-Zülfikâr Yapar Kaleli'ye-
Candan özge dostum bilip saydığım,
Aleykümüsselâm ve Berekâtüh.
Gönül harmanına döküp yaydığım,
Aleykümüsselâm ve Berekâtüh.
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
bütün çalışmalar Ozanca...tebrikler
Her iki dosta da en kalbi selam ve saygı sunduk.
BUNCA SAHABENİN ADININ YANINA KOYMUŞSA ŞAİR 'Gitsede kurtulsak kartaloz cadı!
Hâlis piç mamülü, gâvur icâdı,
' BUNCA AĞIR SÖZÜ...DÜŞER GÖNÜLDEN VE DE DİLDEN...BİLE...
:) öğrenmem gereken bazı şeyler var.
kutlarım sizi.
-
bir şey var, her millet önce vatanını düşünür. her ülke için farklı farklı yaşayışlar vs. sözkonusuyken; bir savaş çıkarsa mesela, herkes birleşir. Çünkü bilinir ki o ülkeyi inşa edenler o ülke üzerinde oturanlardır. Demek istediğim, mesela faraza burayı işgal etseler kim işgal etmiştir? buna çanak tutan kimdir? Kimsenin gücü yetmez bizi burdan etmeye, biz fırsatlar sunmazsak mihrakların ellerine
şiire dil uslubunu uygulamak
uyumlu sude kelimeler
dem aldım
kutlarım saygılarımla
Merhaba:
İlhami Erdoğan'ın şiirlerini çok okudum. Buraya geldikten sonra da okuyorum ama bu şiire yeni rastladım.
Bu şiirle tanışıklığımız belki on sekiz- on dokuz sene evveline dayanır.
O zaman Ozan İlo'ya mektuplar yazar, mektup alırdım. Onun şahsında Bursa E tipi cezaevinde yatan gönüldaşlarımızla da dertlesir selamlaşırdık.
Bir gün mektuba şöyle bir şiircik eklemiştim.
Özüm yüreğimde hasret duyduğum,
Esselam aleyküm ve rahmetullah
Candan içre, öz yerine koyduğum,
Esselam aleyküm ve rahmetullah
Bu ''düzen'' göçüyor, duyun ahali,
Onun boynunadır varsa vebali,
Cömertliği Ebubekir timsali,
Esselam aleyküm ve rahmetullah
Resul-ü Ekrem’in ıyal, alisi,
Tümden olmuş Ehl-i Beytin delisi,
Hattab oğlu Ömer adaletlisi,
Esselam aleyküm ve rahmetullah
İçim kan ağlarken yazmam mı ağıt,
İlim arif işi, gerekmez öğüt,
Osman’la Kuran’ı hatmeden yiğit,
Esselam aleyküm ve rahmetullah
İşkenceye maruz koyunca bahtı,
Ali’nin mertliği gönlünün tahtı,
Bir yana koyamam amanı, ahtı,
Esselam aleyküm ve rahmetullah
Hasan, Hüseyin’e sevdalı kişi,
İslamı yüceltmek olmalı işi,
Ey yarlar sultanı, sahabi eşi
Esselam aleyküm ve rahmetullah
Garibim yurdumda, kaybolmuş sılam,
Dünü düşünürüm, şaşarım balam,
Kaleli’den kucak dolusu selam,
Esselam aleyküm ve rahmetullah
Bu şiirin “Çivinin iki Yüzü” kitabında nakarat kısmı farklı yazılıdır.
Bu şiirciğe cevap yukarıda okumakta olduğunuz şiir geldi. Biz sevinci, acıyı, hüznü birlikte yaşadık gönüldaşlarımızla.
Bu zaman içerisinde Ozan’ın babasının telefonunu da öğrenmiştim. Babasına telefon açar dertleşirdik.
Daha sonra mı? Kısmi af çıkınca Ozan İlo'da özgürlüğüne kavuştu ama ben bir boşluğa düşmüştüm. Artık mektupla dertleşecek bir Ozan İlo yoktu cezaevinin loş koğuşlarında.
Birkaç kere eve telefon açtım gözaydınlığı için. Bu arada Ozan ile de görüşmek istiyordum. Telefona babası çıkar yok derdi ama üzmeden derdi. Son zamanlarda telefona bir kız çıkıyor ve “abim yok” diyordu.
Bu sebepten dedim ki;
Bu beşinci mektup yazdığım, emi,
Yazdım yazdım, bir cevabın gelmedi.
Bunlardan ibaret değildi cemi,
Bozdum bozdum, bir cevabın gelmedi.
Nasıl, ne haldesin bilmek isterim,
Hak nasip ederse, gelmek isterim,
Seninle dertleri bölmek isterim,
Sızdım sızdım, bir cevabın gelmedi.
Gözüm yolda kaldı, gönlümde acı,
Gelir, geçer haber vermez postacı,
Telefonda hep “yok” dedi bir bacı,
Kızdım, kızdım bir cevabın gelmedi.
Sizin ile gülemedim, yastayım,
Sonumu Hak bilir, fakat hastayım,
Sizler hürriyette, ben mahpustayım,
Gezdim gezdim, bir cevabın gelmedi.
Kim derse ki dünyalığa vuruldu,
İnanmam ben, ama bana soruldu,
Muhabbet tükendi, selam yoruldu,
Sezdim sezdim, bir cevabın gelmedi.
Söyle mecnun göremez mi önünü?
Cihan duydu yiğitlerin ününü,
Bekle bekle, Kaleli’nin gönlünü,
Üzdüm üzdüm, bir cevabın gelmedi.
Sonra yıl 1991 veya 1992 nin yaz ayı. Ankara’ya gitmeye karar verdim. Yanımda Ankara’yı çok iyi bilen bir arkadaşım da vardı. Çok özlemini çektiği Ozan İlo’yu bulacak görüşecektim.
Nihayet onun (yeni açmış olduğu bir kitapevinin) yerini öğrendim. Arkadaş la beraber oraya gittik. Dükkân zeminden biraz yüksekti merdivenle çıkılıyordu. Bir salına giriliyor, sağa sola kapılar açılıyordu. Sol tarafa yöneldik arkadaşla. Çünkü camekânlı dükkânın içi görünüyordu. Ben birinci kapıdan girince masadan sakalları uzunca biri kalktı, kendinden tarafa olan kapıyı açtı. Orta salonda karşı karşıya geldik. İçimden bir ses “işte aradığın ozan” demişti. O da “ Sen Kaleli’sin “deyiverdi. Sarıldık.
Bu olaydan sonra da Ozan’ın telefonu değişmiş olacak ki bir daha ulaşamadım. Adadan on beş yıl geçti. Oysa ben bu arada Ankara’ya o kadar çok gittim ki.
!990 yılına kadar yazdığım şiirlerde ozan İlo adının izleri vardır. Nasip olursa onları da Ozanın benimle yazıştığı şiirlerine rastladıkça anlatırım.
Hakkınızı helal edin.
Allah’a emanet olun.
Zülfikar Yapar Kaleli
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta