Suçunu günaha yüklemiş
kahırdan ölmüş kadına benzer adamları taşıyor vapur,
Susuyor kadınlar
ve susuzluğun pençesinde
Kız oğlan kız kocaları var;
Vakur bacak araları...
Ki onlar
Vapurda değiller.
Dağınık saçlarından belli; o kocalar
Ötesinden berisinden yetişilemeycek kadar derin sularda yaşıyorlar.
ceplerindeki bozuk paraların şıkırtısı ancak
Kuru bir kabak...
Vapur kadar sıcak, yakarcasına denizi
Vapur kadar kadar seyrek.
Tutunuyorlar yaşama; belli ki eksik kalan birşeyler var bu şehirde...
Her sabah koca; bir gemi
döşümden tutup uyku halimle karşıya atarken beni,
akşam denizinin iğfal ettiği limana,
Daha ötesi yok mu?
Aslında var gibiyken! ! !
Yaşanan yokluk mu?
Hak edilen bokluk mu?
diye düşünürken uyanıyorum;
Alsancak, siluetini camlarından güneşle temizlerken geceden kalan pisliğini.
Vapurdan indiğimde,
İtini koparan o can çekişen köpekler;
Çimenlere sıçmak için
Dehlize benzer ışık görmez Alsancak sokaklarından,
üzerime üzerime geliyor.
Ben kenara çekiliyorum.
İtler beni görmüyor, sahipleri ise zaten kör.
Gitar teli gibi
Geriliyorum sabah sabah...
Cebimden bir pena çıkartıyorum;
Samsun 216...
Üflüyorum; sabahın salatinde;
Yaşanmış geceye doğru...
Siniyor üzerime şarap kokusu
Sanki Alsancak
Sallanıyor, her sabah
Gecenin tortusuyla
Ben varmışım gibi...
Alsancak iki adamdan sorulur;
1.Kordon'da Tavacı Recep
Izgaradan ve köfteden meşhur;
Geleni gideni bitmez...
İkincisi ben;
Yanık Alsancak et kokularının tamamı her sabah
Üzerine sinen
Oki/26.03.13/mekan
Kayıt Tarihi : 29.3.2013 00:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yok
