Ali Ataş Şiirleri - Şair Ali Ataş

Ali Ataş

DÜNDEN BU GÜNE
Bazı insanlar günümüzde fakirlik edebiyatı yapıyor. Birçokları çöpte ekmek arıyormuş o ekmeği o insanın yediğinden emin misin? Evinde kedisi, köpeği veya tavukları vardır onlara yediriyor. Günümüzde fakir insan yok. Yaşlısı, dulu, yetimi, malulü, engellisi, hastası, hasta bakıcısı maaş alıyor.
1984 yılında köyümüzde 3 tane otobüs vardı. Doğru düzgün yolumuz yoktu. Maraş'a her gün biri sabah gider akşam dönerdi. Başka ne dolmuş ne taksi vardı. Aradan 40 yıl geçti yıl 2024 şimdiyse ilçenin iki kilometrelik ana caddesini bırak sokaklarında bile araba park edecek yer kalmadı. Sevgili okurlar öyle bir zamanda yaşıyoruz ki sormayın gitsin. Alın teriyle kazanmayı unuttuk millet olarak hepimiz devlete göz diktik.
Evde anam babam hasta maaş bağla bana hasta bakıcı maaşı bağla diyor. Eğer bu dedikleri olmazsa devletine ver yansın ediyor. Acaba maaşım yattı mı? Deyip atemeye koşuyor. Ailesinde akrabasın da maaş almayan kimse yok. Cebinde en az beş tane banka kartı var kartın birin çıkartıp diğerini takıyor sıradaki vatandaş dakikalarca arkada bekliyor. Esnaf yirmi beş yıl devlete pirim ödemiş şimdi aldığı maaş on bin TL buda adaletsizlik değil de nedir? Biz eskiden böyle değildik senede iki defa ailecek Çukurova’ya çapa vurmaya pamuk toplamaya giderdik iki ay çalışır alın teri dökerek para kazanır gelir çocuklarımızla yerdik. Bunlar unutuldu.
Eğer o parayla geçinemiyorsak koşardık gurbete aylarca çalışır evimizden haber alamazdık. Şimdiyse bir alo çıktı ailede 5 kişi mi var herkesin cebinde bir akıllı telefon Her telefon en az 5 - 10 bin TL' dir. Herkes sabahtan akşama kadar telefona gözünü dikip vakit öldürüyor vakti öldürdüğü gibi göz bozuluyor beyin yoruluyor haberi yok. Şimdiyse aile bir odadan öbür odaya gitmeye eriniyor. Çocuğunu alo ile yanına çağırıyor. Öyle bir rahatlığa alıştık ki sormayın.
11 Mart 2020 yılında (Covid 19) diye bir Hastalığın Çin'den yayıldığı söylendi.

