Ali Orkaç Şiirleri - Şair Ali Orkaç

0

TAKİPÇİ

Ali Orkaç

Bir halilim, birde yarim vardı,
Birinde hepsi, diğerinde birkaçı vardı,
duygularım.
Halilim de bahtımı,
Yarimde tahtımı,
unuttum.

Devamını Oku
Ali Orkaç

Aşk, hayatın kendisi olmaya aday olan çizimli yoldur.

Alın yazısını arayan ve içinde kaybolması gereken bir duygu,aşk. Beklentilerimiz aslında bu duygu çerçevesinde şekil alıyor. Renkten renge giriyor. Kişide var olan bu duygu insanı sürekli kışkırtıcı bir edilgenliğe sürüklüyor. Aşıksındır,gözlerin onun dünyasından başka bir dünyayı göremiyor. O duygu sarmıştır tüm benliğini,sevilmek istiyorsun,ama sevildiğini hissetmek isteyişini bir türlü sevemiyorsun ya da ona aşkını aktarmaktan korkuyorsun. “ kendini sevdirmek isteyenin, kendi sevgisini peşin peşin ödemesi gerektiğini unutuyorsun.” Kendi sırrını açığa çıkartmaktan endişe duyuyorsun. Bu duygu sende birtakım şüpheler uyandırıyor,çünkü içinde sırını ona aksettirsem o sır ondan uzaklaşmış ve sır olmaktan çıkmıştır,başkaları bu sıra sahiplenmiş,dolayısıyla benim sırımı saklamayanla kalp sancısını çekemem düşüncesi sende hakim olur. Bu endişeyle sevilme isteyişini erteliyorsun,karşı tarafında sevilme isteyişini bu bağlamda ihanet olarak değerlendiriyorsun.'
Aşık,aşkını sevgiliye ilan ettiği anda aşkı sır olmaktan çıkmıştır. “aşık sırrını verdiği sevgilisinin o sırrı muhafaza edeceğini düşünüyor. Oysa o sır başkalarına aktarılmak üzere ondan sızdırılmıştır. Aşık aslında kendine tevdi edilmiş olan emanete ihanet etmekte beis görmüyor; fakat sevgilisinin aynı emanete ihanet etmesi onu hüsrana uğratıyor,ihanet ihanettir. Ve de aşığın ihaneti ile maşuğun ihaneti aynı makuldendir.”diyen R. ÖZDENÖREN işin her iki tarafının da beklenenin aksine davrandıkları yani ikisine ait sır, sır olmaktan çıkarak kendilerini deşifre ediyor,çünkü bir söylemi biri biliyorsa ve karşı tarafa izahiyette bulunmuşsa zaten bu söylem ya da sır açıklandığı için artık o gizlilik açığa çıkmıştır.
Şimdi sevgilinin bu noktada sevgiliye: kalbinde bana yer aç! söylemi aşıkların var olan sırrı açığa vurdukları gerçeği ortaya çıkarmış olur. Bu duyguyu derinlere götürürsek aşkın kışkırtıcı yanını daha da körüklemiş oluruz. Buna paralellik gösteren: “ şarkılarınızda bana da yer açın ve daha da genişlesin avuçlarımdaki harita,serip o haritayı yemek yediğimiz masaya savaş planları yapalım birlikte.'

Devamını Oku
Ali Orkaç

KAMÇI VURDUN YÜREĞİNE

Ateş düşmüş yüreğime
Uyku tutmaz gözlerimi
Niye düşmanım sana
Söyle bana.söyle canıma.

