Ey hayat, neredesin? Bilebilsem yerini
En çaresiz zamanlarda tutarak ellerini
İçimin de içini sana verip yaşasam
Geç mi olur sessizce omzunda ağlasam? ...
Nerde kaybettim seni, inan ki bilmiyorum! ?
“Uzat ta ellerini, gel gidelim! ” diyorum
Her giden hep bir nefes bırakır sonsuzluğa,
Her biten şeyin yüreklerde bir izi kalır…
İnsanın içindeki o derin ıssızlığa,
Her nefes, esip yıkan bir kasırga bırakır…
Hiç silgi kullanmadan resim çizmekmiş hayat,
Gözlerin iri birer kara üzüm sevdiğim,
Dudağında muhabbetin o tatlı hikayesi.
Parlayan yıldız değil, iki gözüm sevdiğim,
Aydınlandı içimin en karanlık köşesi.
Benim sende bulduğum kaybettiğim bir nefes,
Kalbimin derininde sessizce esen rüzgâr.
Sen bazen kaybettiğim çocukluğumsun,
Bazen de ilk gençlik yıllarımın ateşi...
Uykusuz gecelerin sonundaki uykumsun,
Perdeleri açarsam görür müyüm güneşi? ...
Her insan kendi payı kadar yaşar sevdayı,
Benimkisi içimdeki sel kadardır sevgilim...
Gece yine sessizce yalnız bir kalbe indi.
Yalnızın kalbindeki yara hayli derindi.
Onu avutan ancak sımsıcak hatıraydı.
Ne olurdu onu da birileri anaydı.
Kırgın yalnızlıkların kuytu köşelerinde
Bir ıslık çalıp geç hayata, korkmamak adına...
Hayatın en ince kopma noktasında,
Tutunamamanın çaresizliği ellerinde...
Hayatın ritmini kaçırmanın acısı,
Ölçüsüz ve ahenksiz mısralar ortasında....
Yaklaşsam yanar mıyım, o bakışlarıyla ben,
Yakar mı o boncuk gözleri ile adamı?
Korkuyorum içimde parıldayan güneşten,
Kalbimin diğer yanı soruversem; onda mı?
Yanmaktan korkanlardır ateşten uzak duran,
Sende yalnız‚ sende yalnız.
Sevdiğini‚ sen de yalnız!
Ayrılıklar‚ öksüz kalsın;
Yalnızlığım‚ sende yalnız.
Yalnızlığa yaklaşırsam‚
Geçmişten geliyorsun bir çift siyah bakışla,
Öyle naif, öyle ılık, öyle içten duruşun…
İçime ben doğmadan işlenilen nakışla,
Sevdamın kapısını bu senin ilk vuruşun…
İçimde bir şeyler var, yarısı sende olan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!