Alacakaranlıkta Kahkaha Şiiri - Yorumlar

Suavi Kemal Yazgıç
2

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

kalabalıkta yitirince
çoğalır sesim
ve bana ait sandığım
tüm o klişeler

er kişi niyetine
saf tutarken bulurum kendimi

Tamamını Oku
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 14.09.2012 - 19:09

    Ciklet manileri 6

    Dostun düşmanı kindir
    Dost neşteri keskindir
    Yarabbi sen dostumun
    Acısını sen dindir.

    Cevap Yaz
  • Osman Nurani
    Osman Nurani 14.09.2012 - 18:52

    Bin pişmansan yadına
    İyi bak sen tadına
    Atışmalar sanki de
    Enemizin adına:(
    F.K.

    Şahsen yoktur ene gibi bir kaygım
    Bilirsin sizlere sonsuzdur saygım
    Boynu bükük eli bağlı oturamam
    Hucüma uğramışsa hoşgörü duygum

    Osman NURANİ

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 14.09.2012 - 18:47

    sevgili ,kanra ağabey ,

    bence mesture ( kapalı) şiir daha islama uygundur.. hatta ben bu yüzden çayın bile mesturesini tercih ediyorum

    dermişim...

    şaka bir yana şiir bir zevk meselesidir..tercihler farklı farklıdır ve durup dururken kimsenin konuşmasını boş olmakla suçlamak hakkına sahip değiliz..pek azı hariç demeniz bile cümlenizdeki ithamın acıtıcılığını yok etmiyor...sözünüz en azından bana zarif gözükmedi diyorum...

    saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 14.09.2012 - 18:29

    öncelikle rabıta i mevt nedir onu elelalalım..derviş, seyri süluk yolunda yani hakikate erişmek ve Allaha ulaşmak için yaptığı yolculukta izleyeceği şeyhin tarifine bağlı ritüellerden birisidir..

    Mümkünse gecenin bakir bir saatinde kendisine verilen ezkarı (zikirleri) yapmadan evvel dünya hayatını önemsizleştirmek ve bedenden uzaklaşmak için yapılan bir düşünce eğitimidir..

    ancak nefs ve şeytanın hilleri ile burada verilen mücahede zorludur..

    bu durumu necip fazıl

    perdenin ardı perde perdenin ardı perde
    her siper aşıldıkça gözüm öbür siperde

    şeklinde dile getirmiştir..

    nefs haz almaya yönelik tüm arzuları fısıldayandır. yenebilene aşk olsun. denilmiştir..siz onu öldürdükçe daha bir şiddetlisi ile karşılaşırsınız..

    her gün tekrar edilen bu yolla nefs dünyaya bağlılıktan kurtarılmaya çalışılır..müridi yani iradeye bağlananı yöneten ve batıda inisiyasyon denilen yöntem içinde ''şeyh, mürşidi kamil ''veya tevratiyen inanç içinde ''adam kadmon'' denilen mürebbi, (terbiye ve tezkiye edici) gerek bu yolla müridin ne kadar yol katettiğini onun anlatımlarını dinleyerek veya rüyalarının tefsiri suretiyle yönetir..geleneksel tasavvufta usul ekseriyetle budur..mürid bu yolculukta belli nefs menzillerinden geçer

    bu nefs menzilleri ekseriyetle şu başlıklar altında toplnır..

    1.Emmare, 2. Levvame, 3. Mülhime, 4. Mutmainne, 5. Radziye, 6. Marziyye, 7.Safiye

    arınmanın merdivenleri diyebileceğimiz bu basamaklar birden yediye doğru daha güzelleşen iyileşen insanlık makamlarını simgeler..


    edebiyatımızda dervişane şiirler genellikle bir tevazu ve hayıflanma olarak birinci basamakta kalmaktan dem vuru..

    mesela kaygusuz abdalın bir kaz aldım ben karıdan isimli şathiyyesi bazılarına göre kendisinin bazılarına göre de tekkeye gelen bir müridin bir türlü başlangıç makamını geçememesinden dem vurur..

