Şu kayışı kopmuş hayatın en zor yanı bir şeylerin değişmesini beklemek olsa gerek. Belki de beklemek değildi asıl mesele, beklemeye alışmaktı. Bir şeylerin değişmeyeceğini, beklenilenin gelmeyeceğini bile bile beklemek zaman kaybıydı işte!
İnsan, kaybetmeye alışıyordu beklerken. Beklemek kolaydı çünkü. Emek sarf etmek, değişim için çaba göstermek zordu. İnsan, kolayı umut ediyordu da, umudu için mücadele etmiyordu, etmek istemiyordu işte! Zahmetsiz bir değişim, zahmetsiz bir kavuşma istiyordu insan. Ve gülüyordu Tanrı, yarattığı bu tembel varlığın haline...
Zira günler gelip geçiyor, beklenenler gelmiyor, değişmesi istenenler bir türlü değişmiyordu. İnsan, kalbinde sakladığı kuru bir umut ile kalakalıyordu hayatın orta yerinde... Umudun kuruluğu “alın terisizliğindendi” oysa.
Zaman rüzgar gibi geçtikçe hayatın içinden ve dokundukça insan ömrüne, savuruyordu insanın kurumaya yüz tutmuş umutlarını... Oysa zamanın içinde gün gün eskiyor, kayboluyor, unutuluyordu insan. Değişmeyen tek şeyin kendisi olduğunu fark edemiyordu.
Doğan, büyüyen, büyüse de değişmeyen ve o gelmeyen değişimi beklerken ölen insan, hiçliğe karışıyordu. Ve yarattığının hiçliğine, acizliğine gülüyordu Tanrı!
Çünkü gayrete aşıktı, umut!
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta