Algı Çevresinin Planktonları

Ünal Serhat Yorgancı
94

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Algı Çevresinin Planktonları

I

Saat üç, tam o ara, dünyanın dikişi sökülüyor.
Gecenin köhne hükmü hâlâ yürürlükte,
Oysa sabahın gölgesi kapıda.
Uyku ile uyanıklık arasında sıkışmış insanlar,
Biri gözlerini yeni açıyor,
Diğeri henüz kapayamamış.
Bazısı uykudan bir damla tat almış,
Bazısı hiç ulaşamadan doymuş düşlerine.

İşte böyle çelişkilerle örülmüş hayat,
Her biri bir ilmik: hilaf, cedel, tereddüt.
Ve ben, elimde kalem,
Bu düğümü size anlatmaya çalışıyorum.
Ey akıllı ve kudretli halk!
Siz ki bu derin bilmecede
Kendi aklınızın aynasına bakıyorsunuz.

II

Tam kararında bir karmaşayım.
Hafızamın taşlarına kazılmış hikâyeler:
Thermopylae’nin kıyısında
Bir cesaret mi yaftalanır, yoksa bir ihanet mi?
Bu soruların cevabını bilmem.
Bilirim ki kuantum parçacıklarını,
Tesalya’nın tozunda yürürken düşünürüm,
Kendini ölü sanan bir insandan daha az karmaşık.

Eski bir hurafe kadar şüpheli.
Bilmem ki Truva’nın düşüşü
Bir kahramanlık mı, yoksa yanılgı mıydı?
Fizik kurallarını anlayan biri,
Kendini ölümsüz sanabilir mi gerçekten?
Ben, yirmi birinci yüzyılın başlarında,
En uzak karanlıklar çağında yaşadım.
Ben, yirminci yüzyılın bıkkın gecelerinde,
Gözlerimi bir ideali oyar gibi açtım.
Gençliğimde sevdalardan çok
Karakol duvarlarına dokundum.

III

Fahişeler derim size,
Mutluluğun siyah beyaz portresi onlar.
O daracık geçitlerde kalplerini geniş tutarlar,
Karanlığın içinde ışığı korurlar.
Ve belki de bu yüzden
Hem severler insanları,
Hem sevilirler kendilerinden bihaber.
Başka bir sırrı vardır mutluluğun:
Herkesi düşünmeyecek kadar özgür,
Kimse tarafından tam anlaşılamayacak kadar derin.

Öyle dar, öyle sahte bir evrende yaşarlar ki
Ruhaniyetlerini geniş tutmak zorundadırlar.
Başkalarını düşünmekten azade,
Kendilerini düşünmekten muaf yaşarlar.
Çünkü mutlulukları,
Ne birileri tarafından ölçülür
Ne de birilerine adanır.

IV

Sorunun cevabı,
Bir su birikintisinin dibinde saklıdır.
Ama gerek yok, öldürmesek de olur.
O kalın sesleri, sert yüzleri,
Varsın köy yollarında kalsın.
Daha yapacak çok şeyimiz var,
Örneğin ben,
Henüz hiç bir kara yılanı görmedim.
Hayat, ilm-i ihtilaf düzeninde
Bir sarkaç gibi gidip geliyor
Siz ey aydınlık avcıları,
Bir aynada hem kendimi hem sizi gösteriyorum.

Bilmem ki Spartalı bir akşam
Zafer mi yazar taşlarına, ihanet mi?
Ya da zaman, kuantum parçalarında çözülürken
Gençliğim kadar geniş hayallerimde
Parçaların sesini dinlemek,
Zamandan bile daha yavaş olmak zorundadırlar.
Bir süre sonra, ellerinde
Bir geçmişin dokusu oluşur
Saatçiler ne kendi yüzüne ne başkasına küser,
Çünkü bir ibre bile her şeyi başlatabilir.

Balıkçılar neden denizi suçlamaz?
Bu sorunun anlamı karışık, yanıtı saçma.
Suçlanmayabilir deniz, öyle kalsın.
Tıpkı köylüler gibi; sessiz, hareketsiz.
Hayatta bilmediğim çok şey var hâlâ.
Bir badem ağacı hiç görmedim mesela,
Ama kendimi eksik saymıyorum.
Bir gün şüphenin gaddarlığını silip,
Perdelerin ardındaki mitleri gösterebilirim.

Ünal Serhat Yorgancı
Kayıt Tarihi : 4.2.2025 12:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!