Devamını Oku
Ali Orkaç

SEVDA GÖLÜ KÖY


Köy cilo dağını karşıdan gören, Yüksekova’nın şirin ovasını ayaklarına seren

ve tepelik bir alana yerleşmiş seksen hanelik bir köy. sevdasını gönüllere

Devamını Oku
Ali Orkaç

SOFİ


Hazin bir gecede yola çıkmış bir sofi sonbaharın akşamında ağaçlık alanda geçer akşam namazı vakti daraldığında kendine yer arar ve bakar ki aşağısında yavrularıyla birlikte uyuya kalan bir ceylan görür o esnada ceylan adamın yürüyüşünde ki hışırtılardan uyanır. ceylan aşağı doğru gider ve sofi onu takip eder sofi bakar ki ceylan oradan geçen dere kenarında duraksıyor.
sofi anlar ki bu ceylan ona abdestini alması için yol gösteriyor. ve ceylan geri döner yavrularına. ama sofi hala düşünür ' acaba insanımız bu ceylan kadar duyarlı olsa ve Allah a giden aşk yolunu gösterseler dünya da aşksız gezen olur mu?
Sofi namazını kılar ama hala ceylanın ona yaptığını düşünür. bu ceylan benden ürkmeden bana yol gösterdi.ben buna karşın ne yapabilirim' diye kendine sorar. en sonunda aklına bir güzel fikir gelir.

Devamını Oku
Ali Orkaç

Köyde yaşardı seksenlik dede
cami avlusunsunda oturur
çocukları çağırırdı yanına.
anlatırdı çizdiği yolları
onlara.
' çocukluğumda hamdım,

Devamını Oku
Ali Orkaç

Toprakla özdeşleşen her canlı, canlı yaşar.

Fırtınalı bir kış gününde misafirliğe gidiyoruz,içinde olduğumuz şubat ayında yolumuz Tepebaşı mezrasına düşüyor,mezra Aktoprak’tan uzak kayalık yere kurulmuş dizili evlerle bir kaleyi andırıyor. Hakkari’nin yolunu uzaktan seyredilebilecek bir yerde kurulmuş bir köy. Köyün aşağısındaki uçurumda küçük bir orman var,burası adeta servilerin boy ölçüştüğü mekan. İnsan seyre daldıkça gözlerini uçurumun diğer tarafındaki manzaradan almak istemiyor. Böyle bir manzaradan sonra davetli olduğumuz eve girdik.

Ev sahibi bizi hoş karşılayarak içeri aldı. Şimdi de dışarıdan farklı bir manzarayla karşılaşıyorum. Akşamları köy ahalinin bir eve toplandığı, o günün dertlerini, sevinçlerini bir arada paylaştığı iki odalı bir ev burası. Odanın her tarafında fare yavruları gibi yuvalanmış çocuklar hanede dolup taşıyor. Ne gariptir ki televizyon ekranlarında ağalığı, toplumu, siyaseti ve ailevi sorunların eleştirildiği bir sinema şölenini hep birlikte seyre dalmışız; ama zıtlık bu ya! Aile reisi bunu sadece bir dramatik doğu koşullarının anlatıldığı bir film olarak görüyor. Kendi payına düşen o ailevi çokluğu gözünden kaçırıyor, ya da bunun bilincinde değil, çünkü her tarafında fare yavruları gibi dizinin dibine çömelen, çocuklarına hiç mi hiç aldırış etmiyor. Aslında ekranlarda ona yönelik bir eleştiri var; fakat kime anlatacaksın bunu. Sadece olumsuzlukları görmek yetmez. İnsan, kendi payına düşeni almalı, bu uğurda somut bir adım atmalı.
Ve diğer yandan misafirleriyle ilgilenme telaşı içinde olan ev hanımı… insanın acınası gelir bu küçük Tepebaşı evinde yaşananlara tabi ki yaşantı deniliyorsa! Bizlerde koyu bir sohbete dalmışız, köylü günlük işlerden konuşurken söz köyün içinde bulunduğu durumdan açıldı. Herkesten farklı bir ses çıkıyordu. Oda adeta ses kavgasına dönüşmüş. Uzun bir sohbetten sonra ev ahalisiyle vedalaşarak yavaş yavaş köyden ayrılıyoruz.

