Önce tanitalim biz kendimizi
Ehlibeyt dostu aleviyiz biz
Bizimle basladi insan sevgisi
Ehlibeyt dostu aleviyiz biz.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
tebrikler.bundan daha güzel anlatılmazdı alevilik.başarılar
İslamın içinde ya da dışında görülmesi bu muazzam kültürü nasıl etkiler, tartışılır. Fakat Aleviliğin dışında bir İslam neye benzerdi, bence bu çok daha ilginç bir soru.
“Alevilik İslam içi mi dışı mı?” tartışmasında, “Alevilik İslam içidir” söylemine taraf olunmasının Alevilerin asimilasyonuna hizmet ettiğini görmenin zamanı geldi.
“Alevilik İslam’ın içindedir veya dışındadır” tartışmaları aslına bakılırsa Alevileri şamar oğlanına çevirmiş durumda. Zira öğrencisinin yüzünü tokatlayan bir hocanın şamarı sağla da solla da atsa sonuç bu davranışın şiddet olduğu olgusunu değişmediği gibi, her iki kalıp yargı da Alevilerin üzerinde benzer etkiyi yaratıyor. Diğer yandan her iki önerme zaten baştan sona sakatlıkla maluldür. Çünkü Aleviler tarihlerinde bu türden saçma sorulara hiç muhatap olmadılar.
Benzetmeyi sürdürür ve “Alevilik İslam içidir” seçeneğini Alevilerin yüzüne sağ elle atılan bir tokat olarak değerlendirirsek, dolayısıyla da bu elin tokadının sol elle atılana göre daha şiddetli ve acıtıcı olduğu anlaşılmış olur.
Bu cephede yer alan Aleviler dışında hemen herkes, Alevileri olduğu gibi kabul etmeye yanaşmayıp, bir de onlara kendi Alevilik tanımını dayatmaya kalkıyor. Cemevini ibadet yeri olarak saymıyor ve bu talebi dinde bölücülük olarak görüyor. “Müslüman iseniz, Müslüman’ın ibadet mekânı camidir” deyip Alevi'yi kendini Müslüman olarak ispat etmek istiyorsa oraya gelmeye davet ediyor. Bunun üzerine kendisine bu talebi götürene, karşısındaki Alevi, “Biz Hz. Ali’nin yolunu takip ediyoruz” dese de, muhatabı hemen, “Hz. Ali namaz kıldı. Hatta namaz kılarken camide öldürüldü” karşılığını vererek, ısrarla yine camiye çağırmaya devam ediyor. Keza Ramazan orucu ve hac meselesinde de Hz. Ali örneği verilerek, Alevi sürekli köşeye sıkıştırılıyor.
Özetlersek, “Alevilik İslam’ın içindedir” tezini benimsemek ve Aleviliği buna göre dizayn etmeye çalışmak, neresinden bakarsanız bakın Alevileri bir çıkmazın içine sokuyor. Bu eşitsiz güç ilişkilerinin ve bilgi birikiminin yarattığı olumsuz ortam ise her geçen gün daha çok sayıda Alevi’nin asimilasyon potası içine düşmesine yol açıyor.
Söz konusu çıkmaz hızla Alevileri Sünnileştirdiği gibi, buna direnenler bile zamanla üzerinden hiç eksik olmayan çok yönlü propagandanın da etkisiyle teslim bayrağını çekerek, Aleviliğine Sünni gözlüklerle bakmaya başlıyor. Kendini değerlendirmede Sünni İslam’ı çıkış noktası olarak ele almak gibi kimliksel bir kaymanın eşiğine geliyor. Süreç içinde de bu kişi eğer Alevi kimliğine çok duyarlı değilse, hele bir de inancıyla kuracağı temas kanalları kapalıysa, ki Alevilerin çoğunluğunun durumu böyle sayılır, alın size dört başı mamur potansiyel bir Sünni adayı!
Sünni hegemonyanın gücüyle mukayese edilince önüne geçilmesi zor gözüken bu olumsuz gidişatın sonunda, özüne sadık ve içi boşaltılmamış bir Aleviliğin ortada kalmayacağını ve Alevi nüfusun 20 milyon civarından kısa bir süre içerisinde yüz binli rakamlara ineceğini öngörmek kehanet sayılmasa gerek.
Çünkü Aleviler, kimliklerine karşı aralıksız tekrarlanan tüm bu topyekûn saldırı ve müdahaleleri püskürtecek bir kurumlaşmadan; güçlü teolojik, ideolojik, kültürel ve siyasi argümanlar üreterek, Alevi inancını bütünüyle savunacak, kanıtlarıyla meşrulaştıracak aydın ve bilim adamlarından henüz yoksun sayılırlar. O halde yapılacak tek şey kalıyor geriye, her Alevi’nin “İslam içi ve dışı” tartışmalarından uzak durması, bu yöndeki ısrarlı soru ve talepleri kesinlikle reddetmesi gerekiyor.
Ortamı ve gidişatı iyi analiz edersek, belli güçlerin Alevileri, Aleviliğin İslam’daki yerine dair tartışmaların bataklığında güreştirip, enerjilerini tükettirerek, bölüne bölüne küçük lokmalar haline gelecekleri günü iple çektiklerini sezememek büyük saflik olur. Keza Alevi çoğunluğun Sünniliğe tamamen teslim olmalarıyla “gerçekten yüzde 99 Müslüman bir Türkiye” hedeflendiğini hâlâ anlayamamak ise ayrı bir saflik olur.
sorumluluk hepimizim işi.tebrik ederim.şiirlerime beklerim
Gurur kibir batagina düsmeyiz
Palavrayla, yalanlarla sismeyiz
Ser veririz davamizdan geçmeyiz
Ehlibeyt dosstu aleviyiz biz.
yüreğinize kaleminize sağlık..inanın çok çok güzel dizeler..
cenk aksal
Güner Bey, şiiriniz bir harika yüreginize sağlık,nereden baksan güzel devamını bekleriz.
hocam yüreginize kaleminize saglık
tek kelimeyle süper
sözü olan gelsin
erbabı bilen içsin
bizim köprüden gelen gecsin...
sevgilerimi yolluyorum yusuf ter
Benim burda deginmek istedigim ve rahatsiz oldugum ateistlerin, alevilerin arasina sizma girisimidir yoksa allah ile kula arasina asla girmeyiz.Alevilik Islamiyetin özüdür Dini olmayanin mezhebi olmayacagina göre alevilerle ateistlerin adini birlikte anmakta kötü niyetli pilandir.Bizler Karsilikli sevgi ve hos görüden yanayiz.Fikirlerinize uymayanlari fasistlikle suçlamaniz, yobazliktir bagnazliktir. Baskasinin görüslerine tahammül edemeyenleride ben kiniyorum,yinede saygilar
'Bizimle başladı insan sevgisi' ve 'Ateistle dinsizle olmaz işimiz' gibi dizeler faşizm kokuyor sizi kınıyorum...yazdığınız barış,sevgi,dostluk nerde kalıyor acaba...?...ayrıca alevi-sünni-müslüman-hristiyan-budist-ateist v.d. demeden...herkese saygım sonsuzdur...ama bu dizeler bir insana hiç yakışmıyor...hiç...umarım fikriniz değişir...yine de saygılar...
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta