Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Devamını Oku
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
SARDI
Dudağından çıkan yangı
Beni sardı seni sardı
Aşk denilen kara sevda
Canı sardı teni sardı
Ben bu sırra ermemişken
Bir ihtimal vermemişken
Böyle yangın görmemişken
Yüreğimi yeni sardı
Söylediğim gazel idi
Yaşayışım özel idi
Neşem öyle güzel idi
Sevdaların yeli sardı
Aşkla yanan tenim gibi
Ateş tutan elim gibi
Etrafımı benim gibi
Sürü ile deli sardı
Ali ABDÜLKERİMOĞLU - SİMAV - KÜTAHYA
Oğluma Nasihat
Bu dünyada yaşamaya bak oğlum
Hiç çalışma sakın bakma bir işe
Yosmalarla kadehleri çak oğlum
Çek rakıyı kavun peynir bir şişe
'Dünya varmış yâ ki yokmuş' sana ne
Eş - dost kimmiş, baba neymiş ana ne
De ki canım hep bunlardan bana ne
Geceleri yâr koynunda dal düşe
İç bâdeyi güzellerin elinden
Sar kolunu dilberlerin belinden
Buseler çek al dudağın gülünden
Yaşın iner yüz yaşından on beşe
Doğrulukmuş, dürüstlükmüş geçiver
Onlar boş lâf, kuyruğundan çekiver
Hepsinin üstüne su içiver
Ayak uydur, zaman, 'hal ve gidiş'e
Karıştırma beyaz ile karayı
Akrabayla açık tut hep arayı
Savur gitsin malı, mülkü parayı
Değer verme altın ile gümüşe
Senin için enâyiler var olsun
Yaşadıkça tâlih sana yâr olsun
Kız seversen pantolonu dar olsun
Sakın ola heves etme genişe
Nasihatım, sağa -sola saptırma
Hortum kullan, etrafına çaktırma
Evlenirsen resmi nikâh yaptırma
Sahtesini kıydır ' Hoca Memiş'e'
Ali ABDÜL KERİMOĞLU/SİMAV
Başlık: Garip Görüntüler
--------------------
GARİP GÖRÜNTÜLER
Ben bu hali yeni gördüm
Gökte uçan gemi gördüm
Aynalara baktığımda
Beni değil eli gördüm
Zengin dağlar aşıyordu
Fakir buna şaşıyordu
Karanlıkta gezen körler
Bir de ayna taşıyordu
Telsiz çalan sazlar gördüm
Yetmişinde kızlar gördüm
Kanadı var,kuyruğu var
Uçamayan kazlar gördüm
Avcı tüfek atıyordu
Kazlar ona bakıyordu
Ne acayip görüntü bu
Sinek fili taşıyordu
Felek ferman yazıyordu
Kız anaya kızıyordu
Bu kavgayı gören baba
Ortalıktan tozuyordu
Çoban bir halt ediyordu
Bilge davar güdüyordu
Eşek denen koca kulak
Ata binmiş geziyordu
Ali Abdülkerimoğlu
ALTIN ELMA ÖDÜLÜ
Anadolu Gazetesi sahibi Gazeteci Şair ve Yazar Sn. Ali ABDÜLKERİMOĞLU “Amasya Altın Elma Yarışması”nda ALTIN ELMA ödülü kazandı.
Amasya Valiliği’nin bu yıl 3.’sünü düzenlediği; Türk Sanat Müziği (TMS) Beste Yarışması Finaline, 500 eser katılmış ve bunlardan seçilen 10 eser finale kalmıştı. Yarışma bu 10 eser arasında gerçekleştirildi.
Bu finale kalan eserler arasında Sn. ABDÜLKERİMOĞLU’nun, Mersinli Bestekar Sn. Doç. Abdulgani TAKMAZ’ın “TANRI HUZURUMA SEV DE GEL DEDİ” ADLI Mahur Makamındaki eseri de vardı. (Eser TRT Sanatçılarından Melda KUYUCU tarafından seslendirildi.)
Belediye Başkanımız Sn. Dr. Rıza ÖZDEMİR tarafından, eser büyük beğeni aldı. Sn. ABDÜLKERİMOĞLU’nu 19 Haziran 2007 Salı Günü makamında kabul eden Başkan ÖZDEMİR; “- Böyle güzel bir eseri yazarak bizleri çok mutlu ettiniz, Simav’ımızın adını bu güzel şiirinizle duyurduğunuz için çok teşekkür eder ve Simav Halkı adına sonsuz şükranlarımı sunarım…” dedi ve kendilerine bir şükran plaketi sundu…
TANRI HUZURUMA SEV DE GEL DEDİ
Tanrı Huzuruma Sev De Gel Dedi
Sakın ha ağlama, gül de gel dedi
Beşikten, mezara hep aşkı oku
Sevginin sırrını bil de gel dedi…
Böyle bir emirle, sevdaya daldım
Dünya işlerini engine saldım
Öylece okuyup, aşk okulunda
Güzeller sevmeye ehliyet aldım…
Sevmeden yaşamak, bir cinnet imiş
Yâr ile her diyar, memleket imiş
Anladım gönülden, candan sevince
Her güzel bir Leyla, çöl cennet imiş...!