Devamını Oku
Ali Orkaç

Bak ana! arkanda yetim kuzu
Makberde seninle yolcu
Yüreğindeki sevgi tozu
Taze iken gidiyorsun
Arkana hiç bakmadan

Devamını Oku
Ali Orkaç

Buzul dağlarının eteklerinde yalnızlığın,hüznün,sevincin birbiriyle sarmaş dolaş olduğu,birkaç barınağın adeta bu dağların dostluğuna soyunmuş görüntüsü,insanların yalnızlığına bir dem kusan,çarelerine sonbaharın sonlarına yaklaşırken kışa hazırlık feryatların duyulduğu kuş uçmaz kervan geçmez bir köy: Aktoprak. Dehşetli dağlara yoldaş olan bu güzel isim ismi kadar bahtiyarlık arz etmiyor ne yazık. İnsanları küçük grup yürekleri dağlar kadar,sevgileri dünyaya bedel sıcacık yürekleriyle insanlığın,dostluğun,misafirperverliğin engin denizler kadar ki sevdaları ve daha nice güzellikleri içinde barındıran küçücük diyar. Sevda sözcüklerin en güzel anlatıldığı,aşk sohbetlerin en çok sivri dillerinde dolandıran kara kaşlı köy. Kışın beyazına bürünen yamaçlı köyün, güzel insanlarının her birinin ayrı hikayeleri ve dolu dolu yaşanılan aşkları gömülü vermiş yüreklerine. Serilmiş sofralarına taze cicimsi yaşamlar. Yaşamı mutluca sürdükleri gibi acı,kederli portrelerde çizmiyor değil,kimi annesinde kimi babasından kimi de başka birinden alıyor nefretin acı meyvesini. Bazen birileri senin kapını çalarken belki dünyanın en sorunlu insanıyla karşılaşıyormuşsun gibi gelir sana,içini döktükçe hüzünlü bir sonbaharın sararmış yaprakları gibi acı dolu serüvenlerini,yeni hayatlarını sofrana sererler. Değişimi sürekli isteyen sürekli farklılıklar peşinde koşan,ama hep aynı sorunları yaşamlarına sinmiş olması, onları buhrana sürüklüyor. Her birinin ayrı bir hayal dünyasında gezinmek istemesi,yeni ve yaşanabilir hayat sürdürmek istemeleri onların gerçek köy felsefesini oluşturur. Köy insanlara yol açarken başka yolların kapanmasına kandil yakar,kandilleri yandıkça feryatlar duyulur yaşamlarında ve öyle yaşamlardır ki sabahın erken saatlerinde işe koyulurlar,yaptıkları işlerde hep aynı hayvanlara yem verme, su verme onlarla uğraşma,kızaklarıyla köyden uzak yerden ot getirme,koyunları için her öğün “düne”dedikleri temiz bir kar sofrası yere serme. Ne yapılabilir ki bunların dışında; ama bazen düşündürür insanları. Bu insanlar hayvanlarıyla kızaklarıyla özdeş olmuşlar,onlarla kalkar,onlarla oturur,güzellikleri bu masumvari varlıklarda bulur. Merhameti, şefkati onların o sessiz dünyalarından öğrenip yavrularına da bunlardan öğreterek insanlığın bu şirin dünyasında düşmanlıkları yok edecek öğretileri sunarlar yuvalarına. Belki ileri bir medeniyet değil onların içinde bulunduğu durum; fakat insanlığın kardeşçe yaşanabileceği,dayanışmanın asli gerçekliğiyle var olunabileceği gerçeğini bize öğretiyorlar. Bir yaşam felsefeleri vardır onlarda,hem taşlara yaslanarak hem de ak toprağa dayanarak geceleri kandil yakarlar. Birbirine darılırlar,birbirleriyle kavga ederler,gizli sevda kaçamaklarını da yaşarlar; fakat sevdalarını yüreklerine gömmeyi bildikleri gibi dargınlıklarını da unutmasını bilirler,tıpkı annesinin memesine diş atan bebek misali,anne incindiği için bebeğine kızar; yalnız anne sonradan can havliyle bebeğine sarılır.
İşte Aktoprak,acıyı,sevinci ve neşeyi içinde barındıran onu yaşatan saydam ve cıvıl cıvıl insanlarıyla kim bilir daha nice seneleri ardına bırakacak nice insanlara merhaba diyecek bir köy. Hazin dolu buzul dağlarına sırdaşlık eden yamaçlı köy ne yolları var ne de yoldaşları her gelenden yemiş feleğin silesini,kimse yokluklarla mücadele eden bu köye uğramamış,uğrayan da: “ Zaten nazlı dağlara sırdaşlık ediyorsunuz,yollarınızın çamurlu olması,cevizli ağaçların varlığı size yeter bu doğal ortamı bozmaya kıyamıyoruz.”deyip köye bir daha da uğramaz olmuşlar. Hep yalnızlığına terk edilen,yokluklarla mücadele eden,yılların ağır yükü altında ezilen,zorlu kışlara göğüs germiş bu güzelim köy hep insanları kucaklayan ve kucaklamanın ötesinde onlara: “ben de insanım insan gibi yaşamaya, hakkım var,yollarımın çamurlu olması köyü görmeyen beylerin çamurlu düşünceleri ve görmeyen çamurlu gözleri nedeniyle hep yalnızlığa terk edilmiş.” Artık tarihten beri kimse görmedi köyü göreceklerini de sanmıyorum. Sana koşacaklardır ey güzel köyüm,sana hasret duyacaklardır,senin buzlu suyuna,karlı dağlarına...

