Aşk aşk deyu inlemiş durmuş gönüller
Kimi görmüş tutulmuş
Kimi duymuş vurulmuş
Bir sese belki kimi
Bir kokuya ram olmuş bir diğeri
Mecnun demişler
Bir kuy mevzusudur Yusuf'tan mürekkep..
Birkaç damla su Fuzuli'den..
Kasideler, menkıbeler dizdiren dil-i derunlara..
Muharrirlerin ağlayan kalemlerinden
dökülen yaşların dem vurmasıdır
köhne meyhanelerinde dersaadetin...
Elinde ekmeğiyle
Mesaisi bitmiş
Yorgun adamlar geçer
Kaldırımın kenarında
Sabahı,
Selamlar mahlûkat.
Toprağa düştü tohum
Düşsün cemre üstüne
Tutsun bedenini
Versin filiz,
Boy atsın âleme
Yeşersin tüm bedeni...
Sokak lambasının altında iki gölge.
Başlar önde, gözler nemli.
Eller titrek, yürekle birlikte...
Gök gri yaşmağını takmış başına,
Etraf zifiri yalnızlığa vurmuş kendini
Hayal meyal iki gölge bizim sokakta.
Bu sabah bembeyaz oldu her yanım
Yıkıntılarım, molozlarım arasında
Lapa lapa düşlerim yeniden ağardı
Bir bir toprağa düşmüştük oysa
Bir Şubat soğuğunda…
Katlar, kirişler, kolonlar ve çatıların altında
Akrebi sızıp da dışarı
Akıttı mı zehrini
Kalakalırsın
Zamanda.
Saati tutup yere çalarsın
O ana sürüklendi diye.
Soluklanır sahilimde,
rüzgârlı şehrin hırçın dalgaları
Yamaçlarım
sırdaşıdır hüzünlü bulutların
Kimi uğrar habersiz,
Dize dize kumsalımda geceler
Kırkikindi yağmurlarında ıslanıyorum
Kırkikinci senesinden ilk günün
Hatıra gelir gün gün seneler
Tebessüme çektim sandalı
Bir bardak çay
Bir fincan kahveyle
Çiçeklerin adını
hiçbir zaman öğrenemedim.
"Güzelmiş" dedim sadece
Zarafetti belki,
Tek tek adlarını bilmek,
Renklerin dilini bilmek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!