Hangi ay güneşi alır koynuna,
Daha turunu tamamlamadan gece
Eski bir yıldız işkencesidir sarılış
Sıratın haylaz iplerinde biz sendeledikçe
Hangi düşün yumağı sabrımızdan kabadır
Eski bir hiyeroglifi gibi sus pus iken yürekte hece!
Çalsam gökyüzünün tunç kapısını
Diz çöksem kâinata yalvarsam
Unutulmuş hatıraların yırtık ceplerinden
Sen en yüce aşkları çıkarsan
Gönlümün yazgı defterinde ismini bulsan
Alnımdaki çizgileri ellerinle ezberlesen
Hangi nokta en son menzildir söyle!
Aşk ölümdür, sevip de dönen var mı geriye!
Say ki sağırım, miller çekilmiş feri yitik gözlerime
Zaman alıp götürmüş çok şeyimi
Her yenilgide kendime döndüm yine de
Arzularım aksak bir zaman makinesi
Güneşi emziriyor gönlümdeki o kadın
Söyle bana hangi düşün seherindesin!
Hangi yangın örter üşüyen göğsümüzü!
Ömürler tükeniyor, hissettir varlığını çizgilerimde
Boşuna uğraşma, saptayamazsın hüznün derinliğini
Ruhumun gömütlüklerinden ilençli gövdemi çıkarma
Alev bakışınla erit buzdağlarımı, yakın ol katmanıma
Kadın sevilerinle okşa şu kasvetli gökyüzümü
Yıkanayım ansız yağan tutkulu yağmurlarında
Kayıt Tarihi : 28.12.2012 12:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (3)