Çiçekleri renksiz hayal edebilirmisiniz, ve de kokusuz
Ayranı tuzsuz severmisiniz? ayrıca çokta sıcak.
Yaman iştir bunlara evet demek,
Yaman biraz hafif kaldı değilmi üstat?
Ya çok yaman yada katmerli yalan
Henüz aldığı dondurmasından daha birkez bile yalayamadan
Çamura düşürmüş çocuk gibi bakıyor tüm insanlar,
Ve kırıyor elindeki boş külahı basıyor yerdekli çilekli dondurmaya öfkeyle.
Ey afacan sevimli çocuk!
Saatlerce oynamak için aldığın balon daha şişirirken patlarsa,
Ya da yapmak için bir hafta uğraştığın uçurtma ilk havalandığında;
İpi ihanet ederde, kopup kaybolursa çatıların ardında
Sakın üzülme...hele ki asla yıkılma
Nasıl duymuyorlar seni, sanki dinliyorlar
Neden göremiyorlar seni, oysa bakıyorlar
Yanlız rüyalarda olur sanma
Bağırıp duyuramamayı,
Koşup yetişememeyi...
Hayatın içindede oluyor bazen bak.
Örnek ol büyüklerine aslanım
Onlar sevgiyi yüreklerinden atmışsa, öğret onlara;
Bakarken görmeyi dinlerken işitmeyi, dokunurken hissetmeyi
Farklıdır çünkü;
Bakmakla görmek, duymakla işitmek, dokunmakla hissetmek
Sevgi olmadan anlayamaz insan hiç birşeyi
Renkleri acı görür,
Şarkıları soğuk zanneder,
Buz ne kadar siyah der,
Yada ne hoş kokuyor bu mermer
Girer beş duyusu birbirine, ezer çicekleri, yok sayar yoksulları
Döver çocukları, tekmeler kedileri
Tek ayağının tabanıyla seksen karınca ezer
Yinede insanım diye gezer
Atladımı son model arabasına
Tamgaz geçer ayaz bir gecede görmeden otobüs durağında
Titreyerek bekleyenleri ve de ihmal etmez yerdeki pis suyu
Zangırdayan karaltıların üzerine paltosuzluklarından istifade
Bolca sıçratmayı, hatta baştan ayağa banyo yaptırmayı
Ona göre ahmaktır kuşlara ekmek ufalayan teyze
Hele sokak ortasında bozulan; ihtiyar patatesçinin külüstür kamyonetini
Kan ter içinde iten gence ne demeli?
Olsa olsa avanaktır ona göre
Ey ondört yıldır aynı binada oturan ama birbirlerini tanımayan insancıklar
Senin gibileri bilirim ben. Sen benim kim olduğumu biliyormusun?
Senin ciğerini sökerim lan!
Veya kaç paralık adamsın? Sürdürürüm seni hemşerim... gibi..
Bu kahpe edebiyatı çok sevenler, evet evet sizler!
En küçük bir sorunda ya belindeki silaha, ya cebindeki paraya
Yada pek hatırlı bir zevatın telefonuna sarılan tosunlar
Haydi açın bakalım kulaklarınızı; eskiden beri merak ettiğim birşey var
Şimdi size onu sormak istiyorum.
Birbirlerini öldüren, birilerini döven, herkese söven, gülleri koparan,
Kapıları kıran, insanları hırpalayan; soyan, çalan, dolandıran, kandıran,
Ocak söndüren paralı parasız şehir ayıları geceleri uyuyabiliyormusunuz
Uyuyorsunuzdur umarım ama ben uyuyamıyorum
Bakın aslanlarım; hayat sürprizlerle doludur
Kesilirken kendiliğinden yarılan, kayık tabakta özenle dilimlenmiş,
Kıpkırmızı ve çekirdekleri ayıklanmış buz gibi karpuzu çatalının ucunda
Atarken ağzına; gözlerin kapalı
Keskin bir limon ekşiliği kaplayıverirse içini sakın şaşırma
Algı ve yanılgı ikiz kardeştir
Birbirine karıştırmamak zor zenaattır
Sevgi ister hadsiz, sınırsız
Geçmeden Bor'un pazarı
Vakit varken aç gözünü tosunum
Gönlünü sevgiyle doldur, göreceksin herşeyin ne kadar farklı olduğunu
Yoldaşınsa şayet sevgi anlayacaksın birgün mutlaka
İnsanlığın, kardeşliğin, paylaşmanın, tazecik ve sıcacık
Bir pide kokusu gibi geldiğini buram buram
Ve anlayacaksın birgün mutlaka...!
Kıpkırmızı yakut tanelerinin, nar tanelerinden daha değersiz olduğunu
Düştükten sonra kalkıp üstünü silkelerken ağlayan çocuğun
Göz yaşlarının ne kadar temiz, ne kadar berrak,
Ve o çocuğun ne kadar masum olduğunu...
Tayfun Mutlu - Ocak 1998
Bahçelievler İSTANBUL
Kayıt Tarihi : 29.11.2006 12:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!