“ saatim 
her 
yeni 
güne 
nefes
tüketirken 
nasıl 
olur da 
ben 
yaşarım 
en 
tanrısız 
kentinde” 
sancıma sancım 
gücüme güç
ikiye katlanmış bedenim 
hafızam bir eski fotoğraf
ki ne mühim küllü açım
zaten birikilmiş bu eski küçük hayat çoğalan 
önce veren ölümü
sonra azalan bir geceyi heyecanla 
boynumda akan dövmemi canlandıran 
bu eski küçük ten çoğalan 
ilk bahardan kalan tanrı
güğüsümden indi 
ardından okyanus çekti kokumuzu 
hiç sevmediğim 
alışırken gözbebeklerime yanardım 
hayatın iklim çeken sigarasına 
bir insanın yüzündeki anlamıdır beni kurtaran 
böyle bir şey dedikden sonra 
elimle tutarak bir başkasına ses verirdim 
uzağa el vermekse kendi elimde erirdim 
üzgünken soyardım dünyanın derisini 
ağrısından ordan oraya 
usulca kanayana kadar
hiç bilmediğim kelimeleri öper gibi 
diledim kendimi tanrıdan ..
fırtınadan sarsılmaktansa daracık odalarda dilimi koparırdım 
bana şifre derlerdi hiç kullanılmamış bir mezar başında çözülen 
ve sadece ben vardım, gün batımında kimse yoktu 
arka balkondan ahımı çeken 
derin mağralalarda ölmemi diliyorsunuz biliyorum 
ben adım çocukken düşmüştüm rahatlayın artık
zincirlerimi koparmıyorum tutsağım sadece 
kucağımda bütün konan martılar ölürken ben utanç içinde adımlayacağım 
buharın arasında yürürken yalnız bir insandım gerisi asılmış bir gece 
öylece kalacağım yirtilmiş bir duvar ve yarım kalmış bir yalnızlık gibi 
genç ve hiçbir şeyin içinde karamsar 
doluyorum küçük küçük kusuyorum kopuk anları 
kanım halen koyu ve halen parmaklarım o anı yırtıyor 
ruhumun kafesinde 
duydun mu? (ben yabancı) Brecht? 
* her damarım sayenizde bir canımı vuruyor
Ayse Gül Kaya Demirel
Kayıt Tarihi : 26.10.2017 11:03:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ekleme: 20-05-2005, 14:22
 


Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!