Ali Şeriati Şiirleri - Şair Ali Şeriati

Ali Şeriati

ben neyim?
suskun bir efsane yüzlerce yalanın kucağında
rüzgarın işvesine kanmış bir toprak
gülüşün her zehri sonrasında sönen bir hışım
orman gecelerinin gönlünde saklı bir sır.

Devamını Oku
Ali Şeriati

Söylediklerim acı, sivri ve inciticidir. Eğer görüşlerimde hakikat payı olduğuna inanıyorsanız, lütfen, bu acıtıcı sözlerimden dolayı beni affedin. Zira maslahata göre konuşmak, insanların hoşuna gider. Yalan, hile ve pohpohlama tatlı, hakikat ise acıdır. Ağrının olduğu yeri uyuşturmak ve hastalığın varlığını inkâr etmek hastayı sakinleştirir. Ancak biz, hasta ile karşı karşıyayız ve acı da olsa şu gerçeği açık ve net bir şekilde ona söylememiz gerekir: “Kanser, kanında, beynin derinliklerinde ve kalbinin merkezinde büyük hasarlara neden olmuştur. Hastalık ilerlemiş, zaman kısıtlı ve musibet ağırdır.”

Bir kimse, yukarıda sözünü ettiğimiz geleneksel ve kapalı dinî muhitte dinin esaslarına inanır ve dindar olursa; İslâm, Şiilik ve Allah gibi dinî konulardan söz ederse, halkın teveccühünü kazanır, eli öpülür, geçimi temin edilir, saygı görür ve nur yüzlü, âlim ve manevî bir lider olarak telakki edilir. Hatta din yoluyla ve din adına bir servet de kazanır.

Ben ve benim gibilerin yaşadığı ortamda ise tam tersine, dine inanmak büyük bir suçtur. Bir öğretim üyesi, bir öğrenci, bir mütercim, bir yazar, bir sanatçı, bir şair, bir düşünür, bir filozof, bir sosyolog ya da bir psikolog dinî bir eğilime sahip olursa, bu durum, onun için sosyal, ilmî ve fikrî bir zaaf olarak kabul edilir. Bizim yaşadığımız ortam, geleneksel dinî muhitin tam tersi bir özelliğe sahiptir. Zira geleneksel dinî muhitlerde bir kişi, dua edip farz namazları kaçırmıyorsa, hele hele bazen nafile namazlar da kılıyorsa, hem maddi hem de manevi hayatını temin etmiş olur. Oysa bizim camiada, iyi eğitim gören, çağdaş okulları tanıyan, çağın kültürünü ve dünyaya bakışını bilen bir ilim adamı dinî, İslâmî ve Şiî inançlara sahip ise fikrî ve ilmî bütün kariyerlerini kaybeder. Eğer ilmî kişiliği, inkâr edilemeyecek bir güçte ise bu sefer ahlakî ve sosyal bakımdan eleştiriye ve ithama maruz olur ve onun hakkında şöyle sözler sarf edilir: “Bilimi, dinin hizmetine sokuyor ve şunun bunun menfaati için kullanıyor; böylece de insana ve zamana zarar verip halkın duraklamasına ve gerilemesine neden oluyor! ”

Devamını Oku
Ali Şeriati

Yolcunun ayak izi bellidir
kimdir bu yolunu yitiren, bu bilinmeyen yol-
ne kat ediyor?
bu yolculukta, bu yolda ne arıyor o?
bu çölden arzu kentine bir yol var mı?
-sevginin ak kucağında

Devamını Oku
Ali Şeriati

Düşmanlarım beni tüm zamanların açlarının çehresinde tek tek görmüyorlarsa çoktan ölmüşlerdir.

Devamını Oku
Ali Şeriati

“Ey özgürlük!
Seni seviyorum.
Sana muhtacım.
Sana aşığım.
Sensiz yaşam zordur.
Sensiz bende yokum.

