Ali İle Kiraz Ağacı Şiiri - Atilla Adsay

Atilla Adsay
213

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ali İle Kiraz Ağacı

Ali ile kiraz ağacı
Çetin keçen bir kış geride kalmıştı, bölgesel olarak yağan kardan nasibini alan yöre insanları, kışının bitmesine çok sevinirdiler, nasıl olmasın 6 ay karın esaretinde geçen bir hayat çekilir mi? Mevsim ilkbahardı, Güneş alabildiğine ısıtıyordu ortalığı, toprak yeniden canlanmaya başlamıştı. Umut, insanların yüreğinde yer ediniyordu, hayat yaşamaya değer sıfatını insanlara tekrar gösteriyordu, derdi kederi bir tarafa bırakırcasına ne olursa olsun yaşamak güzeldir. insanın içinden geçmiyor değildi. Ali her gün işyerine gitmekteydi yürüdüğü yolda kafasını bir gün olsun kaldırıp ta sağa sola bakmazdı. Öyle dalgın dalgın gider gelirdi işine etrafta insanlar bu adamın belli ki çok derdi vardır demekten kendilerini alamıyordular. Yine bir gün ali işyerine gitmekteydi. esnaflarından biri önünde durdu beyefendi dedi bir dakika zamanını alabilir miyim? Ali aniden önünde duran esnafa baktı şaşırdı ne var ne oldu dedi. ne yaptım sana dedi. Hayır, hayır bana bir zararınız olmadı hep sizi takip ediyorum çok dalgın gelip geçiyorsunuz merak ettim sadece acaba varsa bir sıkıntınız, benim size bir yardımım olur mu diye sormak istedim. Ali teşekkür ederim hayat işte buraya yeni geldim siz buralı değil misiniz buralı olmasına buralıyım ama çocukken ayrılmıştım. Bu yıl tayinim dolayısı ile geldim biraz yabancı sayılırım peki dedi işime geç kaldım gitmem lazım hoşça kal pardon isminiz Ali benimde Mehmet memnun oldum ama dönüşte burası benim kahvehanem bir çayımı içmeye beklerim. Tamam dedi. İş yerine varan Ali akşamın olmasını dört gözle bekliyordu ne de olsa bir dert ortağı bulmuş ve akşamüstü saat beş olmuştu. Ali iş yerinden ayrıldı hep aklı kahveci Mehmet'te idi biraz yol aldıktan sonra Mehmet`in kahvehanesine vardı. sağa sola göz gezdirdi. Mehmet yoktu çay ocağında biri yanına geldi buyurun beyefendi birisini mi aradınız. Ben sabahleyin bir arkadaşla tanıştım ismi Mehmet`ti ha bizim patron birazdan gelir eve kadar gitti. İşte geldi Ali kafasını geriye çevirdi. Mehmet Bey gelmişti selamünaleyküm dedi, hoş geldin adamım buyur otur oğlum ver bize iki çay dedi Mehmet bey Ali ile Mehmet bey başladılar havadan sudan konuşmaya o gün Ali yeni tanıştığı Mehmet beye fazlada açılmadı çaylar yudumladıktan sonra Ali Allah`a ısmarladık dedi ve ayrıldı. Mehmet, bak delikanlı seni sevdim yine gel beklerim bir işin olursa düşünmeden gel elimden geldiği kadar yardımcı olurum sağ ol dedi Ali, eve gitmeye koyuldu yolda bir an mutlu olmuştu derin bir nefes aldı. Yarabbi sana şükür bir dost buldum dua ederken kavak ağaçlarının arasında Ali`nin gözü bir kiraz ağacı aldı. önce inanmadı sonra durup uzunca bakıp bakıp adımlarını hızlandırdı ve kiraz ağacının dibine kadar yanaştı ve şöyle seslendi kainatın yaratıcısına sen nelere kadirsin bu coğrafyada ve bu iklimlere rağmen bir kiraz ağacı ha olacak şey değil dedi. ama tövbe tövbe demekten de geri kalmadı. Mevsim sonbaharın sonu olmasına rağmen kiraz ağacı sanki bir kaç gün sonra meyve verecekmiş gibi duruyordu. Ali hem o gün tanıştığı Mehmet Bey ve sonrada gördüğü kiraz ağacına tamamen şaşırmıştı. İki sevinci birden yaşayarak birden kendisini evinin önünde buldu, zile bastı eşi Fatma hanım her gün olduğu gibi kapıyı açtı ve Ali`ye hoş geldin dedi ama oda şaşkınlığını gizleyemedi hayırdır bey maaş mı aldın desem aybaşı değil yok yok ikramiye aldın e tabi bu kadar sadık çalışan beyime devlet ikramiye vermez mi konuşup dururken Ali ne oluyoruz, ben senin bu kadar parayı sevdiğini bilmezdim yok bey seni bu kadar sevinçli görünce aksisini düşünemedim. Ya hanım ne maaş nede ikramiye ben bu gün Mehmet Bey diye biri ile tanıştım, e bunda ne var ki sonunda bir insan evet doğru, bir insan ama nesli tükenmekte olan bir insan onu boş ver de biri ile daha tanıştım ya herif sen adamı meraktan öldürürsün oda kimdi o insan değildi ama yüzlerce insandan daha faydalı, ya söylesene, hanım ben bu gün Atatürk`ün anıtı var ya evet, işte o bahçede bir kiraz ağacı gördüm inanmam inan inan burada yani Ağrı`da kiraz ağacı yapma Ali başka bilmediğimiz bir ağaç olabilir yanlış görmüş olabilirsin hayır hanım ben yanılmam gördüğüm kiraz ağacıydı. Bak inanmıyorsan yarın alış verişe giderken tarif edeyim sana gözlerinle gör, tamam zaten benimde eksiklerim var yarın pazara giderken bakarım. Ertesi gün Fatma Hanım alışverişe gitti çabucak alışveriş yaptı en az ali kadar sevinmişti yüreği delicesine çarpıyordu nasıl olur karasal iklimlere rağmen bu yörede kiraz ağacı sonunda Fatma Hanım kiraz ağacını gözleri ile gördü Ali`ye de inanmadığı için de üzülmüştü ama inanmamakta haklıydı lakin bu bölgelerde kış çetin geçer eksi 45 derecelerde olan bir iklime sahip Ağrı ili doğu Anadolu da sınır ilerimiz dendir. Rakımı 1640 olan Ağrı Dağı`nın 75 Km. yakınında ve 6 ay karla örtülen ve mayıs ayına kadar kışları çok soğuk ve karasal iklime sahiptir. Ali yıllar sonra kendi ilinde yalnızlığı yaşamaktaydı o gün eşine söylediği gibi artık iki arkadaşı vardı biri Mehmet Bey diğeri bir kiraz ağacı günler artık mutluluğa doğru ilerlemekteydi ve bir de oğulları oldu. Ali mutluluğu yakalamıştı yavaş yavaş iş ortamına da alışmıştı. Sevilen biri olan Ali yakın zamanda iyi birde çevre edinmişti. İşe her gittiğinde kiraz ağacını sevmeden geçemezdi adeta bir evlat sevgisini veriyordu sanki iki evladı vardı. Evde oğlu ile yolda giderken kiraz ağacına sevgisini vermeden geçemezdi o kadar müptelası olmuştu ki park bekçisine söyleyip dururdu. Bak Bekçi Efendi sen bu ağaca sahip çık bakımını yap, ben seni memnun ederim her ay maaşını alırken bir kaç kuruş bekçi Hasan'a vermeden eve gitmezdi. Aslında aldığı ücret ile zar zor geçinen Ali evine bile yeni bir eşya alacak durumda değildi her pazar günü eşini ve oğlunu alıp parka gitmek bahanesi ile kiraz ağacının etrafında döner dururdu. Sever okşardı. Kendi evladının başını okşar gibi ağacın dallarını okşardı. Bu sevgi ve mutlulukla geçen zaman içinde ilkbahar gelmişti kiraz ağacının dallarında yapraklar filizlenmişti. Ali`nin sevinci de artmakta idi. Etraftaki kavak ağaçların da sanki kıskançlık sarmıştı. Ali yalnız kiraz ağacını sever okşardı. Kavak ağaçları daha yaprak açmıştı bunu gören Ali üzülmüyor değildi ama kavak ağaçları suyu görmesin hemen yaprak açar bir de buna güneş eklenince göğe doğru uzar giderler tabi Ali`nin aklı hep kiraz ağacında olduğu için bunları düşünecek durumda değildi. Aylar geçmişti ki kiraz ağacı artık kiraz vermeye başlamıştı henüz allanmayan kirazlar dalları aşağıya doğru sarkmıştı sevgiye laik olmaya çalışıyordu. Ali her gün kiraz ağacının dallarına baka baka iş yerine gider gelirdi ve kiraz ağacının da meyvesi kırmızılaşıyordu. Akşam eve dönen Ali yorgun ve halsizdi sanki Karadeniz`de gemileri batmıştı. Karamsardı içinde bir korku vardı o gün akşama kadar kuvvetli esen rüzgâra kafası takılmıştı. Çok meyve tutan kiraz ağacı her an dayanamayabilir rüzgarda kırılabilir hissi vardı. Geceyi zor geçiren Ali sabah kahvaltı yapmadan evden ayrıldı. Hava bulutlu rüzgar daha dinmemişti adımlarını atıyordu ama sanki geri geliyordu bir türlü ilerlemiyor nefes nefese parka vardı. Gözü görmüyor benzi sararmıştı yutkunamadı sanki boğulacaktı. Parktaki çeşmeden bir yudum su içti kafasını kaldırdı. Kiraz ağacını yerde gördüğüne inanmadı ne yazık ki çok kuvvetli esen rüzgâra dayanamayan kiraz ağacı yerde yatmaktaydı. Ali gözyaşlarına hâkim olamadı. Daha allanmayan kirazlara bakıp bakıp ağladı bir süre sonra işyerine gitmek üzere yola koyuldu iş başı yaptı ama dünyası yıkılmıştı neye uğradığını bilmiyordu. O gün akşama kadar hüzünlü olan Ali akşam eve geldiğinde eşi farkında idi bir şeyler ters gitmiş neyin var ne oldu diye sordu hanım dün akşam esen yele sevgimiz yenildi. Ne sevgisi ne yenilmesi sen ne diyorsun Ali ben bir şey anlamadım, hanım kiraz ağacı rüzgâra dayanamadı ve kırılmış sabah işe giderken yerde yatıyordu o kadar meyve tuttu ki dayanamadı ağırlığına kırılmış. Fatma hanımda çok üzüldü elden ne gelir Ali üzülme kökü var ya yine yeşerir sen üzülme dedi ve Ali`yi teselli etti. Fatma hanım üzüntüsünü Ali`ye belirtmek istemiyordu. Daha fazla Ali üzülmesin diye gayret ediyordu. Ali her gün işine gider ama aklı hep kiraz ağacında idi yolunu değiştirmişti. Artık kiraz ağacının olduğu parkın yanından geçmiyordu. Yolun hep sağ tarafından gider gelirdi yaz ayların sıcaklığı başlamış kavak ağaçları boy atıp yapraklar açmış yollara gölgeleri hâkim olmuş Ali`ye inat ediyorlardı sanki. Ali aslında tüm ağaçları severdi lakin o coğrafyada bir kiraz ağacının olması onu o kadar etkilemişti ki. Ali`nin bu mutsuzluğuna öyle bir acı katıldı ki Ali artık nasıl dayanacak doğrusu Allah’tan başka Ali`ye yardım edecek kimse yoktu daha emekleyerek yürüyen Ali’nin tek evladı annesiyle evlerinin önünde oturuyorlardı. Her gün Fatma Hanım oğlunu alıp güneşlenmek için yol kenarın da olan evlerinin yine kaldırımda oturuyorlardı. Oğlu ile şakalaşan Fatma Hanım bir an dalgınlığa gelip eve içeri gitti oğluna süt almak için işte o an biricik oğulları Ahmet emekleyerek yola inmesiyle yoldan suratlı geçen aracın altında kaldı. Ani fren sesiyle kendini dışarı atan ve feryat eden Fatma hanımın sesi mahalleliyi sokağa attı komşuları kimisi Ali aradı kimisi Ahmet’i yerden kaldırdıkları gibi hastaneye götürdüler ama iş işten geçmişti Ali`nin ve Fatma hanımın dünyası yıkılmıştı biricik evlatları göz göre göre hem de evlerinin önünde ellerinde can vermişti Ali ile Fatma hanımı iğnelerle sakinleştirdiler ağlamayan Fatma Hanım şok geçiriyordu kendine geldiği an tekrar iğne yapıyorlardı her ikisinin de dayanacak güçleri kalmamıştı Allah’tan başka sığınacak ve dua etmekten başka çareleri de kalmamıştı. hısım akrabaları toplandı sanki mahalleyi bir kara bulut kaplamıştı herkes onları teselli ediyorlardı.
Ali`nin artık dünyası ikinci kez yıkılmıştı. Hayatta sevdiği iki canını yitirmişti adeta şehir üstüne yıkılmış. Ali her gün eziliyordu. Artık o yörenin tadı tuzu kalmamıştı. Terk etmekten başka çareleri kalmayan Ali ile Fatma Hanım her gün oğullarının mezarına gidip gelmekteydiler. Her ikisinin de psikolojileri bozulmuş evlerinde kalamıyorlardı. Bu duruma artık dayanacak güçleri de yoktu. Fatma hanım Karadenizli olduğu için tayinlerini Trabzon`a istediler ve güçte olsa acısı büyük ama çareleri kalmayan çift, oğullarının mezarını Ağrı da bırakıp gittiler bir yıl sonra bir kızları oldu hayata tekrar sıkı sıkı bağlandılar halen Trabzon’a yerleştiler.

Atilla Adsay
Kayıt Tarihi : 5.3.2008 20:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Atilla Adsay