Burada ne yapıyoruz
Halil İbrahim bereketi,
Ya da kuyuda Yusuf.
Sezarın hakkı,
Brütüs' ün ihaneti,
Kleopatra cilvesi,
İbrahim oğlu İsmaili,
Kesmekten vaz geçmesi.
Musa'ya Tur Dağı'nda,
On emirin gelmesi,
İsa ile Meryem'in
Ana oğul yarışı,
Havarilerin son akşam yemeği,
Ve Anadoluya yayılışı.
Muhammet sakalına,
Yüz sürmeler.
Birbirini yiyor Tanrım,
Gönderdiğin dinler değil,
İçindeki mezhepler.
Sen her şeye kadirsin,
Biliyorum sen de istemezdin,
Yarattığın insanların,
Din ya da mezhep kavgalarını.
Girdaba girerken
Beynim sulanıyor,
Beni affet Allahım,
Yarattığın kafam bulanıyor.
Sultan Süleyman,
Halil ibrahim efsaneleri,
Beni kandırmıyor.
Tam neresindeyim,
Razıyım yerlerde sürünmeye.
Zerresine yüz sürmeye.
İnanıyorum sığınıyorum.
Şimdiki zaman şovmenleri
Saltanatı yaşıyorlar,
Bir aşağı vuruyor
Kantarın topuzu,
Bir de yukarı.
Vurdukça beyinler deliyor.
Bütün peygamberler,
Dostlukta birleşse de
Yetmiyor.
Allah yukarıdan,
Seyrediyor.
Kayıt Tarihi : 13.1.2007 03:37:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Süheyl Türkoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/01/13/allah-yukaridan-seyrediyor.jpg)
Ahmet Ayaz
Sizi anlıyorum şiirin içeriğine katılmamak elde değil. Ben de Hasan Bey gibi başlığı uygun görmedim. Saygılarımla efendim...
Şiirin altına ayeti alıp işi çok da ciddi olarak ele almak istemiyorum, en nihayetinde bir şiir. Başlığına katılmıyor olsam da şaiirin tema olarak anlatmak istediklerine katılıyorum..bir çoğuna.
Felsefi bakış açısına göre; hayat zıtlıkların birlikteliği yasasıdır. Madde aleminde de mana aleminde de bu böyledir. Hemen 'bunun şiirdeki çatışmalarla nasıl bir ilişkisi var?' sorusu gelebilir aklımıza. Cansız varlıklarda ki zıtlık muazzam bir hayatın oluşmasına sebep olurken, canlı varlıkların zıtlıkları ise hayatı hızla yok etmeye yöneliktir ancak birliktelik olmazsa olmazlarındandır..
İnsan ise bütün bunların en cazibi ve aynı zamanda en korkuncudur; akıl gibi bir silahı vardır. Bu silah, din, töre, idea, para gibi amaçlar için kullanıldığında, kendi mecrasını şaşırır. Zira aklın mecrası ruhla aynıdır, ruhun mesrası ise Allah'adır. Amaçtan sapmaların, mecrayı yitirmelerin tek nedi silahın yanlış ellerde, yanlış yönlerde kullanılıyor olmasıdır. İşte burada birey etrafta olup bitenlere akıl sır erdimediğini düşünmeye başlar. Gizliden gizliye 'isyanlı bir yutkunma yaşar.' Bu isyan
sizin şiirinize de böyle yansır..diye düşündüm.
Söze başlarken dediğim gibi; en nihayetinde bir şiirdir ve ben şiirleri düşünce olarak el alırım; keza Allah düşlenenlerden sorumlu tutmaz insanı..
Son olarak; her şey kendi kaderince olmak zorunda.
Saygılar..
Rabbim adildir... Rabbim baskıcı değildir. Rabbim dayatma yapmaz.
'Andolsun ki onlara söyle, biz isteseydik onların ellerini kollarını bağlar hiç bir şey yapamazlardı. Onların gözlerini kör, kulaklarını sağır, dillerini de dilsiz yapardık da hiç bir güçleri kalmazdı. İstedik ki onlara verdiğimiz nimetleri akıl edip düşünsünler. Doğru hüküm versinler. Ve biz onlardan doğru hüküm verip eğriye sapmayanları, diğerlerinden ayırırız. Eğer onlara baskı yapsaydık, akıl edip doğru yolda olanlara haksızlık etmiş olurduk.'
TÜM YORUMLAR (4)