Yüzünün boyası akmış
Burnu uzadıkça uzuyor
Sapsarı dişlerin arasında
Bir ısırgan otu
Sanırım bu palyaço ağlıyor
Bu nasıl iştir
Günler
Güneşi kanatıyor
Gece ağlıyor sessizce yıldızları
Gökyüzünün bağrına batan
Haftanın dikeni günler
Kapını çalan tanrıdır belki
Canı sıkılmıştır belki yalnızlıktan
Elinde bir şişe şarap
Gelip kapanmıştır kapına
Pişman mısın acep
Yarım yamalak gitmem lazım dediğinde
Ve konuşurken tesadüfler üstüne
Baharın ilk günleri bunlar
Hele İstanbulsan
Hiçbir şeyin gören gözleri vardı her şeyi
Ve ara sıra yaşaran gözleri
Yalnızlığın ne olduğunu bilmezdi
Zira yalnızlığını hissedemeyecek kadar yalnızdı
Bazen ciltler dolusu bir romandı hiçbir şey
Hangi gecenin koynundasın şimdi
Sarhoşlar şiir damıtırken yıldızlardan
Ve dalgalar öpmeye çalışırken yakamozları
Söyle bana hangi hain gecenin yatağındasın
Bilirsin kaldırımların korkusu yoktur ihbarlardan
Hangi çingene çelmiş de aklını
Yakamozlara aşık olmuşsun
Pul pul ağlayan hangi balık
Seni çekip almış derinlere
Söyle bana hangi deniz kızı
Bir gül açar tomurcuk tomurcuk
Ben yağarım nisan nisan
Bir türkü söylenir içli içli
Ben ağlarım yaprak yaprak
Bir yol gider Cankurtaran’dan Samatya’ya
Haydi hazırlan, yola çıkıyoruz
Birkaç parça eşyanı al yanına
Ben sadece seni alacağım
İlk istasyonda sen in
Son istasyonda ben
Bilirsin severim yolculukları
Dur birazdan başlar sessizliğin ahengi
Yapraklar aşkını fısıldarken gölgelere
Gökyüzü ışıl ışıl bir ihanettir
Ellerin titremesi mi bu?
Terler içinde uyandığın kabusun mu?
Ayaklarının altında inleyen bir geçmiş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!