Alacakaranlık vakti saplandı yüreklere
Kızıl güneşin şafağında yükselirken göğe ayrılık türküleri, korolar eşliğinde ve kanatlarında güvercinlerin
Mucizeler tutunacak dal bulamazken sesinde, kızılcık şerbeti çeken tinercilerin
Sokak ortasında sokaksız, sahipsiz sevda masalları dolaşmada, dalaşmada
Oysa ki öyküler ve aşklar unutulmak için yaşanmamalı ve anlatılmamalıydı
Bilinmezlerin uçurumunda sarsılıp da düşerken dehlizlere
Tutunamamak kaderin ıslak, terli avuçlarında kuruyan karanfile
Savrulup Kaf Dağı'nın eteğinden Dersim'in selvilerine umarsızca
Dokunup öpebilmek çocuğum senin düşlerini
Gözlerindeki yakamoza hürriyetimi meze yapıp yaşatmak için seni
Ruhumu satmam gerekse de Şeytana; alacakaranlık vakti
Sıkı tutun yüreğindeki göz yaşına annenin
Başım kıyamet, içim kanar da unutamam beşiğini kıran elleri
Alacakaranlık vakti sokak lambaları çarparken şavkını yüzlere
Titreyen kaldırım taşlarında süzülen çıplak ayakların sesi
Gelen Azrail ise can alıp gider; feri sönmüş yüreklerden arta kalanları
Sevgili sen gelme; her gelişin de can verip can alırsın gözlerden
Kurudu sedef kokulu çocuğun teni, çatlamış dudaklarda
Öykülerim ve Aşkım da Cehennem'e sığındı, saklanır yorgan altında
Bir senin gözlerin kanatır katran karası yürekleri
Bir de Alacakaranlık vakti
Kayıt Tarihi : 29.9.2002 01:40:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Şair Mimra](https://www.antoloji.com/i/siir/2002/09/29/alacakaranlik-4.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!