Anadolu
Her yanın inci, elmas dolu
Dört bir yanın
Su,
Toprak,
Buğday dolu.
Sütün bol
İnsanların sevda dolu
Kac bin yıldır
Toprakların bereket,
Yüreğin merhamet,
Gönlün şefkat dolu.
Anadolu,
Ne oldu da sana
Çoçukların sürüldü el kapısına?
O ucsuz bucaksız topraklarında
Tutamadın üç beş çoçuğu bağrında
Ellerinmi kırılıp düşdü iki yanına
Anam dokuz çoçuğa bakardı tek başına
Senki topunla, tüfeğinle, ordunla
Çıkıp gelmişdin bir zamanlar Viyana kapısına
Şimdi bir parça ekmek uğruna
Temizlik işcisi olmuşsun “gavurun” otel odalarına
Sahiden ne oldu sana?
Anadolu!
Kimse sahip çıkmadı çoçuklarına
Yaşlanıp kaldılar el kapılarında
Kimisi öksüzler yurdunda
Kimisi sokakda
Kimisi zindanda
Sahipsiz,
Hasret,
Öfke dolu
Gözleri yaşlı ümit dolu
Ahh Anadolu
Dışın cennet, için hüsran dolu
Anadolu
Çoçukların yaban elde dilsiz tutsak
Sana dönmek yasaklanmamış yasak bir aşk
Sende attığımız her adım çıkılmaz bir tuzak
Yüreğimize öyle saplanmış ki bir mızrak
Dönmekde kalmakda acı bir ızdırap
Senden uzak kalmak
Göcüp gidenlerle vedalaşamamak
Babam gözlerini kaparken basucunda olamamak
Ne büyük bir azap
Bir yanım acı, öbür yanım kayıp
Vatansızlık ne büyük ayıp
Bizi bu hallere getirenler utansın artık
Anadolu
Sana yaklaşdıkca senden korkup kaçdık
„Gavurdan“ çok dost elinden yedik kazık
Bavulla geldik tabutla dönmeye başladık
Memleketten ölüm haberleri almaktan bıkıp usandik
Dostlarla buluşma yerimiz oldu mezarlık
Gurbet sızısı dinmeyen acı bir yanık
Seni bu hallere getirenler utansın artık.
Ey halkımız unutma bizi, sana hep inandık.
Köln, 19.04.2016
Ekrem BaşaranKayıt Tarihi : 7.11.2016 02:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!