Devamını Oku
Ali Ataş

GELMİŞ GEÇMİŞ MUHTARLAR
Köyde önceki gelmiş geçmiş dönemlerde muhtarlık yapanları bilmem. Bilenlerden öğrendiğime göre Mercik Kâhya bir dönem muhtarlık yapmış. (Ölü). Küçük Kız lakaplı Eşe Fatma Yıldızlı 07.01.1854 tarihinde doğmuş. Köyde iki dönem muhtarlık yapmış. Bu bayan muhtarın bıyıklı ve hafif sakallı olduğu söylenir. 15.04.1935 tarihinde 81 yaşında ölmüş. (Muhtar Büyük Gazi Hasan’ın nenesi imiş). Fakılar sülalesinden fakılar sülalesinden Ahmet Efendi lakaplı Ahmet Tükel bir dönem muhtarlık yapmış (1910 doğumlu 1969 yılında ölmüş) Salman Engizek bir dönem muhtarlık yapmış 1961 yılında öldü.) Yine Fakılar sülalesinden Nazmi Tükel bir dönem muhtarlık yapmış. (1332 doğumlu 1997 yılında ölmüş).
Yine Fakılar sülalesinden N.Kemal Ertem bir dönem muhtarlık yapmış. (1925 doğumlu 1980 yılında ölmüş). Hafızlar sülalesinden Hafız Ahmet Doğanpınar bir dönem muhtarlık Yapmış. (1310 doğumlu 1972 yılında ölmüş). Pürçüklüler sülalesinden (Pürçüklü Ali) Ali Haklı bir dönem muhtarlık yapmış. (1341 doğumlu 2004 yılında ölmüş). Bildiğim kadarıyla yeni dönem muhtarları çakallar sülalesinden Çakal Ali lakaplı Ali Güler bir dönem muhtarlık yaptı. (1995 yılında öldü.) Salman Engizek bir dönem muhtarlık yaptı 1909 doğumlu 1961 yılında kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Ali Onaran 2 dönem muhtarlık yaptı. 1922 doğumlu Ali Onaran 25 02 2005 Tarihinde vefat etti. Abdullah Çetinkaya 1974/1982 yılları arasında 1 dönem muhtarlık yaptı.
Bazı olaylardan ötürü mühür Karaca Abdullah’tan alınarak birinci aza olan Küçük Gazi Hasan Yıldızlı’ya verildi. Yıldızlı altı ay kadar muhtarlık yaptı.1934 doğumlu olan Yıldızlı 2007 yılında vefat etmiştir.1983 de muhtarlık seçimini Ahmet ağalar sülalesinden Ali Onaran’ın yeğeni Hasan Onaran muhtar oldu. 16 Haziran 1986 yılına kadar köyün son muhtarı olarak tarihe geçti. 16 Haziran 1986 yılında Cerit belediye oldu 1987 yılında ilçe oldu. İlçe mahalle muhtarları İstiklal mahalle muhtarı Salman Dolgun, Fatih Mahalle muhtarı Hasan Gökburun, Engizek muhtarı Ahmet Zorkun, Akdere Muhtarı Erol Şahin, Aksu muhtarı İlyas Kızılseki… Âşık Ali Ataş

Devamını Oku
Ali Ataş

İLKOKUL YILLARIM:
Yoksullukların beraberinde getirdiği perişanlıkla geçen çocukluk yıllarımı çok iyi hatırlıyorum. Köyümüz Türkiye’nin en büyük köylerinden biriydi. Fakir bir aile olarak, mezarlık yakınlarında odası olmayan Taş duvar çamur sıvalı üzeri toprak örtülü odasız penceresiz iki katlı kırk beş metre kare bir evimiz vardı. Alt katta sığırlarımız yatar üst katta on baş horanta anne baba bir arada yatardık.
On yaşıma girmiştim okul çağım geçiyordu. 1956 yılında Keziban Hatun Cami'sinin yanındaki Molla Yusuf’a ait iki katlı üzeri toprakla örtülü taş duvarlı çamur sıvalı olan evin bir odasında okula başladım. Babamın bana defter kalem alacak parası yoktu. Cevizimiz çoktu evden ceviz çalıp sattım kendime Bir kara kalem bir defter bir de silgi aldım. Bir gün önce yazdığım sayfayı siler yarınki derslerimi yazardım.
Okul sonuna kadar bir defteri ve kalemi idare ederdim. Kitaplarım hiç yoktu arkadaşlarımdan faydalanırdım. Çok zaman kahvaltısız okula giderdim. Eğer akşam yemeğimizden birkaç lokma kalmışsa sabahleyin onu atıştırıp okula giderdim. Ben gil gil darı ekmeği yiyerek büyüdüm. Okula giderken bir parça odun götürür sobada yakar ısınırdık. 68 kişi erkek öğrenci bir sınıfta ders görürdük. O tarihlerde kız çocukları okula gönderilmezdi.
Okuyup nişanlısına Mektup mu yazacak denirdi? Amerika o yıllarında köy halkına yuvarlak teneke kutularında süt tozu dağıtırdı. Üzerinde Amerika birleşik devletleri tarafından “Türk kardeşlerimize hediyemiz" yazıyordu. O günler bol süt içerdik. Pek süte de benzemiyordu. Daha sonra okullara da verdiler. Evde su bardağı yoktu herkes okula birer tane
Çay bardağı götürürdü günde üç beş bardak süt içerdik. Köyde elektrik yoktu. Geceleri gazyağı lambası, Kara lastik veya çam ışığı ile evimizi aydınlatırdık. Köyümüzün bir tek pınarı vardı. Evlerde suyun olmadığı gibi okulumuzda da su yoktu. Teneffüse çıktığımızda su içmek için okula yakın evlere koşardık. Evlerde su olmadığı zaman okula

