Evveli neydik düşündük mü, nasıl başlardık uyandığımızda güne, ilk nereye olurdu koşturmamız ilk merhabamız kime olurdu o vakit. Eğer çalışıyorsak ilk merhabamız ya minibüs ya da belediye şöförüne oluyor galiba… şikayetlerle başlıyoruz demeli, tıklım tıklım bindiğimiz dört tekerlekli araca, malumunuz sevgili gibi yetişmemiz gereken bir işimiz var. Hatta sevgililer gününde iş yerimize çiçek götürmeliyiz, hiç kimseye böyle koşmadım diye! Biraz tuhaf karşılanabilirsiniz, sabah sabah çalışma arkadaşlarınıza bir şaşkınlık sunarsınız sevgiyi bir güne sığdıranlara…
Yoksa iki kuruş alıyoruz onu da çiçeğe vermeyelim diyenlerden misiniz, o vakit bir kutu çikolata götürelim ağız tadımız gelsin. Hiç de eski alışkanlığımız olmuyor bu değil mi, ama ilerde bir alışkanlığımız olabilir. Çünkü iyice tadını kaçırdık hayatımızın, günden güne boğulduk daha doğrusu boğulacağımız denize kendimiz su koyduk, sonra kırıldık dağıldık hatta ölmeyi arzuladık. Ölme arzusu muydu alışkanlığımız, henüz yeni doğuyorken gerçeğimizi yeni görüyorken insanı tanımaya çalışırken arzumuz dertten ölmek mi oluyor dersiniz?
Evet işlerimiz bozuk pikap gibi canımızdan bezdiriyor hatta paslı raylardan bindiğimiz tren yan yatıyor, sonra bir yaz yağmuru sele veriyor dört kıyıyı ve bastığımız toprak kayıyor. Acı eski alışkanlığı hatırlatıyor kayıp haberleri işleyince içimize, durduk durduğumuz yerde donduk aslında gelişimin değişimin peşinden giderken önce kendimizi değiştirmeyi unuttuk, önce nasıl insan olunur demeden… sonra bozulan bir düzen, çoğalan ilaç ve uyuşturucu bağımlılığı sunduk çocuklarımıza ve dönüp de kendimize acaba nerde yanlış yaptık dedik mi! Çok zordur insanın hatasını kabul etmesi hele de bunu toplum düzeniyle alakası olduğunu düşünmek ve bunu kabul etmek hiç de alışkanlığımız olmadı. Kendimizden sorumluyuz, çevremizden de siz bir çocuğun yanında yediğinizi veya içtiğinizi sokağa atarsanız o çocukta aynısını yapacaktır. Çünkü gördüğünü model alır duyduğunu değil!
Eski alışkanlıklarımızdan ne kaldı şimdi, kandille aydınlanan gecemizi floransanlar aldı, sonra telgraf ve mektup vardı onların yerini internet dünyası aldı, evet hızlı ulaşım içi güzel bir değişimdi, haftaları beklemiyoruz ya da postacı geri getirmiyor adresi değiştiği için kağıda bıraktığımız duygularımızı…
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum