ALEVİLİKTE MİRAÇ KANDİLİ
Miraç, Receb ayının 27.gecesi Cenab Allahın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz(sav) Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.
Aleviler için çok önemli olan Miraç Kandil’i,çoğu kimsenin bilmediği bir yolculuktur.Herkes Hz.Ali'nin Allahın Aslanı olduğunu bilir.Ama neden Hz. Ali Allahın Aslanıdır,Bu sıfat neden verilmiştir? Bu soruların cevabını bilmez.
Hz.Muhammet(sav) Efendimiz Cebrail Aleyhisselâm ile miraca giderken yolda hörkeli bir aslan görürler.Cebrail Aleyhiselam:Peygamber (sav) Efendimize dönerek,şu Aslana bir mühür ver yoldan çekilsin der.Peygamber(sav) Efendimiz ise; parmağındaki yüzüğü Aslana atar.Aslan çekilir,sükun(sakin) olur.Yollarına devam ederler.Göğün beşinci tabakalarına(katına) kadar birlikte giderler. 6. ve 7.tabakalarını Peygamber (sav) Efendimiz tek başına çıkar.Cenab Allah'la görüştükten sonra beşinci tabakaya tekrar iner.Bu tabakalarda diğer peygamberlerle de görüşen Peygamber (sav) Efendimiz, Cebrail Aleyhiselam rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezip görür. Cennette TUBA(Tarık) ağacında bir dal kesip kendisiyle getirir. Döndüklerinde yollarının önünde(Mina’da bir kubbe) ev görürler. Cebrail Aleyhisselâm Peygamberimize(sav) bu eve girmesini söyler.Kapıyı döven peygamber(s.a.v.) Efendimize kim olduğunu sorarlar.İslam Peygamberi Muhammed’im der.Kimse yok cevabını alır.Bunun üzerine Cebrail Aleyhiselam eve mutlaka girmesini söyler.kapıyı tekrar döver.yine kim olduğunu sorarlar.İki cihan Peygamberi olduğunu söyler.yine kimse yok cevabını alır.Tekrar kapıyı döver.yine kim olduğunu sorarlar.Cebrail Aleyhiselam; Allahın sefil bir kuluyum söyle diye tembih eder.İçeriye buyur ederler.İçeriye girdiklerinde içerinin kalabalık olduğunu görür.Sizler kimlersiniz diye Peygamber(s.a.v.) Efendimiz sorar.Ev sahipleri ise; biz Kırklar Cemiyiz.(on yedi bacı,yirmi üç erkek) derler.Peki Ulunuz kim,küçüğünüz kim der. Bizim Ulumuz-Küçüğümüz de kırktır diye cevap verirler.Nasıl yani diye tekrar sorar.Bunun üzerine içlerinden biri; (Selman Parstan) bir üzüm habbesi alıp bir kap içine sıkar ve içer.Hep birlikte Yarabbi Şükür derler.Tekrar sorar. Hepinizin üzüm suyu içtiğini nasıl anlayacağım? sorusu üzerine neşteri alıp bileğini kanatır.Kırklar’ın hepsinin birde bileği kanar.Bir kan damlası da odanın ortasına damlar.bu kan da Selman’ın kanı…şeydullaha gitti,ama onun da bizimle olduğunu gördünüz derler.Hz.Muhammet(s.a.v.) pirlerini ve rehberlerini sorar.Kırklar da Pirimiz Şah-ı Merdan Ali’dir şeksiz.şüphesiz,ve rehberimiz Cebrail Aleyhusselamdır.
Hz. Ali gelir ve postun başına oturur.Peygamber(sav) Efendimiz bakar ki Hz. Ali’nin parmağında kendi yüzüğü vardır.Hazreti Ali’nin Allahın Aslanı olduğunu anlar.
Kırklar; Ya Resulullah, Hüda aşkına, bize Hak Süphane ve Taala Hazretlerinin sizlere beyan eylediği ne ise beyan eyle ki bizler de işitelim.dediler.
- Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Ya sahabeler, Hakkın sırrı HAKİKATTIR
- Hakikat nedir, Ya Resulullah! dediler.
- Hakikat; Dil ile ikrar kalp ile tasdik edip inanıp iman getirmek.dedi.
- Kırklar ise Ya Resulullah, sen buyur biz tutalım,dediler.
- Ya sahabeler, gelin talip olun ki hakikat kapısında birer rehber tutun ki hakkın sırlarına agâh olasınız.dedi.
Cümle sahabe vardılar Hazreti Aliye biat kılıp boyun sunup talip olup iradet getirdiler.
İki adam birbiriyle müsahip olmalı, der. Hazreti Muhammet(s.a.v.) hemen Şahı Merdan Ali ile müsahip olur.O günden bu güne Şeriat,Tarikat,Marifet,Hakikat ve pirlik ve secde Muhammet-Ali den kaldı.Bu sebepten dolayı EVLAD-I RESUL dan gayrisine pirlik etmek ve talip olmak caiz değildir.Yediği içtiği haramdır.Murtadı tarikat,murtadı hakikattır.Hem irşadı ve biatı ve tövbesi makbul değildir.
Namaz da Miraç gecesi farz kılınmıştır. Hz.Musa’yla görüşen peygamber Efendimiz(s.a.v.) 50 (elli) vakit namaz farz kılındı diyince,Hz.Musa Efendimiz ümmetin bunu yapamaz.git tekrar görüş der.Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Allaha yalvarınca her yalvarışında Cenab Allah on da bire düşmüş ve beş vakit namaz farz kılınmıştır.Fakat bunun vakti-saati-şekli belirtilmemiştir.
Alevilerin namazı bırakmalarındaki etkenleri bazı örneklerle sıralayalım.
Yavuz Sultan Selim Çaldıran savaşından önce 42.000(kırk iki bin) aleviyi yediden-yetmiş yaşına kadar kayıt altına alarak katleder.Daha sonra göndertmiş olduğu fermanlarla da 70.000(yetmiş bin) kişiyi değişik yerlerde katlettirir.Malatyadaki Alevileri; Drejan aşireti bi zati savaş açarak katletmiştir.
Yavuz Sultan Selim döneminde müftülük payesi verilmiş Hamza adlı bir din adamının tüm aleviler'in öldürülmesi hakkında insanlığın hiç bir zaman bağışlamayacağı fermanlar vermesi de ibret vericidir.bu din adamının fetvası aynen şöyle başlamaktadır.
''Ey müslümanlar,bilin ve haberdar olun ki reisleri Erdebiloğlu İsmail olan Kızılbaş topluluğu,Peygamberimizin şeriatını,sünnetini,islam dinini,din ilmini iyi ve doğruyu beyan eden Kur'an'ı küçük gördüler.Yüce Tanrın'ın yasakladığı günahlara helal gözü ile baktılar.Kutsal Kur'an'ı öteki dini günahları tahkir ettiler.Onları ateşe atarak yaktılar.Hatta kendi malum reislerini Tanrı yerine koyup ona secde ettiler.Hz.Ebubekir ve Hz. Ömer'e sövüp onların haleklerini inkâr ettiler.Peygamberimizin karısı Ayşe anamıza iftira edip sövdüler.Peygamberimizin şeriatını ve İslam dinini ortadan kaldırmayı düşündüler.Onların burada bahsedilen ve bunlara benzeyen öteki kötü sözleri ve hakaretleri benim ve İslam dininin öteki alimleri tarafından açıkça bilinmektedir.Bu nedenlerden ötürü şeriat hükmünün ve kitabımızın verdiği haklarla,bu topluluğun dinlerini kabul eden ve yardımcı olanlar kâfir ve dinsizdirler.Bu gibi kimselerin topluluğunu dağıtmak bütün Müslümanların vazifesidir.Bu arada Müslümanlardan ölen kutsal şehitlerin yeri yüce cennettir.O kafirlerden ölenler ise kâfir olup cehennemin dibinde yer tutacaklardır.Bu topluluğun durumu,kâfirlerin halinden daha kötüdür.Bu topluluğun kestiği veya gerek şahinle,gerek ok ile gerekse köpek ile avladığı hayvan mundardır.Onların gerek kendi aralarında gerekse başka topluluklarla yaptıkları evlilikler,muteber değildir.Bunlara miras bırakılmaz.Sadece İslam'ın sultanlarının onlara ait kasaba varsa o kasabanın bütün insanlarını öldürüp,mallarını, miraslarını, evlatlarını alma hakkı vardır.Ancak bu mallar,İslam gazileri arasından taksim edilmelidir.Bu toplanmadan sonra onların tövbe ve nedametlerine inanılmamalı ve hepsi öldürülmelidir.Hatta bu şehirlerde onlardan olduğu bilinen veya onlarla birlik olduğu bilinen veya onlarla birlikte olduğu tesbit edilen kimseler kötülük yapan kimselerdir.Bu iki sebepten dolayı öldürülmesi vaciptir.Bize yardım edenlere Allah yardım eder.Müslümana kötülük yapanlar Allah'a kötülük eder,''deniliyor.
Osmanlı Padişahlarının Aleviler hakkında verdikleri fermanlardan birkaç tanesi şöyledir:
1.Ferman: Kastamonu-Küre-Taşköprü kadılarına; Taşköprü ilçesine bağlı Hamit Yügi halkı tarafından yüce İlyas Dergahına yakınlık duyan Hacı Yölük-Kırcı Kaya ve Kızılca Viran köylerinde Kızılbaş olan kimselerin ve dergaha giderek ilişkiler kurdukları Recep adındaki Kızılbaş ile gece vakti bir eve giderek cem ve cemaat yaptıkları,saz ve çalgı çaldıkları,birlikte eğlendikleri,eğlence sonrasında mum söndürüp birbirinin avratlarıyla ilşki kurdukları bildirilmiştir.Gerekli inceleme ve araştırma yapılarak bildirilen cem ve cemaat gerçekten yapılıyorsayapılan cem'lere anında baskın yapılarak ilgililerin tutuklanıp hapsedilmeleri resimleriyle birlikte isim listelerinin bildirilmesi ferman olmuştur.(1571 - 2. Selim)
2. Ferman: (Niksar'daki Kızılbaşlar'ın Hapsedilmesi Hakkında Niksar Kadısı'na)
Mevlana Seyyit Mustafa tarafından bildirildiğine göre, oradaki zaviyelerden (küçük Tekke) Şeyh olan Kirdiven, Çırak Ali ve yandaşlarının Kızılbaş oldukları,bunların zaman zaman toplanıp cem ve cemaat yaptıkları şikayet edilmiştir.
Belirlenen olay gerçek ise adı geçen zaviyeye gidilerek yada müfettiş gönderilerek gerekli araştırmanın yapılması,adı geçen kişilerin gerçekten Rafizi oldukları,cem ve cemaat yaptıkları tespiti durumunda bunların yakalanıp Sürhüsar (Kızılbaş) Defterine kayıt edilerek hapsedilmeleri ve kürek mahkumu olarak gönderilmek üzere isimlerinin bildirilmesi ferman olmuştur. (1572- 2.Selim) .
Korkuya rağmen ibadet eden Aleviler,Camilerdeki fetvalarda; ''bir alevi katleden cennetliktir''.cümlesini duyunca,zamanın dedeleri; bu hocaların arkasında namaz kılınmaz,camilere gitmeyiniz.demişlerdir.
Hatta bu zamanda ''yedi alevi katleden cennetliktir''diyeni kendi kulağımla duydum.Kendileri kömür taşıyor.Patronlarından duyduğundan dolayı,bana bu olayın doğruluk derecesini sordu.
1512 de tahta oturan Yavuz Selim'in aslında soyunu irdelersek konuyu daha iyi anlarız,sanırım.Yavuz Sultan Selim; Sultan 2.Bayezit'in oğludur.Dedesi Fatih Sultan Mehmet'tir.Fatih Sultan Mehmet,evin en küçük oğludur.Geleneğe göre padişahlık babadan büyük oğula geçer.Fakat Fatih Sultan Mehmet; Abilerini öldürtüp 14 yaşında tahtın başına oturmuştur.Kardeşlerini öldürmek osmanlıda gelenek haline gelmiştir.Kardeşlerini öldürenler diğer canlara acır mı?
