayrılığı aldı ve kalktı masadan.
Masa artık korkmuyordu,
Korkan adamdı bacakları titriyordu,
Kadın son kez elini uzattı,
Adam geleceğini ve kadın katlı ve gitti.
Adam, bacakları titriyor ve vakitsiz ağlıyordu,
Kül rengi şarabından son yudumunu aldı ve masadakilere
Bir şey söylemeden katlı.
Altı kişilik masa,
artık yorulmuştu
bir süre etrafına baktı, bir süre düşündü
kimsecikler kalmamıştı
oysa az önce hepsi buradaydı
masa kurşun gibi ağlıyordu
emindi birileri geri gelecekti
biliyordu.
Az sonra aşk geldi,
Ardından ayrılık ve hüzün…..
Göz yaşı gitmemişti hep oradaydı…
Aşk, ayrılığa sarıldı
ve vakitsiz yağmur geldi.
Durduraksızdı yağmur,
Yağmur geldi ve gözyaşına sarıldı,
Altı kişilik masa yine korkuyordu.
Bacakları titriyordu…
Dokunsanız ağlayacaktı.
Aşk artık yoktu ve
Hiç de burada olmadığını söyleyip gitti.
Ayrılık, hüzün ve gözyaşı.
Ve altı kişilik masa her şeye şahit yağmur……
Altı kişilik masa bacakları titriyordu,
Oturdular birbirlerine sarıldılar
Ve ağladılar….
Kayıt Tarihi : 6.4.2006 11:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!