Ali Orkaç

Devamını Oku
Ali Orkaç

Verdiğin her çiçeği yüreğine işle ki yüreğin çiçek olsun.

Sonsuza dek süren bir mücadele de kimi zaman hayallerin gerçek olur,kimi zaman da gerçekliğin hayal olur. Bu hayallerin içinde güler yüzle karşılanırsın,ama gerçekler hayal olunca inanmak istemezsin ya da inanmakta zorlanırsın,küçücük bir diyarda bunlar sahneleniyor,güleç yüzler göz yaşı döküyor arkanda. Sen ise aynı duygularla eşlik ediyorsun, fakat senin içinde olduğun durum çok daha farklı çünkü yaşadıkların onların güzel dünyalarına ait narince yaşamlardı.Sen bunları bir daha geri getiremem endişesini taşırken onlar ise seni kaybetme korkusu içerisindeler ve güleç gözler damla damla göz yaşı döker arkanda.Hepimiz bir faniyiz yaşadıklarımız ise yaşamaya başladığımız günden başlayarak hep anılır bir yaşam olur. İşte Aktoprak insanlarının sevimli ve huzur dolu dünyaları saflığı civanmertliği duygusallığı ve daha nice güzellikleri bize göstererek insanlığın varlığını bir kez daha gözler önüne serdirmeyi başardılar. Bu gün son akşam gün boyu dolaşıp durdum. O eski
günleri yad ettim. Dağlarda renga renk çiçekler topladım. Çiçeklerimin hepsini çiçeklere verdim ve çiçeklerimi verirken de yüreğimi onlara işledim. Hepsi farklı çiçeklerdi tıpkı çiçekleri verdiğim çiçekler gibi. Sevmiştim onlardaki tüm güzellik ve çirkinlikleri, onlarla özdeşleşmiştim. Bazen kızar imalı sözlerle tepki gösterirdim söylenenlere bazen de söylenenlere gülüp geçerdim, ama her seferinde yine güler yüzle karşılanıyordum.
Sevgi kaçamakları olurdu, çay sohbetlerinde; sevgiden,aşktan,yaşamdan ve daha nicelerinden bahs ederdik. Hele köyün yaşlı amcası Hacı İsmail, ne zaman görse beni hemen koşardı yanıma,bende habire bizim tarihi kökenimizi sorardım kendisine.
“Hoca sana bir şey sorayım? ”dedi.

Devamını Oku