Devamını Oku
Ali Ataş

İSTER İNANIN İSTER İNANMAYIN
Ben çocukluğumda 4 mevsimi doya doya yaşardım. Köyümüzün ortasından geçen Zorkun deresi köyü ikiye bölerdi ötaçeli boçeli vardı. Şimdiyse Fatih ve İstiklal Mahallesi olarak geçer. Eski yıllarda bu dere ve Ulu dere geçilmezdi kenarlarına koşar balıkları seyrederdik taşların bir birine vurmasını seyreder dinlerdik. Şimdilerde bu iki derede arı içecek su kalmadı. Çok kaynak sularımız vardı bırakın suyunu yerleri bile kayboldu.
Mezarlık yakınlarında köyün batısında penceresiz taş duvarlı üstü mertekli çapkılı üzeri topraklı çamur sıvalı iki katlı bir evimiz vardı. Alt katta sığırlarımız yatar üst katta biz yaşardık. Evimiz mezarlığa 50 metre yakındı. Bizim evin dışında hiç bir ev yoktu. Akşam namazından sonra kimse mezarlığın yakınından geçemezdi. İnsanlar korkarlardı bazı insanlar babama sorardı siz mezardan korkmuyor musunuz? Derlerdi.
Bunu diyen kişiler daha sonra mezarlığın duvarına bitişik olarak evler yaptılar. Evvel kim boş yer buldu orayı sahiplenir ya ev yapardı ya tarla açar bahçe dikerdi. Daha önce mezarlığımız bakımsızdı içerisinde sığır davar otlatılırdı. Mezarlık tandır taşlarıyla doluydu,
her mezarın başında bir tandır dikiliydi o tandırların yüzde sekseni mezarlıktan çıkarıldı. Herkes yakınlarının mezarlarını yaptırdı. Mezarın etrafı belediye tarafından sur içine alındı. Muhtelif yerlerine yol yapıldı sular çekildi çeşmeler yapıldı.
Ve tüm mezarlık ağaçlandırıldı ben bu ağaçlandırmaya karşı çıktım zamanın belediye başkanına söyledim mezarın çevresine bir sıra yolun kenarların birer sıra dikilsin mezarın içine ağaç dikilmesin dedim maalesef dinleyen olmadı. Yarın bu ağaçlar büyüyecek mezar deşecek yer kalmayacak yağmurlar olacak mezarlığa yıldırımlar düşecek yangınlar çıkacak kimse bunun farkında bile olmadı. Mezarlığın 3 tane giriş kapısı vardır.