Haber Arşivi
SONBAHAR VE ALİ ABDÜLKERİMOĞLU
19:10, 4/4/2007..
'Mutluluk müebbet cezamız olsun'
Sonbahar, Simavlı şair Ali Abdülkerimoğlu’nun ilk şiir kitabı. İlk baskısı 1994 yılında yayınlanan Sonbahar, taşralı bir şairin sıcak şiirlerine kucağını açmış. Benim gördüğüm Sonbahar, Simav’da 2004 yılında basılmış.
“Yıllar önceden beri yüzlerce, belki binlerce çeşitli konularda şiirler yazdım. Daha doğrusu yazmaya çalıştım. Fakat bunların birçoğunu kendim beğenmeyip yırtarak yok ettim, birçoğunu da koruyamadım. Daha sonra da yazdıklarımı kendi gazetemizle başka gazete ve dergilerde yayınladım. Bunları 1994 yılında toplayarak “Sonbahar” adlı kitabımı çıkardım.”
Yukarıdaki satırlarda şairin şiirlerinin ipuçlarını da görüyoruz. O, kendisini zamana bırakacak olan “Molla Kasım”ı beklemeden, beğenmediği şiirlerini yırtarak yok etmiş. Demek ki şiirlerini seçebilme hünerinin sahibi.
Kendisiyle 2004 Temmuz’unda Söke Öğretmenevi’nde görüşmüştüm. İlçemize gelen konuk şairlerle Öğretmenevi’nde buluşmuştuk. Akşamüzeri serinliği başlamıştı. Çardak altındaydık. Birinin adımı seslendiğini duydum. Baktım, en ulu ak servi ağaçlarından birine belini dayamış olan Tayyar Tahiroğlu’nu gördüm. Yanındaki yaşlı şairle birlikte bana gülümsüyordu. Kalktım, yanlarına gittim, rica mica dinlemedim, ellerini öptüm.
Tayyar Tahiroğlu’nun; “Oyhan, bize sahip çık. Hele Ali Abdülkerimoğlu’na hepten sahip çık. Bu kadar gencin arasında iki yaşlı biz varız. Üstelik ben sonbaharımdayım, kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Belki sonbaharı bir daha göremem.” deyişini unutamam.
Ali Abdülkerimoğlu durur mu? “Tayyar, sonbaharda olan benim. Üstelik, “Sonbahar” ilk şiir kitabım. Belki sen sonbahara biraz yakınsın ama bu genci üzmeye çalışma. O daha ilkbaharında olmalı. Bana göre sen de öylesin…” demişti.
Sonbahar, Tayyar Tahiroğlu’nu sevmiş olmalı, onu aramızdan çekip aldı.
Sonbahar[1], yedi tanıtım yazısının yer aldığı bir şiir kitabı. Kitabın basım giderlerini Dr. İbrahim Naci Eren karşılamış.
Tayyar Tahiroğlu “Bu Kitap İçin” başlığı altına bakınız ne demiş?
“Kırkından sonra saz çalmak yerine, işte ürün vermenin tam zamanı diyerek, yetmişinden sonra kitap yazılırsa bu kadar yazılır.”
“Ne diyelim, Allah kimseyi kitapsız komasın! ”
(Sonbahar, Tanıtım s. IV)
Ya kendi temennisi? Oldukça düşündürücü.
“Ayrıca sayın okuyucularımdan da bir istirhamım olacak: Şiirlerimden güzel bulduklarını güzellik için, güzel bulmadıklarını kalem ve gönül hatırı için okumaları, hata ve yanlışlarımı bağışlamalarıdır. Saygılarımla.”
(Sonbahar, Tanıtım s. VIII)
Taşralı bir şairin büyüklüğünü gördünüz mü? Nedense o, yüksekten uçmuyor, efendilik sınırlarına sığınıyor. “Kalem ve gönül hatırı için okumak”, ne kadar güzel bir dilek değil mi?
Düşünüyorum, başka hangi şairimiz ya da şairlerimiz; Ali Abdülkerimoğlu’ndaki alçakgönüllülüğü yakalayabilmiştir?
SEVMEK
Tanrı huzuruma sev de gel dedi
Sakın ha ağlama, gül de gel dedi
Beşikten mezara hep aşkı oku
Sevginin sırrını bil de gel dedi
Böyle bir emirle sevdaya daldım
Dünya işlerini engine saldım
Öylece okuyup aşk okulunda
Güzeller sevmeye ehliyet aldım
Sevmeden yaşamak bir cinnet imiş
Yâr ile her diyar memleket imiş
Anladım gönülden, candan sevince
Her güzel bir Leyla, çöl cennet imiş
(Sonbahar, s. 17)
Ali Abdülkerimoğlu
“Yâr ile her diyar”ı memleket bilenlere selam olsun.
Sonbahar, okunacak kitaplar listesine alınmalı.
Bir: Güzel olduğu için.
İki: Kalem ve gönül hatırı için…
Tel: 0 274 513 80 94
--------------------