biz seninle ikimiz şubat gibiydik
kayadan düşsek ağrımazdı bir yerimiz
küçücük bir taş görsek irkilirdik
öyle sıkılırdık ki birbirimizden içimiz kalkardı
bir şiiri tersten okumak bile anlamlıydı
yüzümde metresine dantelli don almış
taşralı tüccar mutluluğu var
yüzümde kırık bir şişeyi andıran
yanık izi var baba beni tahrik et
yaralı bir kuşun yanına göm beni
tek koluyla savaşarak tarihe geçen
beni yanlış evlerde aradılar, süt dökmüş kedilerin,
kapısı kilitli dağların yamacında. gereğinden fazla
süren suskunluğun eşiğindeydim oysa.
kadınları, kuşları, kendimi. pamuk tarlalarını hiç
terketmedim ama. beni yanlış evlerde aradılar, ku-
-neden yalnızca geçmişin tarihi yazılır?
hocam, bir akarsu; adı yeryüzünde olmayan
dağlara tutunarak, göğe sürtüp yüzünü
beklenmedik denizlere kavuştuğu an
su,
Dünyanın görmediğim kadınları için
Bir sigara daha yaktım, bir dal incittim
Görmediğim kentleri için
Eskiye dair hatırlayacaklarımı yazdım
Bütün güzel kadınların siyah saçları vardı,
Yaşlı adamın intihar ettiği yerden başladım
Görmedim, duymadım, söylemedim maymunlardan hangisiydim ben?
Çıplaktık, gelmiştik, görmüştük ve yenmiştik utancı ama,
Zaman kipini şaşırmış bir cümle gibi ürkektik ve elele dolaşacağız dün,
Sen pembe tuşlu bir piyanoydun
Ve ben seninle evlenmek istiyordum.
Türkçe'nin en güzel belirtisiz isim tamlaması ' Böğürtlen Safsatası' gibi pürüzsüz göbeğin,
Ya da dünyanın en güzel kibir kelimesi: 'Böbür' gibi göğüslerin,
İçin için kan ağladığın, âdetin olduğu üzere yine artık hiçbirşeyin tadı yok günlerindeki kırmızı
kırmızı sersemliğin,
Tatlarında, anlaşılmamaktan muzdarip gizli gözyaşları, anneni çağrıştıran,
Ondokuz sene dört ay sakladıktan sonra babana verişi vücudunu ablan için anneni,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!