Devamını Oku
Ali Şeriati

İnsan olmak bu dünyada,
Öldürürlerken komşunun çocuklarını, kadınlarını
İçine kor alevler düşerek susmaktan,
Irzına geçilirken minicik bebeklerin
Hani yaş fışkırır ansızın gözlerinden,
İşte o kadar zordur.

Devamını Oku
Ali Şeriati

İnsan olmak bu dünyada,
Öldürürlerken komşunun çocuklarını, kadınlarını
İçine kor alevler düşerek susmaktan,
Irzına geçilirken minicik bebeklerin
Hani yaş fışkırır ansızın gözlerinden,
İşte o kadar zordur.

Devamını Oku
Ali Şeriati

Ey esir kuş!

Uzak bağlarda ötüyorsun.
Kıştır…
Ben senden çok uzaklarda, kargaların velvelesi arasından o kuşun sesini duyduğu andan itibaren sana uçma ümidi ve aşkıyla tutuşan kuşu görüyorum. Adeta kanatları da ateşte yanmış, kararmış… Ama o esirdir, kafesi dardır, kafesinin parmaklıkları zindanın demir parmaklıkları gibidir. Yeni kafese kapatılmış vahşi kuş gibi, gece gündüz kendini kafesin kapısına ve duvarlarına vuruyor. Kanatları dökülmüş, kanamış, kırılmış ve yaralanmış. Gözlerinden kan damlıyor. Su tası kan rengine boyanmış, yem kabı kırılmış, yemleri dökülmüş. Su içmiyor, tane yemiyor, gözleri kapanmıyor… Neden susmuş, biliyor musun? Neden artık sesini duymuyorsun, biliyor musun, biliyor musun? Onun delicesine uçmakla kapıya ve duvarlara çarpıp çırpınmakla, yaralanmaktan başka bir nasibi olmadı. Sonunda sessiz kaldı! Nasıl olduğunu biliyor musun? Bilmiyorsun; sen uzak bağlarda esirsin, onu göremiyorsun, sadece sesini duyuyorsun; ama ben onu şimdi görüyorum, ne için olduğunu biliyorum. O çok çabaladı, kafesten kaçmak için çok uğraştı, gücü oranında başını ve boynunu kafesten dışarı çıkardı, ama artık olmadı, yapamadı, göğsü, taşlığı, kafesin iki demir parmaklığı arasına sıkıştı ve yapamadı, daha fazla olmadı, olmuyor! Şimdi ben ağaçları, bu karlı rüzgârların acımasız kırbaçları altında çıplak, titreyen, moraran, bu kış vurmuş bahçede, bu bahçenin üstünde uçan uğursuz kargaların uğursuz gölgeleri ve çığlıkları arasında o köşede büyük ve demirden bir kafes görüyorum. Parmaklıkları kalın, sağlam ve birbirine yakın, kafesin tabanında kan rengine bürünmüş bir su kabı, kırılmış devrilmiş bir yem kabı, dökülüp etrafa saçılmış taneler, kan lekelerine bulanmış ve kafesi kaplamış tüyler içinde kuşun bedeninin yarısı kafeste kalmış, diğer yarısı ise kafesin dışında… Kafesin iki demir parmaklığı göğsünü sıkıştırmış, nefes almasına engel oluyor… Ben onu görmemek için gözlerimi kapatıyorum, duymamak için kulaklarımı kapatıyorum.
Ey uzak bağlarda öten esir kuş!

Devamını Oku
Ali Şeriati

gözden yaş yerine kan geliyor
gönül kanlandı gözden dökülüyor
kanlandı gönül bu hüzünden, bu aşk hikayesinden
efsun ahengi geliyordu görüyordu
gidiyordu intizarımın iki gözü yolda
giden ömür nasıl geri gelir

Devamını Oku
Ali Şeriati

Müslüman kadın olmak bu dünyada,
İçi kabararak dehşet saçan yer sarsıntısından,
Şakağına dayanmış buz gibi namlunun soğukluğundan,
Aylardır açlıktan kıvranırken kırışmış bedeninle,
Dostların diyete girerken aşırı semirmekten
Bir kuru ekmek bulamamaktan daha zordur.

Devamını Oku