Nemrut suratlı akşamlarda
Kızılcık batışlı güneşin
Bir fahişe sırıtığı kadar hükmü var.
Hükmü var kör ve tıknaz fikirlerin
Acısını omuzlamış gurebanın
Ne vakit seni şiirlesem
Kırılır kalem en sert yerinden
Tıpkı kalbim gibi kalem
Kıran sen
Kırılansa ben ve kalem.
Ayrılıklardan Neriman
Yağmurlardan nisandı..
İlahi bir piyanoydu tabiat
Tuşlara dokunan damlalar,
Pencereyi açık bırakan annem,
Kokusuyla başımı döndüren topraktı
Ağlamamış
Kıvır kıvır kıvranmış
Sızlanmış içten içe
Kepaze bir ölünün rengi varmış yüzünde
Kıvrık günahkar çizgileriyle
Depreştikçe iblisleşen yüzünde.
Önce mavi kayboldu gökyüzünde
Sonra da çiziktirdiğim pembeler
Bir ah daha mı var ahım içinde
Sırata denkti bu gidip gelmeler
Önce mavi kayboldu gökyüzünde.
Bu NECİP milletin FAZIL evlatları çarparken tek yürek,
Makina istemez bu gemi, yeter yalnız bir KISAKÜREK.
Hangi lisan anlatabilir seni,
Hangi lugatın bünyesi kaldırır..
Yirmi dokuz harfle görülmez bu iş,
Binlerce sözcükle dönmez.
Ne kadar fakirmiş meğer,
Saçının bir telinde eriyen Türkçe.
Bakınca memleketin haline
Nazım olmak geçiyor yüreğimden
Mahpus yanı uzak,
Piraye yakın olsun..
Ve kiril alfabesi ile yazmasın adım.
Nazım olmak diyorum nazlım, Nazım olmak
Binlerce kalori harcadım bir simide
Çaya para vermedim
Sağ olsun Avni.
Herkes alkışladı ağustos böceğini
En çok da karınca
Yiyeceklerinden yiyecek
İçeceklerinden içecek verdiler şarkılar aldılar
Çoştular,dans ettiler, eğlendiler...
Tanrı dokunuşuydu bu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!