Şimdi dinle ve kulaklarında kalan son sesimin altına bir çizgi çek…. Kırmızıya boya hallerimi.. Seni altı kırmızıyla çizili bir cümleden koparıp nasihat veresim var…
Bir Cebrail gibi vahyin doruklarında konuşan, yazan sendin…. Kulaklarıma vahyi fısıldayan seni bildim… Ellerin bir çağdaş vakanın koynundayken gözlerini bildim, asra avukatlanmış gözlerini…
Gözlerini; Saria’dan İbrahim’e kevseri haber veriyor diye sevdim, sözlerin sevdaya dairdi viran Girit’in kulelerinde…
Ne yapsaydım yani, göğüslerin gürül gürül bir yaşama akıyorken Roma’nın tarihinden söz etmem aşkın neresini çözecekti? Parmaklarımı kavrıyorken matmazelin elleri ve dikilirken zaferin kuleleri, yaşayan gözlerini hangi gerçeğe kurban edecektim? …
Sen sorabiliyorken biat felsefesinin ne olduğunu ben Musul’un neresine dalacaktım ve kavimler güçsüzken gözünde ben başka hangi göze bakacaktım…
Sus beni, sustur beni, istersen susmuşluğuna kurban et beni…Helalleşmek yaşadıklarımızı paklamaz gel kurbanlaşalım … İsmail’in yüreğini gözlerime sürme çek… O titrek gencin saflığını bedenime kanla çek…
Gel nemli bir kayanın gölgesinde helalleşelim… Olur da gözlerimin tâ içine bakarsan şayet, gözlerime düşmüş gölgeleri kayanınki san diye… Gözlerim İsmaili, gözlerim Davudi, gözlerim sanki seninki…
Yorgun Medusa’nın elleri olmana gerek yok, sultansan boş vereceksin Homeros’un rapsodilerini, Yunus’un dörtlüklerini… Sultansan öldür beni, bu bile pâklar seni…
Denizlere neden yazılmasın ismin, neden kahrolsun maviler… Şimdi gel, hatta şimdi, evet evet şimdi… Gelirken sustur beni ki zaten susarım seni… Koyuver sesimi dalgalardan içeri…
Yeter ki aşkı vâaz edeyim minberden kulağına, yeter ki duymuş ol sesimi, anlasana…
Mehmet Şerif EkiciKayıt Tarihi : 10.8.2014 11:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!