Adem var olmadan dünya su iken,
Cebraile rehber olmadı mı Ali?
Kedreti kandilde beşi bir iken,
Sen kimsin deyipde sormadı mı Ali?
Fark etmeyen gönül alır havayı,
Kün deyince var eyledi duâyı,
Bir kayadan seksen yüklü deveyi,
Ziramın borcunu vermedi mi Ali?
Zahirde batıda her ilmin başı,
Mancınığa koyup atardı taşı,
Bir başka bulunmaz benzeri eşi,
Hayberin kapısın kırmadı mı Ali?
Çekip zülfükarı vermezdi aman,
İnkarın kalbinden gitmedi güman,
Peygamber Mirac’a gittiği zaman,
Aslan olup yolda durmadı mı Ali?
Veli’ler Makamı yüceden yüce,
Nebüvvet gündüzdür velayet gece,
Otuziki harften çıkardı hece,
İlim anahtarı olmadı mı Ali?
Yüzondört süreyi be de bitiren,
Köle olup teraziye oturan,
Üç şart ile bir krala satılan,
Keşmirde kafese girmedi mi Ali?
EMEKTAR dermanı sende bulunca,
Evvel Ali sonu Bektaş olunca,
Erzene dağında darda kalınca,
Selmanın carına gelmedi mi Ali?
20.10.2002
İLYASHACI KÖYÜ
Kayıt Tarihi : 18.9.2006 20:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Birgün Server-i Enbiya mescidde oturmuş idi. Cebrail geldi. Sultan-ı Enbiya, Cebrail ile söyleşirdi. Eshâb-ı kiram mescide gelip, Seyyid-i kâinatı meşgul görüp, bildiler ki, Cebrail ile söyleşir. Sükût edip, oturdular. O sırada hazret-i Ali içeri girip, selâm verip, yerine oturdu. Hazret-i Osman gelip, selâm verip, yerine oturdu. Sonra Ebû Bekr gelip selâm verdikde, Cebrail ayak üzerine kalkdı. Sultan-ı Enbiya de ayak üzerine kalkdı. Eshâb-ı kiram, Server-i kâinatı ayak üzere kalkdığını görüp, hepsi ayağa kalkıp, hayret etdiler. Zira Fahr-i âlem, Eshâb-ı güzînden kimseye ayak üzerine kalkmamışdır. Sonra bu hususu, hazret-i Resul-i ekremden sordular.
Buyurdular ki:
— Ebû Bekr-i Sıddîk mescide girip, selâm verdiği zemân, Cebrail Ebû Bekr-i Sıddîka ta'zîm için ayak üzerine kalkdı. Ben de ayak üzerine kalkdım. Sonra, ya kardeşim Cebrail, Ebû Bekre ne için ta'zîm etdiniz, diye sordum.
Dedi ki:
— Yâ Resûlallah! Ebû Bekre ta'zîm bana vâcibdir. Zira Ebû Bekr benim hocamdır. Ben sordum,
— Neden dolayı hocandır.
Cebrail dedi ki:
— Yâ Muhammed! Hak teâlâ, Âdem aleyhisselâtü vesselâmı yaratdığı zaman, meleklere, hazret-i Âdeme secde ediniz, diye emr etdi. Benim hatırıma geldi ki, secde etmiyeyim. Ben ondan efdalim. Zira ki, o balçıkdan yaratılmışdır, dedim. Bunun üzerine olmağa niyyet eyledim. O zaman ki, Ebû Bekrin ruhu arş altında nurdan bir köşk içinde idi. Köşkün kapısı açıldı, Ebû Bekrin ruhu çıktı.
Bana dedi ki,
— Yâ Cebrâîl secde eyle. Sakın muhalefet etme. Bunu üç kerre tekrarladı. Arkama üç kerre eliyle vurdu. O sırada kalbimden kibr ve enâniyyet ve inâd gitti. Âdeme secde eyledim. Benden kibr ve enâniyyet, iblise intikal edip, Âdeme secde etmedi. Ebedî tard edilip, mel'ûn oldu ve ben de ebedî se'âdete kavuşdum. Ya Muhammed Ebû Bekr bu şeklde bana hoca olmuşdur, dedi.
Kaynak: Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin
Bağa, bağın sakinlerine ve şiirin şairine selam olsun.
Ancak;
'Adem var olmadan dünya su iken,
Cebraile rehber olmadı mı Ali?
Kedreti kandilde beşi bir iken,
Sen kimsin deyipde sormadı mı Ali?'
Bu dörtlükteki düşünceye katılmıyorum, haklı ve doğru bulmuyorum canlar.
İnkarın kalbinden gitmedi güman,
Peygamber Mirac’a gittiği zaman,
Aslan olup yolda durmadı mı Ali?
Hz.nin Ali İslama hizmetleri saymakla biter mi?
Teşekkürler bu güzel şiir için
TÜM YORUMLAR (3)