Bir arkadaşım benim Sunni olmamı istedi. Ben de; bana delil göster döneyim.Hangi mezhebe tabi olduğunu sordum.(Bu arkadaşımız bizim aşiretten.Yavuz döneminde dönenlerden.) Hanifi mezhebi dedi.İmam Hanifi’nin hocası kimdir dedim.cevap veremedi.İmam Hanifi’nin hocası İmam Cafer-i Sadıktır.
İmam Azam Ebu Hanife,Emeviler tarafından zindana atılmış,günde 10 kırbaç fazla vurmak şartıyla on birinci gün şahadet mertebesine ulaşmıştır.O da bizim şehidimizdir.Bana delil göster diyince Müslümanlığın güzelliğinden bahsetti.Ben de elbette Müslümanlık çok güzeldir dedim.fakat delil göstermen lazım.Cevap veremedi.veremez de.Çünkü delil yoktur.Ben de sen delil gösteremedin.Ben sana delil göstereyim sen Alevi ol dedim.Delilin ne olduğunu sordu.TARIK(Tuba ağacı) dedim.ne olduğunu sordu.Cennete bulunan ağaçtır dedim.Peygamber efendimiz(s.a.v.) Miraç ta cehennem ve cenneti gezmiş cennette bir dal kesip getirmiştir.Görmek için bizim köye çok gelmek istedi.
Demek ki yapılan yanlışlıklar hep cehaletten geliyor.Gençlerimiz ve kızlarımız evlendikleri zaman suniliği seçiyorlar.kendi yollarını bilseler yanlış yolda olduklarının farkına varacaklar ve Muaviye’nin yolunda gitmeyeceklerdir.’’Yaradılanı sev yaradandan ötürü ‘’felsefesi benim yine felsefemdir.Fakat felsefem kötülerin ardından gitmek değil,gidenleri de engellemektir.
İnsan öldürmenin cezası hiç cennet yüzü görmemektir.Kendini,namusunu,malını korumak için ince bir çizgi çizilmiş ve müsaade edilmiştir.Burada yine de Aman dileyeni öldürmek caiz değildir.Hz. Ali kafirlerle cenk ediyormuş.Düşmanını etkisiz hale getirip tam öldüreceği sırada kafir Hz. Ali’nin suratına tükürmüş,Hz.Ali öldürmekte vaz geçmiş.Kafir sormuş,beni neden öldürmedin.Ben seni Allah için öldürecektim.Fakat şimdi öldürseydim nefsim için öldürmüş olacaktım.Nefsi için öldürenler cennet yüzü göremezler.Onun için Alevilerde kan davası yoktur.Öç alma yoktur.Sunni Araplarda ve Sunni Kürtlerde kan davası vardır.Adam öldürmek dinimizde yoktur.
Devletin politikasıyla dinde şekil değiştirilmiştir.Bu politikalar ne kadar yanlış olsa da devlete karşı gelmek vatan hainliğiyle cezalandırılmıştır.Osmanlı Devleti kuruluş yıllarında Bektaşilik Politikasıyla yürütülüyordu.Yavuz döneminde sonra politika değişti.Zor kullanılmaya başlandı.katliamlar oluştu.İnsanlar ölüm korkusu yüzünden şekil değiştirmek zorunda kaldı.
Osmanlı ilk kurulduğu dönemlerde de Müslüman olmayanlardan iki katı vergi alıyordu.Gayrı müslümler ise geçim sıkıntısı yüzünden Müslümanlığı kabul etmek zorunda kalmış veya öyle görünmüşlerdir.
İnsana saygılı olmak aleviliğin felsefelerinden sadece bir tanesidir.İnançlara saygılı olmayı bütün insanlardan diliyorum.Din,dil,ırk farkı gözetmeksizin bütün canları kucaklıyorum.saygı ve sevgilerimle...
Kayıt Tarihi : 7.8.2008 18:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (7)