Geveze
Gevezeler ve gevezeliklerden sıkılırım; Ruhum onlarda tiksinir hep.
Sabah uyanıp,yatağımın yanında duran mektupları ve gazeteleri okumaya kalktığımda,hepsini gevezelikle dolu bulurum; gördüğüm her şey, anlamsızlığın boşluğuyla,ama ikiyüzlülükle dolu boş boş konuşur durur.
Gözlerimden uykunun perdesini indirmek için,pencerenin yanına oturup,sabah kahvemi içerken, Bay(an) geveze sıçrayarak, ağlayarak, homurdanarak önümde beliriverir.Kahvemi yudumlayıp, sigaramı içme tenezzülünde bulunur.
İşe gittiğimde Bay(an) geveze kulağıma fısıldayıp,duyarlı beynimi rahatsız ederek beni izler.Onu uzaklaştırmaya çalıştığımda kıkırdar ve en kısa sürede anlamsız konuşmalarının akıntısında geri döner.
Çarşıya çıktığımda her dükkanın kapısında durup,insanlar hakkında görüşlerini belirtir.Sessiz yüzlerde bile onu görürüm çünkü onlara da eşlik eder.İnsanlar onun varlığından habersizdir,yinede onları rahatsız etmeyi sürdürür.
Bir dostumla bir yere oturduğumda,Bay(an) geveze davetsiz konuk olarak oradadır.Onu atlatsam bile sesiyle beni rahatsız edecek ve mideme kıramplar girmesine sebep olmak için yanımda kalmaya özen gösterecektir.
Dolaşırım mahkeme salonlarında,okullarda ve Bay(an) gevezeyi oralarda,ipek giysiler içinde, muhteşem bir palto ve güzel bir türban içinde, ikiyüzlülüğe ve yanlışlığa bürünmüş olarak,annesini,babasını bulurum.
İşyerini aradığımda,sürpriz olarak annesi,teyzesi ve büyükannesinin arasında,konuşup duran,kalın dudakları durmadan açılıp kapanan o çıkar karşıma.Akrabaları da onu alkışlayıp benimle alay ederler.
Tapınağa ve diğer ibadet yerlerine gittiğimde de oradadır,başında bir taç,elinde parlak bir asa ile tahta kurulmuş oturmaktadır.
Akşam olup da eve girdiğimde,benden önce evde bulurum onu.Evimin her yanına çöreklenmiştir.Ekrandan bana seslenmektedir yine.
Sözün kısası,Bay(an) geveze her yerdedir; Gökyüzünde ve ötesinde, yeryüzünde ve yer altında,boşluğun kanatlarında,denizin dalgalarında, ormanlarda ağaçların dallarında ve dağların doruklarındadır.
Bir sessizlik ve sakinlik aşığı nerede onsuz kalıp dinlenebilir? Tanrı,ruhuma merhamet edip,bana sessizlik’in cennetinde dinlenebilmem için sağırlığı bahşedecek mi?
Bu Evrende gidip tek başıma mutlu olabileceğim kuytu bir köşe yok mudur?
Boş konuşmaların olmadığı herhangi bir yer yok mu?
Bu yeryüzünde konuşmadan kendi başına tapınan biri yok mu?
Bu kadar insan arasında dili Bay(an) geveze’nin hileleri için gizli bir sığınak olmayan bir insan yok mudur?
Sadece bir çeşit geveze olsaydı katlanabilirdim.Ama gevezeler sayısızdır; Ailelere ve kabilelere bölünürler. Gün boyu bataklıklarda yaşayanları vardır,ama gece oldu mu kıyıya gelir,başlarını sudan çıkarır, sessiz geceyi kulakları sağır eden vıraklamalarla doldururlar.
Sivrisinek ailesine bağlı olanları vardır; Başımızın etrafında döner durur,inadına sırf gıcıklık olsun diye gürültü çıkarırlar.
Üyelerinin köşelerde dikilip bira ve içki içtikleri ve havayı çamurda yuvarlanan bir mandanınkinden daha gürültülü böğürtülerle dolduran kabileleri vardır.
Zamanlarını Yaşam’ın mezarlıklarında geçiren ve sessizliği baykuşların feryatlarından daha acıklı seslere dönüştüren acayip tarikatlar da görürüz.
Sonra yaşamı kendileri için şekillendirebilecekleri bir odun olarak gören ve bıçkı fabrikasının gürültüsünden de çirkin sesler çıkaran bir geveze güruhu daha vardır. Bu güruhun takipçileri,orman vahşilerinin tamtam seslerinden daha korkuncunu çıkarmak için tokmaklarla,zincirlerle kendilerini döven yaratıklardır.
Bu güruhu destekleyenler,oturacak bir yer bulduklarında oturmak dışında bir şey yapmayan ve sözleri söylemek yerine çiğneyen bir mezhebin üyeleridir.Nadiren,havadan hava dokuyan,ama yine çıplak kalan gevezelerin toplantılarına katılırız. Sık sık,aslında sığırcık kuşu gibi olan,ama konuşmalarının cereyanında süzülürken kendini kartal zanneden özel bir geveze türüne de rastlarız.Ve bu gevezeler insanları ibadete çağıran,ama kendileri hiçbir zaman tapınağa girmeyen kilise çanları gibidir.
Daha pek çok geveze çeşidi ve ailesi vardır,ama bunlar sayılamayacak kadar çoktur.Bana göre en acayipleri horultularıyla bütün evreni rahatsız eden ve arada sırada uyanıp,’’Ne kadar da bilgiliyiz’’ diyerek uyuyan tiplerdir.
Kendimi,Bay(an) Gevezeye ve yoldaşlarına tiksintimi gösterirken, kendini tedavi edemeyen bir doktor ya da hücre arkadaşlarına öğüt veren bir hükümlü gibi hissederim.Bay(an) gevezeyi ve gevezelik eden yoldaşlarını, kendi gevezeliklerimle birlikte yerdim. Gevezelerden kaçtım, ama bende onlardan biri gibiyim.
Acaba tanrı önünde,kutsanmadan önce,günahlarımı bağışlayacak ve beni gevezelerin bulunmadığı düşünce,gerçek ve duygu dünyasına kabul edecekmi?
Ali Osman Yılmaz (H.Cibran.Kendimle Konuşmalar.)
Şu Kızıl Laleye bak,anlamayan Lale sanır,
Besleyen şey onu,aslında kralların kanıdır,
Yerde mahzun bükülen Şebboya dikkatle bakın;
Taze bir Kız yüzünün şimdi toz olmuş yanıdır.
Hayyam.
Kayıt Tarihi : 22.1.2004 12:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!