    yunusun meşhur ''ben dervişim diyene ''isimli şiiri de seyri sülük dediğimiz dervişin olgunlaşma basamaklarını anlatır..

    nefsi kötüleyen şiirler, onun dünyaya bağlılığından şikayet eden yüzlerce şiir vardır halk ve tekke edebiyatımızda..bektaşi şiirleri bu noktada farklılıklar gösterir..

    her neyse..

    bu şiir ölümü düşünme kendi ölümünü hayal etme ritüelinden dem vuran bir çok dizelere sahip..şairin geldiği ve içinde bulunduğu ortam ve gelenek dahi bunu teyid eder mahiyetttedir..

    ancak...

    bu şiirin geleneksel tasavvufi şiirlerden farkı da vardır...sabır ve tahammül noktasında çileden şikayetinde ve çilehanedeki (bu evinde bir oda da olabilir) dış tazyiklerin baskısından ve nefsinin ölümün duygusuna baş eğmemesinden şikayetleri klasik şiir dışında olan şeylerdir..klasik öğretinin dışına çıktığı için modern diyoruz zaten..modern kelimesini de iyi veya kötü bir şey anlamından çok bir dönemin isimlendirilmesi olarak alıyoruz..

    bir önceki yazımda da söz ettiğim üzere mesela sezainin küçük naatı veya ismet özelin münacaatı klasik formun çok dışındadır..

    aynı ekol içinden gelerek çok farklı ürünler veren -RESULULLAHLA BENİM ARAMDAKİ FARKLAR- şiirinde ah muhsin ünlü (yönetmen onur ünlüdür kendileri) klasik tarzın oldukça dışında örnekler vermiştir

    tasavvufi veya dini motiflerin günümüzde işlenişindeki modernizmin etkilerini göstermesi bakımından önemli bir örnek ancak şiir sanatı açısında yetersiz bir profil olarak ele alıyorum bu şiiri..

    başlangıçtaki kıymet hükmüm de bu doğrultudaydı

    saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 14.09.2012 - 18:19

    Ciklet manileri 5

    Bin pişmansan yadına
    İyi bak sen tadına
    Atışmalar sanki de
    Enemizin adına:(
    F.K.

    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci 14.09.2012 - 18:03

    sayenizde sayfanın şiire yeni başlayan talebeleri rabıta-ı mevtin ne olduğunu öğrenmiş oldular..bu bile kazancımızdır sinyali dostum..gerisi çok da önemli değil

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 14.09.2012 - 17:57


    Bir şiir edrafında bu kadar boş laflarla ömür tüketmemiz hiçte hoşuma gitmiyor.(İstisnalar varsa da çok az)
    Kapalı şiir modası çıkarıp müslümanın vaktini boşa geçirmesini sağlamak gerçekten şeytanın işi olmalı.
    En iyisi gidip açık anlaşılır akordu yerinde su gibi akıcı şiirleri bulup okumak.Antolojiden ümidim kırılmaya başladı vesselam.

    Cevap Yaz
  • Osman Nurani
    Osman Nurani 14.09.2012 - 17:50

    ...cihat (çünkü size hoca demek yakışmaz) bey kuyruğuna basılan .ediler gibi ciyaklıyorsun.

    ...mümin bir kula bu kadar tahammülsüzlük yakışmaz.

    ...sizi eleştirimden bir önceki yorumumda Naci beyin yorumunu eleştirdim o kimse NURANİ bırak yorumumla uğraşmayı dedi. fakat siz nasıl bir İSLAM MÜDAVİMİ siniz ki bu denli kepaze ve paspaye siniz? bu çirkin hakaretamiz ve mütecaviz haliniz islam müdavimine yakışmayan bir tutumdur.

    ...sizi kınıyorum. kaba ve tiksindirici bir üslup takınıp herkese olur olmaz saldırmanızı nefretle telin ediyorum.

    Çok mu istiyorsun kozları paylaşmayı
    Bak yalatırım, .öpek gibi kavraşmayı
    Utanmadan Sabah akşam hır-gür edersin
    Hüner mi sanırsın herkesle savaşmayı?