Devamını Oku
Ali Ataş

KAZANCIMIZ BEREKETLİYDİ:
Zamanında köyümüzde köylü tarlasında bağında bahçesinde çalışır yorulduğunu bilmezdi. Vatandaş devlete göz dikmezdi çalışır rızkını kendisi temin ederdi. Her sabah somun için bakkala koşmazdı. Şimdiki gibi kahvaltı sofralarında bin bir çeşit yiyecek bulunmazdı. Anneler sabahları saç üzerinde darı ekmeği eder çökelekle pekmez şerbetiyle kahvaltı edilirdi. İnsanlar ne hasta olurdu ne doktor bilirdi. Köylü yılda iki defa kamyon üzerinde Adana’ya çapaya ve pamuğa gider evlerinin Yıllık ihtiyacını görürlerdi. Şimdiki gibi günlük bakkala gitmezdi. Bakkala ayda yılda bir defa ya uğrar ya uğramazdı.
Aldıkları yemek tuzu çamaşır sabun olurdu başka bir şey alamazdı. Buğdayı, Arpayı, Nohudu, Mercimeği tarlasına kendisi ekerdi. Pirinç için çeltiğe giderdi. Yıllık yakacak kış odununu dağdan merkeplerle katırlarla getirirdi. Araba motor olmazdı. Şimdi herkesin kapısında taksisi, dolmuşu, traktörü, kamyonu, var yine de acım diyor. Aza kanaat yok, şükürde ortadan kalktı. Şimdi millet rahatlığa alıştı. Yaşlısı, genci, hastası, malulü, dulu, yetimi, öksüzü birçokları
Devlete gözünü dikmiş çalışıp kazanma yok devlet versin biz yiyelim diyor. Birçoğunun elektriğini suyunu doğalgazını devlet ödüyor. Bazıları da devleti buna mecbur tutuyor bana bakmak zorunda diyor. Yok, böyle bir şey, adam Pazarcığa gidebilecek cebinde parası olduğu halde. Yol parası için kaymakamlığa başvuruyor. Araştırsanız arsası tarlası cevizi var katları vardır. Yine de devlete göz dikiyorlar Allah nefsimizi ıslah eylesin. Aslında millet perişan değil herkesin fazlasıyla kendini idare edecek yiyeceği parası vardır. Zamanında komşunun yapılacak bir işimi var menfaat gözetmeden herkes yardıma koşardı. Şimdi komşusuna selam verse komşusundan para bekler hale geldik. İkinci bir konu bu zamanda töremizi geleneğimizi Göreneğimizi yitirdik. Büyüğe küçüğe saygı sevgi kalmadı. Komşuluklar kalmadı komşu komşusunun açığını arar oldu. Gerçekten biz niye böyle olduk? Adam sensen isen bende benim diyor. Rabbim sonumuzu hayır eylesin… Âşık Ali Ataş

