Doğdum ve yaşıyorum.
Kordon boyu çakıl serilirken
Ayaklarımı kanatan belirsizlik
Yolun nereye çıkacağını bilmeden atılan adımlar
Eserken sitem rüzgarı körpe dalların yanı sıra köklü meşelerin arasında
Aklım da tek bir yanılgı
Rastlaşmamayı dilemek yollarında
Sen bana gülümse,
Gönül bahçemde verim çok
İçimi ısıtsın sevdan bu yeter bana
Bilseydim masumiyetinin tonunu
Bir başka severdim siyahı
Aç gözlerini ışığını gecem epey puslu
Diyarlarından kovulmuş çocuklar gördüm
Yarına yüz tutmuş soğuk umutları vardı
Hiç bir ateş ısıtamaz o elleri
Hiç bir tebessüm hatırlatamaz masumiyeti onlara
O çocuklardan biri de sendin
Nasıl incinebilir bir serçenin yüreği
Sürgün edilircesine kentinden
Nasıl batabilirse güneş en körpe gece de
Yeşermeyi beceremeyen bir filiz kadar tecrübesiz
Yolunu bulamayan bir seyyah gibi yüreğim
Kervanlar boyu tozlu ayaklarım
Yozlaşmış medeniyetlerin gölgesine sığınmış
Hükümsüzlüğü ile savrulmuş topraklar da bu ebedi sızının izleriyle yoğrulmuş bir ruhun bıraktığı acıdır yokluğun...
Girme cahille münakaşaya
Ne sen anlatırsın kendini ona
Ne de o anlar seni aslınca
Yorma kendini boşa
Girme gereksiz çabalara
Yeni bir antlaşmaya imza atarken
Biten mühür kadar talihsiz idi bakışların
Surlar altında kalan düşüncelerin
Gitmek mi gerek bilemedim
Paylaştığım gökyüzü buğulu
Rüzgar bir başka esiyor bu gece
Mezopotamya'nın dağlık coğrafyasın da bir özlemleri başucuma koyuyorum
Bir de zamansız sevdaları,
Bir seni özlüyorum
Yalnız seni.
Biraz durgunum bu gece
Bir farkı varmışcasına diğer herhangi bir geceden
Dalgın, ruhum gezinti de.
Çarpıştığı rüzgarlarla savrulurken
Güneşin bulutlar arasından çıkıp gelmesini beklercesine
Elimde ki arpa suyuyla aya göz kırpıyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!