    Osman NURANİ

    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci 14.09.2012 - 17:38

    bu sayfada asılı olan şiir bir rabıta-ı mevt değildir kati surette..

    işte bu verdiğiniz örnekle mutabık oldum sinyali dostum.

    çünkü bakın ilk kıtaya sadece ilk kıtaya bile bakmamız yeterli bakınız şairin şiire girişine

    'kalabalıkta yitirince
    çoğalır sesim
    ve bana ait sandığım
    tüm o klişeler '

    be güzel biraderim..sen daha ilk kıtada bile yaşıyor ve bize anlatıyorsun..sen daha ölmemişsin ki..bu hitabın bir ölü gözünden nakil olabilirmi ki rabıta-ı mevt olasın..

    şayet şair rabıta-ı mevtin bilgisi ve bilincinde olarak ben bir rabıta-ı mevt şiiri yazayım diye yola çıkmışsa bu şiir sadece ve sadece mefta'danibarettir..

    şiiri baştan sona ne kurgusu,ne örgüsü olarak kayda değer bulmadım..

    benzerleri içinde kaybolmuş bir şiir sayfadaki..

    saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 14.09.2012 - 17:23

    Şiir işte budur...buraya asılan şiir değildir demiyorum ancak..şiir budur işte..tema aynı tema..ama estetik ne kadar harika burada

    ÖLÜME DAİR - NAZIM HİKMET


    Buyrun, oturun dostlar,
    hoş gelip sefalar getirdiniz.
    Biliyorum, ben uyurken
    hücreme pencereden girdiniz.
    Ne ince boyunlu ilâç şişesini
    ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
    Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
    başucumda durup el ele verdiniz.
    Buyrun, oturun dostlar
    hoş gelip sefalar getirdiniz.

    Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
    Osman oğlu Hâşim.
    Ne tuhaf şey,
    hani siz ölmüştünüz kardeşim.
    İstanbul limanında
    kömür yüklerken bir İngiliz şilebine,
    kömür küfesiyle beraber
    ambarın dibine...

    Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
    ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
    simsiyah başınızı.
    Kim bilir nasıl yanmıştır canınız...
    Ayakta durmayın, oturun,
    ben sizi ölmüş zannediyordum,
    hücreme pencereden girdiniz.
    Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
    hoş gelip sefalar getirdiniz...

    Yayalar-köylü Yakup,
    iki gözüm, merhaba.

    Siz de ölmediniz miydi?
    Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
    çok sıcak bir yaz günü
    yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?
    Demek ölmemişsiniz?

    Ya siz?
    Muharrir Ahmet Cemil?
    Gözümle gördüm
    tabutunuzun toprağa indiğini.

    Hem galiba
    tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
    Onu bırakın Ahmet Cemil,
    vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
    o ilâç şişesidir
    rakı şişesi değil.
    Günde elli kuruşu tutabilmek için,
    yapyalnız
    dünyayı unutabilmek için
    ne kadar çok içerdiniz...
    Ben sizi ölmüş zannediyordum.
    Başucumda durup el ele verdiniz,
    buyrun, oturun dostlar,
    hoş gelip sefalar getirdiniz...

    Bir eski Acem şairi:
    «Ölüm âdildir» — diyor, —
    «aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»

    Hâşim,
    neden şaşıyorsunuz?
    Hiç duymadınız mıydı kardeşim,
    herhangi bir şahın bir gemi ambarında
    bir kömür küfesiyle öldüğünü? ...

    Bir eski Acem şairi:
    «Ölüm âdildir» — diyor.
    Yakup,
    ne güzel güldünüz, iki gözüm.
    Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
    Fakat bekleyin, bitsin sözüm.
    Bir eski Acem şairi:
    «Ölüm âdil...»
    Şişeyi bırakın Ahmet Cemil.
    Boşuna hiddet ediyorsunuz.
    Biliyorum,
    ölümün âdil olması için
    hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...

    Bir eski Acem şairi...
    Dostlar beni bırakıp,
    dostlar, böyle hışımla
    nereye gidiyorsunuz?

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 65 tane yorum bulunmakta