Devamını Oku
Ali Ataş

KIŞLAR ZOR GEÇERDİ
Biz 5 erkek 3 kız 8 kardeş 2 anne baba on baş horanta idik. Evimiz iki katlı taş duvar üzeri mertek ve çapkılı çamur sıvalı penceresiz alt katta sığırlarımız yatardı. Evde su, banyo, tuvalet ve odamız sobamız yoktu. Ocakta odun yakar başına çevrilir ısınırdık, elektrik yoktu. Gece evi aydınlatmak için bazen gaz yağı olmazdı lastik kırıntıları çam çıra yakarak evimizi aydınlatırdık. 3 kat yatağımız vardı yorganımız pamuk döşeğimiz çapıt kırıntısı yastığımız mısır kabuğu idi. Beş erkek kardeş bir yatakta üçümüz yukardan ikimiz aşağıdan girer üşümeyelim diye bir birimize sarılır uyurduk. Kız kardeşlerimiz üçü bir yatakta yatardı.
Kat kat elbisemiz yoktu ayakkabımız yoktu birer kat fistanımız şayağımız olurdu anamız elbisenin yırtılan yerini yamardı öyle giyerdik. Kirleneni yiykar ocağın başında kurutur tekrar giyerdik. Bizler büyük leğen teştte banyo yapardık. Bizim ev pınara en az 600 metre uzaktaydı yaz kış bakraçlarla eve su taşırdık. O tarihlerde köye üç dört metre kar yağardı pınara gidemezdik kar eritir evin içme suyunu temin eder sığırlarımızı kar suyu ile sulardık. Babam kışın evin karın kürümekle meşguldü yaz geldiğinde bağ bahçe tarla işleriyle uğraşırdı. Anamın yazı kışı yoktu. üç beş kuruş için Komşuların ev işlerine giderdi. Evlerde su yoktu banyo yoktu pınardan evlere bakraçlarla su taşırdı. Büyük pınarın önünde tahtadan yapılmış çamaşırhane vardı. Köyün hanımları çamaşırlarını orada yıykardı orada banyo yaparlardı.
Anam komşuların çamaşırlarını oraya götürür o zaman deterjan yok sabun yok çamaşırı meşe külüyle yiykar geri eve getirir serer güneşte kururdu. Akşama kadar çalışırdı. Para yoktu ev sahibi bir tepsi bulgur, un, yarma veya tarhana ne verirlerse onu alır eteğine koyar akşam eve gelirdi. Bu günde sizi aç koymadım der sevinirdi. Ya pilav ya çorba yapardı bir leğenin başına toplanır adam başı kaşık yoktu kardeşlerimizle kaşık değişerek yer karnımızı doyururduk. Bırakın kaşık değişmeyi şimdiki çocuklar bir birinin kabından yemek yemiyor ikisi bir yatakta yatmıyor.
Sabah kahvaltımız darı ekmeği ile çökelik dürümü ve bir bardak şerbet ile yerdik. Övün de yediklerimiz bulgur pilavı tarhana çorbası mercimek ve sümüt köftesi pekmez yerdik turp gibi olurduk şimdiki gibi huzursuz değil huzurlu ve mutluyduk. Buğday arpa nohut ekmeği bilmezdik. Gilgil darı konak darı ekmeği yerdik. Yediğimiz içtiğimiz doğaldı dışarıdan ne sebze ne meyve gelirdi çünkü yol yoktu araba yoktu. Herkes bağında bahçesinde yetiştirir doğal yerdi. Üzüm gayet çoktu her ev en az yüz batman pekmez kaynatırdı. Köyde doğru düzgün bakkal manav manifaturacı yoktu. Hastalık nedir bilmezdik. İlaç iğne bilmezdik. Köyümüzde yaşlı insanlar gayet çoktu. Her sokak başında sekiz on ihtiyar bir araya gelir sohbet ederlerdi. İnsanlar hasta olmazdı. Senede bir veya iki kişi yaşlılıktan ölürdü.
Şimdiyse bazı günler üç beş kişi bir anda ölüyor. O tarihlerde köyde radyo televizyon yoktu. Varlıklı bir ailede radyo vardı mahalle insanları o ailenin odasına toplanır haber dinlerdi. Telefon yoktu eğer bir köyden öbür köye bir haber gidecekse bir kişi görevlendirilir o haber götürür getirirdi. Siyaset nedir bilmezdik 4 yılda bir muhtarlık seçimi olurdu köylü münasip bir muhtar seçerdi. Şimdiki gibi insanlarda partizanlık kutuplaşma senlik benlik yoktu. Herkes geçimi derdindeydi. Köylü fakirdi kapısında ya bir katır ya bir merkebi olurdu. Onlarla taşıma işleri yapar dağdan kışlık odununu getirirdi.

Devamını Oku
Ali Ataş

ON BEŞ TEMMUZ:
2013 Yılında gezi olaylarını başlatan fetocular Ankara İstanbul sokaklarını ve bir çok şehirleri savaş alanına çevirerek esnafımızın iş yerlerini yağmaladılar dükkânları, polis araçlarını, ambulansları, canlı yayın araçlarını yaktılar. Devleti büyük zarara uğrattılar. Geziden sonuç alamayınca 2014 Yılında yine hükümeti yıkmak için 17–25 Aralık yolsuzluk olaylarını başlattılar. Fethullah Gülen örgütü yıllardır ordumuzun içine sızarak 15 Temmuz 2016 tarihi gece saat 20 sularında devlete karşı darbeye kalkıştılar.
Sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan vakit geçirmeden halkı sokağa çağırdı. Bu çağrı üzerine yaşlısı, genci, kadını kızı Kürt'ü Türk'ü sokağa döküldü. Sokaklar insan seline döndü. Halk tek vücut tek yumruk oldu. Fetocular millet meclis’ini Ankara emniyet amirliğini bombaladılar. Burada altmışa yakın polisimizi şehit ettiler. Ef on altılarla halkın üzerine bombalar yağdırdılar. Halk ef on altılara karşı yerden ellerine geçirdiği taşı sopayı uçaklara fırlattılar. Evlerinin balkonundan penceresinden tencere tava fırlattılar. Fetonun askerleri o an gerçek mermilerle halkın üzerine ateş açıyorlardı. Halk tankların önüne yattı atletlerini çıkartıp tankın
Eksozunu tıkayıp tankı stop ettirdiler. Genelkurmay başkanımız Sayın Hulusi Akara boğazını sıkarak kafasına silah dayadılar teslim olmadı. Çatışmalar sabaha kadar devam etti. Birçok fetocu tanklarıyla silahlarıyla birlikte teslim oldular. Türkiye o gece (252) şehit verdi. (2230) kişi kimi ağır kimi hafif yaralı gazilerimiz oldu. Genelde Ankara ve İstanbul’da çok zayet verildi. Nice kadınları kızları yaşlıları gençleri tankların altında ezildiler. Bir ay boyunca halkımız yılmadı gece gündüz demeden sokaklarda caddelerde nöbet tuttu uyku uyumadılar. Darbe de böylece önlenmiş oldu... Âşık Ali Ataş

