Yitirdiğim yaşantımdan arda kalan acıların birikimiydi
İçimdeki duygular
Gözlerimden haykıran ince bir sitemdi
Kime ve neye olduğunu bilmediğim..
Sayfaların karardığı, kalemlerin kendini tükettiği,
Yalnızca sokak ortasında vurulmakla başlasın istiyorum
Acı bir gülümsemede olmalı
Dudaklardan süzülen
Sevinç çığlıklarıyla
Adımlarımı sayarken ıssızlığın ortasında
Yeniden varolabilmayı görebilmeliyim
Alnında zamanın izleri duruyor
Açık belli, gizliyemiyorsun
Hayal kırıklıkları dökülüyor
Birer birer; gözyaşı ile
Kendini tüketmişsin hiç farketmeden
Aşkı tüketmişin, sevgiyi tüketmişsin
Nefesini kokluyorum
Yüreğime dolan ateşle bedenim kavruluyor
Çölden esen rüzgarın kuru bir tadı var
sana bakışlarımında
Gözlerimiz düşüyor toprağın karnına
iki mahcup çocuk gibiyiz
Kendimi bilmeyeli kaç gece oluyor
Gece uyudu, uyandı ve ben hala penceremde
Güneş şaşkın gözlerle bakarken
Ben sessizce gizleniyorum
İs ve nem kokan odama
Bırakıp gittin, hiç ardına bakmadın ve ardında gözü yaşlı bir beden vardı sadece, yüreği ve ruhu uçurumlara bırakılmış bir beden.
Hiç acımadın, hiç düşünmedin bundan sonrasını, karanlık dünyamla beni baş başa bıraktın. Uzun yolculuklara çıktım sonra; bilinmeyen diyarlarda, dünyalarda yüreğimi aradım, kimsecikler söylemedi, fısıldamadı kulağıma mutluluğun sırrını.
Tükenmiş bir insanın küllerini görmek isteyen ve buna kahkaha atan ne çok insan varmış ben bunu anladım güzelim. Rüzgarda savrulmayı paramparça olmayı en iyi ben bildim, uzun yolculuklarda otobüs çamlarının soğuk buğusunda senin sıcaklığını hissederek birazcık daha yaşabilirim diye düşünürdüm. Yollar beni sana getirecekti ama gel gör ki hiçbir yol sana çıkmadı ve nefesini bana getirmedi, bedenini geri vermedi.
Susuyorum şimdi de, acı bir suskunluk insanların yaşantılarına bir kurşun gibi saplanıyor. Dünyam ayrı diyorum, benim yüreğim yok diyorum ve hep aynı kahkahalar acınası bakışlar.
Geceleri sokaklara atıyorum kendimi, gece lambaları aydınlatırken benim gibi yalnız asfaltları, ben sensiz ve hüzünlü esen rüzgara kırılganlığımı anlatıyorum ve biliyorum ki; beni en iyi anlayacak olan, şu cam ağaçlarını bıkmadan usanmadan aylarca, yıllarca okşayan rüzgar olacaktı.
Uzun uzun adımlarımı sayıyorum, yürüyorum bir bilinmez yöne doğru bir daha aynı yere gelmeyi hiç istemeden, odamın lambasını yakmayacağımı ve dört duvar arasına hiç girmeyeceğimi hayal ederek ve bunun içinde içimde derin bir istek duyarak yürüyorum..Saatlerce günlerce... telefonumu kapattım ve kabuğuma çekildim, bir midye gibi hissediyorum kendimi; parmaklarım midyenin ağzını aralamaya çalışırken, aradaki hayal kırıcı soğuk demir parmakları görüyorum, öylesine acı saplanıyor yine içime. Ben, ben olamadım ve hiç olamayacağım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!