uzaklarda, çok uzaklarda
bir'i var;
hayatına teğet geçtiğim
söylemek mümkün, susmak ikimiz için de en iyisi
pantolonumun ceplerinde ünsüz harfler var
kanar kağıtların toprak kokan elleri
uzandım toprağa sırtıma dikenler battı
çıplaktım, bir o kadar da günahsız
ay da usulca uzandı yanıma
yağmalanmış bir kadının silueti belirdi
bana seslendi, 'hey sen, yalnız adam'
soydum kabuğunu şiirin
üşenmedim
en çok yazmayı özledim
hasta yattım dünyada
ölmediğime isyan ettim
ağlamak isteyen tek ben değilim, günleri üleşiyorum
birinci gün; okuyorum, eskimiş fotoğraflarımı yırttılar
yüzünü ışıklara dön, kapılar var iğreti hayatlarımıza açılan
yollardaki kesik çizgiler miydi tükenen?
kuş kafesindeyim boynum tellere takılı
nikah memuru kıymıştı annemle babama, aylardan nisan
kasımda geldim dünyaya, kafeste büyüdüm...
düşünmedim hayattan alacaklarımı, tüm borçlarımı ödedim
saati on iki diye gördüm saat kulesinde
sonra değişmediğini fark ettim, yaklaştım durmuştu
izmir’in zamanı yoktu artık ne zaman gelsen kıştı
yol kenarları buz biriktirmiş
solmuş papatyalar, fesleğenler
son oyundu
istanbulu mürekkebe batırdım
sen damladın kağıdın üstüne
bir dize borcum olsun sana
bugün de okumayacaksan
hiç okuma!
birinci gün; okuyorum, eskimiş fotoğraflarımı yırttılar
yüzünü ışıklara dön, kapılar var iğreti hayatlarımıza açılan
yollardaki kesik çizgiler miydi tükenen?
yoksa, levhalarını mı yitirmiştik kaybolup gittiğimiz adreslerin içinde
kaçamak buluşan iki liseli
biri ki; diğerine her defasında ilk günkü gibi bakan
-öbürü daha çok toy
ama saçı sakalı dökülmüş toprağa
yakında kök salacak
öpüşmenin yasak olduğunu sinemada anladılar
kalk gidelim anne, bak daha şiir bile başlamadı
kalk gidelim!
tut ki bir ipin ucuna asılmışız
üstelik daha yaşanacak onca gün varken
bir hastane köşesinde sırtımızı ormana dayayıp



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!