Devamını Oku
Ali Ataş

OTUZ ALTI YILLIK İLÇE:
Kahramanmaraş’tan Pazarcık üzeri 110 kilometre kazıklı üzeri 66 kilometre uzakta ceviziyle ünlü bir ilçe vardır. O ilçe Çağlayancerit. İnsanları temiz, dürüst, mert, yiğit mülayim ve misafirperverdirler. Çağlayancerit halkı bu güne kadar çok siyasetçi dinledi konuşan her siyasetçiye inandı. İlçede
36 yıldır, dönem, dönem belediye başkanlığı yapmış Hasan Kekil A.Nazım Engizek. K.Mehmet Yıldızlı, Üzeyir Kızılseki Hanifi Sarıaltun Başkan Hasan Kekil döneminde 1987 yılında ilçe oldu. İlçe yolu asfaltlandı.
Sayın A.Nazım Engizek döneminde ilçeye birçok okullar mahallelere köprüler yapıldı. Sayın K.Mehmet Yıldızlı döneminde Arılık tepesine 2 okul bir sosyal tesisler bir devlet hastanesi yapıldı. Hastane var amma doktoru yok gelen doktorlar da çok kalmıyor tayin isteyip gidiyorlar. Çünkü orası hastane yapılacak bir değildi. Mesleği veteriner hekim olan
Üzeyir Kızılseki 31 Mart 2014 Tarihinde Belediye başkanı seçildi. İki yıl içerisinde ilçe ve mahallelerinde parka taşı döşenmeyen cadde ve sokak kalmadı.
Üzeyir Kızılseki döneminde ilçeye Sağlık ocağı ve bir Taziye evi Petrol civarına 300 yataklı çok proğramlı lise yapıldı. Birçok köylere Taziye evleri ve okullar yapıldı. Ancak 18 Ekim 2015 tarihinde ilçe yolunun genişletilmesi ve tamamen yapılması için büyük bir kalabalık eşliğinde çatal ağaç mevkiinde dana kesilerek görkemli bir açılış yapıldı.

