Seyreliyor
Gündelik oysaların
Çelimsiz yüzlerinde
İçli esintilerimiz.
En geniş ıssızlıkta
Yine daralan sürgün sesin
İnsanlarla ilk karşılaşmamızda yüzlerine dikkat ederiz. Çünkü yüzler, bizim için karşımızdaki kişinin kartvizitidir. Çünkü kimi düşünürlere göre yüzler, insanların ruh dünyalarının bir aynasıdır.
Her yüzün kendine göre bir öyküsü vardır. sevgilerin, acıların, kuşkuların, güvenin yada güvensizliğin, umudun, olgunluğun ya da hamlığın gezindiği mekânlardır yüzler. Okuruna göre değişen bir kitaptır da diyebiliriz yüzler için.
Kimi okumak gereği duymadan bakar o kitaplara; kimi okuduğunu zanneder de anlayamaz. Kimisi de duyarak, düşünerek inceler yüzlerden yansıyan görüntüleri. Bu nedenle toplumsal yaşamda karşılaştığımız insanların yüzlerini okuyabilmek; başarının temel anahtarlarından biridir.
En uysal, en kıvrak, en hilesiz, en açık sevinçlerle nakışlanmalı yaşam. Yazda, ayazda, acıda, neşede insan basmalı bağrına kendi bakışına tüneyen rengârenk kelebeği.
Yaşamı kazanabilmek için “Aşk nedir? ”, “Özlem nedir? ”, “ Düş nedir? ” sorularının çok çözümlü, tek yanıtlı sınavını verebilmektir yalnız başına.
Gençliğin ak köpüklü çağlayanı, olgunluğun düz ovasında durulduğunda da bencillik çukurlarına göllenmemeli. İnsanı yaşama açan kendi sesi, yüreğinin dışından gelen gümbürtülere boğulmamalı.
İnsanın insana ettiğini, 'insan' insana etmez demiş eskiler. Ne hoş, ne boş ama ne anlamlı söz. Bütün anlam, “insan” sözünde kilitlenip kalıyor. Her şey insana verdiğimiz anlamda düğümleniyor. İnsanın insana bakışı çok önemli.
Hepimiz insanlığımızla övünür, Tanrının yarattığı diğer mahlûkatlar arasında en seçkin varlık olmakla onur duyarız. Birisine öfkelendik mi ağzımızdan çıkan ilk hakaret sözü “hayvan”dır. Dozajına göre onu “eşşek”, “köpek”, “domuz” iltifatları izler.
Bazen övgü ve sövgü birbirine karışır. Çok çalışkan ve başarılı bir insanın ardından söylenen “Vay inek vay! ” sözlerinde biraz imrenme de sezilir.
Bazı hayvansal nitelemeler yöreden yöreye farklı algılanır. Sözgelimi “çakal” sözü, Anadolu’nun kimi yöresinde iltifat, kimi yörelerinde hakaret olarak kabul edilebilmektedir.
Bilmek,
Zamanın burçlarında
Sabrın hurcunu çözmek.
Ezmek kuşkuların yedi başlı ifritini,
Ay ışığında bulutları silmek.
Hiç düşündük mü? Gündelik yaşantımızda ayrımına varmadan ne kadar ve ne tür sözcükler dökülüyor dilimizden. Bu sözcükler, kaç farklı anlama dönüşebilir. Bizim A anlamında sarf ettiğimiz sözcükler, başkalarının algı evreninde B ya da C anlamlarına da çekilebilir mi?
Sözcükler anlam katlarından oluşmuşlardır. Çoğu sözcük çok katlı bir anlamlar yumağı gibidir. Tıpkı bir fidan gibi boy atar, gelişir ve meyvesini verir. Zamanla anlam ve düşünce evreninde dal budak salar.Yan, dip, derinlemesine ve yüzeysel anlamlar kazanır.
Bir bakarsınız, bu ağacın dallarından şiirler fışkırır yürek perdelerimizi aralayan. Bizleri duygu kervanlarının göç yollarına sürükler.
Bir bakarsınız, düşünce okyanuslarının en derininde insana ve dünyaya bakışımızı yönlendirir.
Her insan için en önemli değerdir özgürlük. İnsanlar, özgürlük için yüzyıllar boyu can vermiş, can almışlardır. Ama işe düşünce bazında baktığımızda pek çoğumuzun dar görüşlerinin tutuklusu olduğunu da görürüz. Nasıl özgürlüğümüz için savaş verebilmesini biliyorsak, düşünce yönünden dar görüşlülükten kurtulabilmek için de savaş verebilmeliyiz.
Dar görüşlü olmak, başka düşüncelerin tutsağı olmaktır.
Dar görüşlü olmak, tedavisi çok zor bir düşünce tembelliğidir.
Geçmişten bu yana, insanın insana bakışında gözleri perdeleyen iki olumsuzluktan söz edebiliriz: aşağılama ve yüceltme... İlk bakışta birbirine karşıt izlenimi uyandırsa da aslında ikisi de aynı kapıya çıkar. Olaylara ve durumlara tek pencereden at gözlüğüyle bakmak. Tek yönlü duymak, düşünmek, anlamak...
Olay ve durumlara, kişilere tek yönlü bakmak, yadsımayı da birlikte getiren bir olgudur. Bireyde var olmayan bir yüceliği varmış gibi göstermek ya da var olan bir üstünlüğü, erdemi yokmuş gibi göstermek. İkisi de doğru ve gerçek caddesinden uzaklaşarak yadsımanın çıkmaz sokağına çıkar.
Her iki tutuma da sinmiş bulunan öznelci idealizm, yapılan değerlendirmeleri bir ölçüt olarak alma olanağımızı yok ediyor. Bu durumda daha gerçekçi sonuçlara çıkarmamıza yarayacak yöntemler içeren farklı bir bakış edinmek zorundayız. Kısaca “eleştirel bakış” diyebileceğimiz bir yaklaşımla olaylara, durumlara ve kişilere daha gerçekçi ve doğru yönden yaklaşabiliriz.
Düşer gözelerime güz ikindisine sargın şehir
Ayrışır bahçemde en ayrıksı rüzgârları hasretin
Koşsam da yürüsem de yetişmek zor mu zor...
Bir sulu sepken dökümünde unutkanlıklar açar
Kırık bir ezgi kırıtır, durur dudağımda
Ateşin gölgesinde
Direnirim buzul çağrılara...
Cebimde şiirlerim,
Kilitlenmiş kapılara anahtar.
Acıya borcum yok,
Kuyudan yıldız çıkarmak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!