Albina
Bilemezsin!
Ağlayan çiçekler sulanır bizim gözbebeklerimizde
Yüreğimizde kızıl baharların çiçeklendiği mayıslarda
Sen yeşil yeşil bakarken
Ve akarken sessiz sessiz, mahzun yatağında
Tutup, kanımda demlenmiş acılarla geldim sana
Bir buram tebessüm serer misin kıyına, Albina!
Sözler büyütürdük kutsal ağacın mavi gölgesinde
Bereket tanrısından sonsuzluk içer,
Esrik nidalar sağardık bulutların bembeyaz göğsünden
Fırtınalar yutan Abrekler büyütürdük şimşeklerin dizlerinde
Tulparlarla yarışırdı kısraklarımız
Ve özgürlük için kıyım kıyım
Kıyına düşen her ölümden
Başak başak diriler doğururdu topraklarımız…
Şimdi
Denizlerden topladığım
Yosun kokulu selamlarımla geldim sana
Kıyına düşenlere söyler misin Albina!
Bilemezsin!
Damıtılmış acılar yağardı kuzey yelinden
Yeşillenen mor bakışlı baharımıza
Sonra...
Yıldırımların katran kabzasıyla
Simsiyah kesildi ulu bir çınarın dalları
Döküldü nalmesleri uzaklara
Darmadağın…
Ve dallarda asılı kaldı üveyiklerin mavi nefesleri
Bir daha çağırır mısın kıyına
Sürgünlerden topladığım göçmen kuşlarını Albina!
Son hoahomuzu da söyledik
Sözlerimize en siyah libaslar giydirerek
Sonra yudumladık kan çanağından baksımemizi
Soyunup fırlattı akanda çiçeği de tüm güzelliğini
Zamanın irinli baldıran ağzına
Saplandı Apeazelerin narin parmaklarına en paslı iğneler
Ve kızıla boyandı sülünlerin ipekten tüyleri
Sonra kanatları düştü kanaviçedeki sarı gagalı serçelerin
Hıçkırıkların gelgitinde yükseldi
Ciğerlerin cızırtıları isli göklere
Tavanları çöktü koskoca gök kubbenin
Ve alev alev merteklerin altında kuşandık en ağır acıları
Bedef gibi kadınlığımızı en cesur mayamızla yoğurarak
Yeniden doğduk savrulan kızıl küllerimizden
Nişanıyken şahdamarımız delifişek kurşunların
Her birimiz
Birbirimizin zişanı olduk
Dışehan, Goşehan ve Bezerhan’ın… kucağında
Dişiyle tırnağıyla yaşama asılırken
Fatimetler, Aişetler ve Aminetler…
Hiçleyerek ölümü
En ağır sancılarla kutlu direnişler doğurduk
Fıjı’nın, Kare’nin… konmamış isimleri can çekişirken çığlık çığlığa
Bıyıklarımızı mezarlarda terlettik
Ve vurduk kendi şahdamarımıza
Özgürlük akıttık sürgün çocuklarına oluk oluk
Psetha, Mezıtha, Amış Sane’nin dibine vururken mutluluk dağında
Biz en tuzlu acıları içtik yudum yudum
Sürgün kıyılarında
Deniz diplerinde...
Önce tuzunu basıp sonra yalıyordu yaralarımızı kara bir deniz
Abrek,
Aytek,
Aslanbek…
Bir daha görüşemedik
Özlem şarkıları besteledik
Ve sürgünler tükettik deniz aşırı ülkelerde
Kafkaslarda Adige, Anadoluda Hatti, Mısırda Memluk olduk
En kutsalları canımız bildik
Canımızı asla kutsamadık
Adımızı, sanımızı kristal bir emanet gibi taşıdık
Yüreğimizin cam fanusunda
Günbegün
Ama kırgın, ama üzgün
Ve sürgün sürgün…
Kah atlarımızın nallarına dağlarımızı çiviledik
Kah yüreklerimizi dağlarına perçinledik
Hasret zincirlerine halka halka sevdalar ekledik
Bilemezsin!..
Gel Albina
Kuralım bir düğün daha kıyında
Pşınawenin en hüzünlü melodisi yüreğimizi yaka yaka
Gönlün gönlüme aka aka
Ve baka baka gözlerim doyumsuz gözlerine
Bir khafe oynayalım yana yakıla, şafağın kızıllığında
Bir khafe daha diyorum
Son bir khafe daha oynar mısın benimle Albina!
Ergün Bilgi
Ergün Bilgi
Kayıt Tarihi : 31.1.2021 05:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!