Devamını Oku
Ali Ataş

SU KAYNAKLARIMIZ
Ayran pınarı dendiğinde akla ayran gelir pınarın gözünden çıkan su tazyikli olduğundan ayran gibi beyazdır biraz aşağı doğru akınca normale döner. bu suy zamanında hiç kurumaz senelerce çağlayarak akardı. Şimdi ise bahar aylarında coşar güz mevsimi geldiğinde kurur. Ayran Pınarı, köyün kuzeyi Engizek dağı ile Nurhak sınırındadır. Çağlayancerit’in dört bir yanında bulunan çeşme, pınar, göz, kaynak, dere sularını
İncelediğimizde köyün sulak olduğunu görürüz. En büyük su kaynağı Küçükcerit’te Aksu kaynağıdır. Aksu mahallesi arazileri Yalangoz, Akdere, Kızılseki arazilerini sular. Son yıllarda Helete’nin ve
Bozlar’ın Kulyanlı’nın içme sularını karşılıyor. Aksu Ulu Dere ile birleşerek kısıktan Bozlar köyünün bir kilometre aşağısında Adıyaman, Gölbaşı Suyu ile birleşir. Bu su tüm Pazarcık ve Narlı Ovasını sulayarak Ceyhan suyuna karışır. Köyün diğer su kaynakları Değirmen Gözü, Bu su adını suyun altında kurulu beş su değirmeninden almıştır. Zamanında yan yana üç değirmen döndürecek kadar suyu vardı. Bu su ilçenin içme su ihtiyacını karşılamakla birlikte hem de arazileri sular. Kilise’nin arkı Değirmen Gözü’nün iki yüz metre yukarısındadır.
Zamanında bu arkın yakınında Kilise varmış. İsmini oradan aldığı söylenir. Bel kalınlığında suyu vardı. Genelde arazi suyu ve yaz evlerinde içme suyu olarak kullanılır. Fakat 6 Şubat depreminde kurudu. İlçenin kuzeyinde İncecikler Pınarı vardır. Göl bağlanarak bahçe sulanır.Keklicek’te bilek kalınlığında su vardır.
Bu suyun çevresinde birkaç ev var. Hem içme suyu hem de bahçe sulamada kullanılmaktadır. Gücük suyu bel kalınlığındadır. Bu bölgede Mahmutlar, Kara Yusuf’lar, Veli Çavışlar ikamet etmektedir. Hem içme suyu hem Arazi sulamada kullanılır. Ne yazıkki 6 Şubat depreminde bu suda kuruudu. Kürt Pınarının ayak bileği kadar suyu vardır. Bu su Kara Veli’lerin içme suyudur. Akdere’nin karşısındaki çatta iki bilek kalınlığındadır. Bir müddet Akdere mahallesinin muhtelif yerlerine yapılan çeşmeler

Devamını Oku
Ali Ataş

YAZ EVLERİ VE MAHALLELER:
Helete mahallesi ilçeye uzaklığı 18 kilometre, Bozlar 20 kilometre, Engizek mahallesinin ilçeye uzaklığı sekiz kilometre, Kahramanmaraş’a yüz on sekiz kilometre bir ilkokulu, Bir camisi vardır. Alikocalar evlerinin ilçeye uzaklığı yedi kilometre, Kahramanmaraş’a uzaklığı yüz on yedi kilometre bir ilkokulu, bir camisi var. Hatun holuk evleri ilçeye uzaklığı üç kilometre, Kahramanmaraş’a yüz on üç kilometre okulu yok, bir camisi var. Arkbaşı evleri ilçeye uzaklığı yedi kilometre, Kahramanmaraş’a yüz on beş kilometre bir okulu, bir camisi var. Biçmeoluk evleri ilçeye uzaklığı On dört kilometre, Kahramanmaraş’a yüz yirmi dört kilometre okulu ve camisi yok.
Devrent evleri ilçeye uzaklığı on iki kilometre, Kahramanmaraş’a yüz yirmi bir kilometre okulu ve camisi yok. Cüceler evleri ilçeye uzaklığı on beş kilometre, Kahramanmaraş’a yüz yirmi altı kilometre okulu ve camisi yok. Karafirez evleri ilçeye uzaklığı iki kilometre, Kahramanmaraş’a yüz yedi kilometre. Bir yatılı okul var.
Camisi yok. Gücük evleri ilçeye uzaklığı Beş kilometre, Kahramanmaraş’a yüz beş kilometre bir ilkokul, bir camisi var. Yalangoz evleri ilçeye uzaklığı altı kilometre Kahramanmaraş’a yüz dört kilometre okulu yok, bir camisi var. Mercen evleri ilçeye uzaklığı yedi kilometre, Kahramanmaraş’a yüz üç kilometre camisi ve okulu yok. Kızılseki evleri ilçeye uzaklığı
9 kilometre, Kahramanmaraş’a yüz bir kilometre okulu yok, bir camisi var. Erinci evleri ilçeye uzaklığı on iki kilometre, Kahramanmaraş’a uzaklığı yüz on üç kilometre okulu ve camisi yok. İçme suyu Aksu’dan elektrik ile pompalanır… Âşık Ali Ataş

Devamını Oku