Atalarımızın, Allah Allah diye, geri aldıklarını,
Bugün biz, Allah Allah, diye diye geri veriyoruz! .
Bir elimiz ile tutmaya çalıştığımız, iki karpuzdan,
Gerçek olanı düşürüp, hayali olan ile, avunuyoruz..
İşte, ülkemin hali bu, canım kardeşim..
Uygar ülkeler, uzay çağını yakalamışken,
Biz, Atatürk ile kurtulduğumuz orta çağ batağına, bugün Allah diye diye tekrar batıyoruz..
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
çok teşekkür ederim hocam bu güzel çalışmanıza sağolunuz varolunuz..saygılarımla bir tam puanda benden..
İnanmakla inandığını sanmak aynı değildir. Bu cümleniz ısbatlı ve isabetli. Fakat yazınızın genelinde araştırma soruşturma ve sorgulama eksikliği hemen göze çarpıyor. Tanrı kavramı sizin de yazınızda anlattığınız gibi, gücü bazı şeylere yetmeyen bir olgudur. Reddedilmelidir ve biz de şiddetle reddediyoruz. Ancak, tanrıyı daha doğrusu tanrıları reddederken aklımızın yetmediği yada beş duyuya hitap etmeyen her şeyi reddetmek te akıllı bir insanın yapacağı şey değildir. Din ile kültür farklı şeylerdir burada insanların ekseriyetinin,kültürle taşınan her şeyi din zannettikleri noktasında sizinle aynı paraleldeyiz. Ama din olarak bizim kabul ettiğimiz düstur ki İSLAMİYET' tir, ''biz babamızdan yada atalarımızdan böyle gördük'' felsefesini şiddetle reddetmektedir. Kalabalıkların hal ve haraketlerinden bağımsız olarak kendi vicdanınızla Kur'an-ı Kerim'i tekrar okumanızı öneririz.
Aydınlar ne işe yararlar? Bir işe yaramalılar diyerek başlayacağım söze. Kurtulduğumuz orta çağ batağına dönmemek için direneceğiz. Bütün tespitlerinize aynen katılıyorum ve sizi kutluyorum.
GALİBA BİRİNİN ALLAHI DİĞERİNE BENZEMİYOR...
BİRİNİN Kİ RABBÜL ALEMİN
DİĞERİNİNKİ ZEUS.. TAM BİR DEYYUS....
YÜREĞİNE SAĞLIK DOST..
* Çok doğru bir değerlendirmeydi...Kutluyorum...
* 10 Antoloji Yıldızı *
KİMİ ZAMAN NE KADAR ÜZÜCÜDE OLSA GERÇEK NE İSE O. ÜLKE ADINA KONULAN NEŞTER O KADAR YERİNDE BİR TESBİT Kİ HAYIR DEME ŞANSI YOK. AMA İNANCIM O Kİ HER YÜKSELİŞİN BİR ÇÖKÜŞÜ VARDIR. GELSDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER. ATATÜRK CUMHURİYETİ İLELEBET YAŞAYACAKTIR. VAR EDEN YÜREĞİNİZLE SAYGIN KALEMİNİZİ TÜM İÇTENLİĞİMLE KUTLUYORUM.
AĞABEYİME SAYGILARIMI SUNUYORUM.+10 TAM PUAN
Ne yazık ki öyle...
Liboşların,numaracıların,gardropçuların gözleri aydın olsun.
Kına çalıp oynayabilirler...
Selamla.
Ne diyeyim harikasınız.Mükemmel tesbitler.Yürekten kutlar, tam puanımı eklerim.Saygılarımla.
Kimden : ULUÇINAR (Bay, 65)
Kime : Araştırmacı Yazar Hüseyin Çubuk
Tarih : 06.12.2011 13:56 (GMT +2:00)
Konu : ALLAH-ALLAH DİYE-DİYE GERİ VERİYORUZ
ALLAH ALLAH DİYE DİYE GERİ VERiYORUZ!
Atalarımızın, Allah, Allah diye, geri aldıklarını,
Bugün biz, Allah Allah diye diye, geri veriyoruz! .
Bir elimiz ile tutmaya çalıştığımız, iki karpuzdan,
Gerçek olanı düşürüp, hayali olan ile, avunuyoruz..
İşte, ülkemin hali bu, canım kardeşim..
Uygar ülkeler, uzay çağını yakalamışken,
Biz, Atatürk ile kurtulduğumuz, orta çağ batağına, bugün tekrar batıyoruz..
03/12/2011
Hüseyin Çubuk
Şair dostum güzel insan,her tümceniz ayakta alkışlanacak doğru tesbitlerle dolu.Yüreğiniz dert görmesin teşekkürlerimi bildirir sevgilerimi yollarım.RIZAZADE.
Herkes ileri gider ,biz geri dönmekteyiz.
Kalemini hep var olsun..
Bu şiir ile ilgili 24 tane yorum bulunmakta