kesebilirim bileklerimi
ve akıtabilirim şirret bildiğin kanımı.
sakla, yine de, cebindeki jiletleri, istersen
kızaracaksa yüzün madeninden.
görmedim ben, yoktu sanki yaralarım
Kenetlenmiş dudakların
Ürkütse de cümle mahlukatı
Bozamıyor yüzünün garip
Gariban ahengini
Gözlerinin koyu güzelliğini
Son görüşümse bile bu ihtişamını
Sıyırıp kendilerden kendimi
kıymetli kılmışken tenimi
kimileyin değersizken değerim
doğrusu değişkenken kimine göre,
Hayat
pis ve keskin
Şiirler yazıyorum sana
İçinden gani gani sen fışkıran cümleler kuruyorum
eriyor ya sesler arasında Sesim
kısılıyorum ya
Ondan yazıyorum sana
Yüreğimi çıkarıp göğsümde durduğu yerden
Uykudayım sanki:
Issız bir adaya düşmüşüm ve etrafta
Bedenler varmış
bakınca parlayan
Dokununca dağılan.
Serapmış meğer bu bedenler
zihnimde ayaklanan her düşüncenin
Sen fark etmesen de
Ele başı oldun
Ruhuma saldıran, tarumar eden
Yağmacı yüz bin atlının.
Değişkenleri vardır hayatın
-izafiyet ve yerçekimi bir yana-
öyle ki;
sebebi kan şarabı olmalı(!)
gergin lastik gibi oluşumun
gözler önünde, onursuzca...
Bebeğim..
Bıraksam içimde büyüceksin..
Kök salacaksın bedenime..
Gelmesen...
I.
Üç bilinmeyenli bir denklem bizimki;
ne ben beni ifade edebilirim
ne sen sensin artık
ne de aşk diye bir şey var...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!