Ağustos, ilk günü,
Yaraların kapını mı çaldı kaygısız misafircesine?
Bir bencillik havası siner bu yüzden varlığın en keskin yerine.
Acın yalnız, sen yalnız kalırsın geceye sorgusuz,
Gelip geçerken bu yollardan bildin öğrendin,
Hayal içinde dolaşan hayatın kusuruyuz...
Anlık olaylar cennetiymiş dünya.
gözünü bir defa aç kapa.
işte sana hayat,
işte sana dünya!
gerçeği bulamamak olacak senin adın,
Bu ömrün kaçıncı gününe giriş,bu kaçıncı uyanış,
Mevsim bile geçecek üstelik yaz ve kış.
Günleri karartma, gel bir bilge gibi yanıma,
Anlat bu garibe nasıl biter bu sorularla dolu arayış.
Çölde bir kum tanesinin hiçliğine benziyorsa varlığımız,
Uzatmadan takıl bulunduğun yerde.
Yeter sanırım bize, bir iki dostla birazcık azığımız,
Şükür, iyilikle merhamet var serde.
Çok düşünüyor olman neyi değiştirir, söyle!
Suya düştü gözlerin.Su bulanıktı ve bakışlarınla canlılık kazandı.Bir balık olmak istedim sanki.Sonsuza kadar orada kalmak ve seni oradan izlemek.Bir balık gibi değil,insan gibi.Yani düşüncelerimle.Belki de seninle konuşmayı imkansız hale getirmek için.Hani sen çok sevdiğin insanla,büyükbabanla deniz kıyısına balık tutmaya geldiğinde sadece gözlerimiz konuşacaktı.Hani ben balıktım ya.Ne de çabuk unuttun.Hani ben bir sazandım.Siz bana hep öyle derdiniz ben bir balık olmadan önce.İstediğin oldu işte,bakışlarım üzerinde kalacak sadece,kelimelerim,cümlelerim seni yormayacak artık.Sana bakarken hayatın,yaşamanın tadını çıkaracağım.Ömründen bir parça çalmış olsam bile.
Her sabah bekleyeceğim,sıradan günlerde bile.Seni ilk gördüğüm günkü gibi olacağım belki kim bilir.İlk gördüğüm günkü gibi,yani beni bir düşe,bir hayale,bitmesini istemediğim bir rüyaya çevirdiğin gün gibi...Sen de bana tıpkı diğer balıklara verdiğin yemlerden vereceksin.Beni o denizden çekip almak için oltana her zamanki gibi o küçücük ekmek parçasını takacaksın.Her zamanki gibi yutacağım.Gözlerine bakıp inanmak gelecek içimden çektirdiğin onca acıyı bir anda hatırlasam da.Ölüme giden yol gözlerin olacak böylece.Ölümü kollarında yaşamamın o tatlı sevinci olacak.Söyleyeceğim birkaç cümle şu olacak:Yaşam acı çekmenin diğer ismiydi zaten.Gülen gözlerine elveda,yalan sözlerine elveda.Mutlu olamadık bu dünyada,gözlerine bakmayı bırakırım sonsuza...
Ardımdan sen de gelirsen şaşırmam.Yüreğimin en kuytu boşluklarını neşe dolu sözlerinle doldurduğun o ilk günden sonra bana duyduğun sevginin sonsuz güveni var bende.
O’na sığınmanın diğer adı sen oldun.Dualarla insanın hedeflerine ulaşmak istemesi gibi her zaman içi boş bir ağaca benzettiğim sözlerimle sana ulaşmak istedim.Derdimi sana anlattım hep.Çareyi sende aradım “kesinlikle bulacağım” ümidiyle.Buldum da.Mevsimleri değiştiren sen oldun diye düşündüm.Kışları yaza benzettin.Bakışlarınla da beni hayata benzettin.Belki de kendine.Uçurumun kenarında tutunduğum dal parçası oldun,hayatın vazgeçilmez dalı.Yanımda ara sıra taşıdığım yardım çantam mıydın yoksa?
Gölgen mi olmak istedim yoksa bedenin mi? Sen olmak istedim.Sen ülkesinin sıradan bir vatandaşı mıydım yoksa ben denen ülkemde “sen” mi vardın? Sorular,sorunlar,çelişkiler arttı.Öylesine arttı ki artık hayatı artılarımla değil de eksilerimle yönetiyorum desem yalan olmaz.Eksilerimde sana duyduğum o masum sevgi gibi artacak yokluğunda.Yine boş sözlerimle dolaşacağım sokaklarda.Yine boşa çıkacak dakikalar,saatler,günler...En sonunda şu soruyu sormama neden olacak hiçsizlik:Yaşamın gerçekten anlamımı yok?
Bedenimin karanlıklarda kalmış olması yada ışığı görebilmem neyi değiştirecek ki yüreğimde öldürdükten sonra? Daha doğrusu öyle yapmak zorunda kaldığımı düşünüyorsam...
her ayrılık aşk sarsan deprem
ve her ayrılık kelepçe.
kelepçeler ellerimde,
Sırdı hayat,sır,elde avuçta ne varsa saklanan
Senin gibi bir sır bir anda kanatlanıp kaybolan
Kapılarını her açtığımda beni boşluğa davet eden gözlerin
Sırdı işte,rüzgarda kalmış hislerin gibi,öyle uzak,öyle serin
tek ezberim sen
gözlerim kaçamaz kalbinden
şu anki varlığın gibi
gülümseyen anılar
dünün şimdiki eskilerinden
Bırakıp gitsen de gözlerimde kaybolmuş hüznü,
Elim dahil her yerine bulaştırdım bu güzel günü,
Nereden geldin bilmedim,ezberleyemedim yüzünü!
Senden korkar gibi otursam da bu kantinin taburesine,
El pençe divan durdu kelimeler,kanarken o sakin sesine,
unutulmuş anılar gibi yokluğun
resimdeki çoğalan gözyaşları belki
yürüyen yalnızlığıdır boş bir yolun
mazi akıllara ziyan,hüsran değildir ki
aynalarda kırılan güzelliğindir yokluğun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!