Yüce mevlam bizlere annelik vasfını verdi. Evlatlarımızı gece gündüz koruyarak büyüttük. Yeri geldi onlar için uykusuz kaldık. Belki de gözyaşlarımız hiç dinmedi. Yoktan var ettik. Çalıştık çabaladık. İyi giyinsinler iyi okusunlar diye. Canımız fedaydı çocuklarımıza. Onları Rabbime yakın sevgiyle sevdik. Kimi zaman ufacık bir sevgiyi göremedik. Kimi zaman da isyanları oynadılar. Bizleri doğduğumuza pişman ettiler.
Sizlere bir annenin bitmeyen gözyaşlarından bahsedeceğim. Belki de anne olduğuna bin kere pişman olan bir kadının.
Fatma evliliğinin ilk yıllarında mutluydu. Eşini çok seviyordu. İki kızı vardı. Dördüncü seneden sonra eşi değişmişti. Vuruyor kırıyor Fatma yı çok üzüyordu.Bir de o yetmemiş gibi başkasıyla evleneceğini söylüyordu. Artık
sabrı kalmamıştı Fatma nın. Eşinden ayrılmaya karar verdi. Annesinin iki göz odalı evine iki kızını da aldığı gibi evini terketti. Anne, babasına düşkündü ama yuvası yıkılmıştı. Çocuklarına babasının yokluğunu aratmadı. Çalıştı onları hiçbirşeyden mahrum bırakmamak için uğraştı. Güzel okullar da okumaları için elinden geldiğince herşeyi yaptı. Kendisini bir anne olarak evlatlarına adadı. Ama çocuklar büyüdükçe annelerine isyankar olmaya başladılar. Kadın birtürlü başedemiyordu çocuklarıyla. Birsürü saygısızlığa maruz kalıyordu. Büyük kızı Yurt dışında okumaya gitti. Bir rumla evlenmeye karar verdi. Anne iki gözü iki çeşme ağlıyordu.
-Kızım biz müslümanız bu nasıl olur. Bir de o yetmemiş gibi kilise de evleneceğini söylüyordu. Fatma artık üzüntüsünden yataklara düşmüştü. Hayatında hiçbir gün görmediği gibi, bir de evladının böyle bir kararı onu çok üzmüştü.
-Allahım neden ben anne oldum. Ben anne vasıflarına sahip değilim. Çocuklarımı iyi yetiştiremedim. Bir anneyi dinlemeyen bir evlat. Bu da benim suçum herhalde. Çocuklarıma gereken eğitimi veremedim. Ama çocuklarımı çok seviyorum.
Hayata gözyaşlarıyla geldik. Belki de çoğumuzun gözyaşları hiç dinmiyor.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla