ve sonra eller sıkılıp gök yumruklanır.
ejderha bir yerlerde nefes nefese,
ateş saçmayı anlatır,
pervasızca uçan kuşlarla
birdirbir oynayan sümbüllere.
doyulur mu doyulur mu
yarenlerle sohbete doyulur mu
bin kederli alemdeyiz
hastaya çorba,
şaire çay, kahve sorulur mu
Koyunum ulan ben koyunum
Kurda çakala sırtlana uyuzum
Yedikçe uzasa da boyum posum
Kimsenin ekmeğinde yoktur gözüm
Canım çıksa da çıkmadı huyum
son resimde ayrılık yağar gökten
gök gürültülü yağış sağanak
çaresizlik ise öbür taraftan
yükselir, umutlara basarak
gerçek ile düş arasında bir ikilemdir
bir şiirde anlamadığım ne kadar dize varsa,
bir resimde çözemediğim ne kadar tema;
odama hiç uğramayan ışık,
bir de dinmeyen yağmur hala
hepsi sana gelsin
dinlediğin bütün masallardan sonra.
gidersen günlerin aklı sende kalır,
geçmez, geçemezler senden.
durur saatlerin kalbi,
kadran kararır.
keser selamı sabahı güneş
yar yüzünden.
adın bir vakit gelmese aklıma
olmasam bir bulut ağlamaklı
bulutsuz bir gecenin ardından
çiy gibi düşmesen
bir sabah kirpiklerime
sızlamasa yüreğim sızım sızım
Ah azizim, ergonomik koltuklarda çürüyoruz, çürüyüp gram gram ölüyoruz. Bizi lök gibi süngere çökerten, süngeri bizde, bizi süngerde eskiten, seni beni tel tel öldüren, bu kentliliktir azizim bu burjuvazi.
Bırak dağınık kalsın toparlanması gereken ne varsa, tez elden kıralım dümeni azizim. Vedalaşmadan terk edelim uzaklaşalım. Buldozerler gelmeden, ruhumuza müteahhitler kat karşılığı çöreklenmeden, parmaklarımızdan uğur böceklerinin havalanacağı yeşillere göçelim. Hangi dağda çobanı yakan bir ateş varsa söndürelim. Hangi dağda ateş yakan bir çoban varsa alnından öpelim. Çoban çeşmelerini şenlendirelim.
Ah azizim kent, ateşten gömlek. Kentlerde açılmış, pandoranın kutusu, her muhit burada bir gayya kuyusu.
FELİÇİTA
Akşam oldu ya şimdi,
başladı yine Mehmet'in
uçurum gibi yalnızlığı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!